ŞİİLİK VE SÜNNİLİK
(1.YAZI)
Ehli Sünnet ve Şia'nın din anlayışı Kur'an'dan hayli uzak gelenek merkezli bir anlayışa sahiptir.
Yani Ehli Sünnet ve Şia'nın âlimlerinin hepsi inanç, ahlak ve amelde vahiy yerine atalarından gelen kaynakları tek hidayet rehberi olarak kabul ederler.
Şia ve Ehli Sünnet'in âlimleri tarih boyunca başlarına gelen felaketlerin atalarından intikal eden batıl dinden yani şirk'ten kaynaklandığını asla kabul etmezler.
Şia ve Ehli Sünnet âlimleri hiçbir zaman atalarından intikal eden dinin reddedilmesini kabul etmezler.
Ehli sünnet ve Şia'nın din adamlarına baktığımızda karşımızda Allah Resulü'nün çok zor bir mücadele verdiği Mekke müşriklerini görürüz.
Ehli sünnet ve Şia âlimleri ile Mekke müşriklerinin din anlayışı arasında hiçbir fark yoktur.
Hatta birçok konuda Mekke müşrikleri Şia ve Sünnet âlimlerinden daha üstündür.
MESELA,
Mekke müşrikleri arasında ilerideki zamanda tevhid akidesini kabul eden birçok kişi çıkmasına rağmen, Şiilik ve Sünnilik dininin bataklığına saplanan birisinin vahiy ahlakını ve tevhid medeniyetini arayıp bulması mümkün değildir.
Çünkü Mekke müşriklerinin dinleri adına bir kaynakları yoktu.
Fakat Şia ve Ehli Sünnet dincilerinin Kur'an'a ulaşmak için aşmaları gereken binlerce kaynakları mevcuttur.
Şia ve Ehli Sünnet âlimlerine göre
"Her toplumun düşünce ve inanç yapısı, bir gelenek içinde yoğrulur, kemal'e erer ve kazanımlarını gelecek nesillere aktarır. Gelenekler, düşüncenin, tefekkür dünyasının varlık kazanması için gerekli en önemli bir zemindir"
Yani anlayacağınız Şia ve Ehli Sünnet'in inanç, ahlak ve anlayışında Allah tarafından indirilen vahyin yeri yoktur.
Şia ve Ehli Sünnet'in hadis ve fıkıh kaynaklarını araştıran birisi bu iki ekolun vahiy hidayet'inden tamamen saptıklarını çok açık olarak görecektir.
Şia ve Ehli sünnet âlimlerine göre
"Ancak seleften gelen dinin içinde kalarak, konuşarak, düşünerek bazı şeyleri başarabileceklerini" inandıklarından meydana getirdikleri bütün eserleri, geleneksel kaynakları üzerinde bina etmeye çalışmışlardır.
Gerçekten de Şia ve Ehli Sünnet'in eserlerine baktığımızda hadis ilimleriyle alakalı binlerce esere karşılık Kur'an namına ortaya çıkarılmış hiçbir eser görmüyoruz.
Şia ve Ehli Sünnet'in âlimleri tek hidayet ve rahmet kaynağı olan Kur'an'ın anlaşılması ve yaşanması yerine, atalarından kendilerine gelen uydurma ve şirk olan eserleri tefsir ve şerh etmişlerdir.
Böylece kısır bir döngü içerisinde amaçsızca hayatlarını ve enerjilerini iblisin şirk yolunda israf etmektedirler.
Zaman geçtikçe Allah'ın bir hidayet ve rahmet kaynağı olarak gönderdiği vahiy'den geri dönülmeyecek bir sapıklığa savrulup gitmişlerdir.
MESELA,
Şu satırlara bakın,
Kur'an'ın hayat bahşeden hidayetinden en ufak bir kırıntı var mı?
"Hadis ve Sünnet, fıkhi yönden olduğu kadar İslam kültür tarihi açısından da son derece önemlidirler"
"Hadis malzemesi ve bunları bir araya getiren muazzam hadis külliyatı, sahihiyle, zayıfıyla ve hatta uydurma olanıyla İslam toplumunun dini, siyasi, ekonomik,
toplumsal ve kültürel gelişiminin takip edilebilmesi açısından son derece zengin bir kaynak oluşturmaktadır"
"Bu kaynak, İslam'dan önce ve sonraki dönemlerde yaşayanların örf, adet, kültür ve folklorik özelliklerinin yanısıra, onların başka dinden topluluklarla olan ilişkilerine açıklık getirme bakımından da oldukça büyük bir öneme sahiptir"
"Hadis ve Sünnet, İslami ilimlere delil, dayanak ve malzeme sağlama açısından en büyük kaynaktır"
"Çünkü bu ilimler hem ilgilendikleri alanlar hem de üzerinde tartıştıkları meseleler bakımından bu ikiliye muhtaçtırlar"
"Bu yüzden hadis ilmi, İslam kültür tarihini araştırmak isteyecekler için de başvurulması gereken önemli bir referanstır"
( Prof.Dr Kadir Gürler, Hadis ve Sünnet anlayışımız, ay yayıncılık, sayfa 14, Mayıs 2017)
Yani anlayacağınız Şia ve Ehli sünnet dininin âlimleri
"Hem insanları Kuran'a yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini mahvederler"
(En'am, 26)
Tekrar ederek iddia ediyorum,
Mekke müşrikleri ile Şia ve Ehli sünnet dininin âlimleri arasında hiçbir fark yoktur.
Mekke müşriklerininde Allah'a imanları vardı ama Kur'an'ı kabul etmiyorlardı.
Aynen Ehli Sünnet ve Şia'nın âlimleri gibi şöyle diyorlardı.
" İnkar eden (Mekke müşrikleri) bu Kur'an'ı sakın dinlemeyin, okunurken propaganda yapın. Umulur ki sesini bastırırsınız, dediler"
( Fussilet, 26)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder