RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(34 . YAZI)
RİSÂLE-İ NUR KÜLLİYATI KİMİN ESERİDİR?
Eseri Risâle-i Nur Külliyatında, Allah Resulü ve İslam dini ile alakalı yüzlerce yalan, uydurma, iftira, hurafe ve cehalet bulunan Said Nursi aynen şöyle diyor.
"Risaletü'n-nur sair telifat gibi ulum ve funundan ve başka kitaplardan alınmamış, Kur'an'dan başka mehazi (kaynağı) yok,
Kur'an'dan başka üstadı yok, Kur'an'dan başka merci-i (dayanağı) yoktur"
"Telif olunduğu vakit hiçbir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu"
"Doğrudan doğruya Kur'an'ın feyzinden mülhemdir ve sema-i kur'aniden ayâtın nücumundan,(Allah'ın âyetlerinin yıldızlarından) iniyor, nüzul ediyor"
(Şualar- 559-Sikke-i Tasdik-i Gaybi- 97 )
Said Nursi devamla diyor ki:
"Hem yazılan eserler,
Risaleler, ekseriyeti mutlakası (büyük çoğunluğu) hariçten(vahiy ile) hiçbir sebep gelmeyerek,
ruhumdan tevellüt eden (ruhumdan doğan) bir hacete binaen, (İnsanların ijtiyaçlarına göre) ani ve def'i olarak ihsan edilmiş(,,,,,,,)
"İşte ihtiyar (isteğimin) ve şuurumun (irademin) dairesi haricinde,(vahiy gibi) mezkur haletler ve sergüzeşti hayatım ve ulumların envalarından hilafı adet (olağanüstü bir şekilde) ihtiyarsız tetebbuatım,
böyle bir neticeyi kutsiye (kutsal bir görevi) muncer olmak (icra etmek) için, kuvvetli bir inayeti ilahiye (Allah'ın yardımı) ve bir ikramı Rabbani (Rabbani, Allah tarafından bir ikram) olduğunu ben de şüphe bırakmamıştır"
(Mektubat- 355 354, Barla Lahikası- 12, Sikke-i Tasdik-i Gaybi- 267) Şöyle devam ediyor.
"Bunların, kitabullahın tefsiri ve ahkamı diniyenin izahı ve zamanın fehmine (her zamanın anlayışına) ve mertebe ilmine göre tarzı tevcihi
sadedinde yazdıkları eserler, kendi tilka nefislerinin (kendi isteklerinden gelen) ve karihai ulviyelerinin mahsulü değildir"
"Bunlar, doğrudan doğruya menba-i (kaynağı) vahiy olan zâti pâki risaletin(Allah Resulü'nün ) manevi ilham ve telkinatıdır"
"Celcelutiye
(Said Nursi'nin iddiasına göre Cebrail'in Muhammed ( a.s) vahiy olarak getirip Ali'nin kucağına düşürdüğü kağıt) ve Mesnevi Şerif (Celaleddin-i Rumi'nin eseri) ve Futuhu-l Gayb (Muhyiddin'i Arabi'nin eseri) ve emsali asar hep bu nevidendir"
"Bu asarı kudsiye (kutsal eserler) o zevatı Alişan (yüce şan sahipleri) ancak tercüman hükmündedirler"
"Bu zevatı mukaddesenin (bu kutsal şahsiyetler) o asarı ber güzide'nin tanziminde ve tarzı beyanında bir hisseleri vardır"
"Yani bu zevatı Kutsiye, o manının mazharı, mir'atı ve ma'kesi hükmündedirler"
CEVAP:
Said Nursi'nin eseri olan Risâle-i Nur Külliyatı ile alakalı bu söyledikleri şeylerin hiç bir önemi yoktur.
Yüce Allah'ın onunla aynı inanca ve söylemlere sahip olan Celaleddin-i Rumi, Muhyiddin'i Arabi ve Beyazıti Bestami'ye verdiği cevabın büyük bir önemi vardır.
"Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen!"
( En'am-93)
Bu konuda diğer bir âyet şöyledir.
"Elleriyle bir kitap yazıp sonra onu az bir (dünyalık) bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere veyl olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü onlara yuh olsun ve kazandıkları (şöhret-mal- mülkten-şirkten ) ötürü onlara yazıklar olsun"
(Bakara-79)
Risale'i Nur Külliyatında bulunan uydurma ve hurafelerin binde biri başka hiçbir kaynakta yer almaz.
Eğer Said Nursi'nin akli dengesi yerinde ise kendini itikadi açıdan da büyük bir risk altına sokmuş demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder