RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK , HURAFE VE YALANLAR
(32. YAZI )
SAİD NURSİ VE RİSALEİ NUR :
Allah tarafından yazdırıldığına inanılan, müellifine "Bediuzzaman" lakabı takılan Risalei Nur Külliyatında bulunan hurafeleri aktarmaya devam ediyoruz.
Said Nursi diyor ki:
"Resul'ü Ekrem(a.s.m)küçüklüğünde Halime sadiye'nin (süt annesi) yanındayken Halime ve zevci'nin (eşi'nin) şehadetleriyle güneşten rahatsız olmamak için
çok defa (Allah Resulü'nün) üstünde bir bulut parçasının ona gölge ettiğini görmüşler ve halka söylemişler ve o vakıa sıhhatle şöhret bulmuş"
Hem Şam tarafına 12 yaşında gittiği vakit, Bahire-i Rahibin (rahip Bahira'nın) şahadetiyle,
bir parça bulut Resul'ü Ekrem (a.s.m) ın başına gölge ettiğini görmüş ve göstermiş"
Hem yine bi'setten (Resul olmadan) evvel Resul'ü Ekrem ( a.s.m)
bir defa Hatice'i Kübra'nın (ilk eşi) meysere ismindeki hizmetkarıyla ticaretten geldiği zaman, Hatice'yi kübra (büyük Hatice-lakabı) Resul'ü Ekrem'in başında iki meleğin bulut tarzında gölge ettiklerini görmüş,
kendi hizmetkarı olan Meysere'ye demiş, Meysere dahi Hatice Kübra'ya demiş
"Bütün seferimizde ben öyle görüyordum"
Naklı sahih ile sabittir ki Resul'ü Ekrem( a.s.m ) bi'setten (Resul olmadan) evvel
bir ağacın altında oturdu, o yer kuru idi, birden yeşillendi"
Ağacın dalları, onun başı üzerine eğilip kıvrılarak gölge yapmışlar"
(Sayfa- 177)
Said Nursi, yalan ve hurafelere Allah Resulü'nün mucizesi diyerek anlatmaya devam ediyor.
"Resul'ü Ekrem ( a.s.m) ufak iken, Ebu Talib'in evinde kalıyordu.
Ebu Talip çoluk ve çocuğu ile onunla beraber yerlerse karınları doyardı"
Ne vakit o zat (Allah Resulü) yemekte bulunmazsa, tok olmuyorlardı"
"Şu hadise hem meşhurdur, hem de kati'dir"
( Sayfa-178)
Hem Resul'ü Ekrem( a.s.m ) küçüklüğünde ona bakan ve hizmet eden Ümmü Eymen demiş:
"Hiçbir vakit Resul'ü Ekrem ( a.s.m) açlık ve susuzluktan şikayet etmedi. Ne küçüklüğünde ve ne de büyüklüğünde"
(Sayfa-178 )
Hem sinek onu taciz etmezdi.
Onun cesedi mübarekine ve libasına sinek konmazdı, nasıl ki evladından Seyit Abdulkadir Geylani(k.s)dahi,
ceddinden (Resulüllahtan) o hali irsiyet almıştı, sinek ona da (Geylani'ye) konmazdı"
(Sayfa- 178)
Said Nursi'nin eseri olan Risâle-i Nur Külliyatında bulunan bütün bu rivayetlerin hepsi hem Kur'an'a hemde sünnetullaha aykırıdır.
Çünkü Kur'an'a göre kendisine vahiy indirilme haricinde o herkes gibi bir beşerdir.
(Kehf-110; Fussilet-6)
Aslında son vahyin sahibi olan Muhammed ( a.s) üç özelliğini yani üç kimliğini bilmek gerekir.
1-) Muhammed - Doğumundan kendisine vahiy indirilinceye kadarki kimliğidir.
Vahiy indirildikten sonra artık Muhammed diye birisi yoktur. Muhammed kimliği sona erer.
Artık o duruma göre ya Nebi veye Resul'dür.
2-) Nebi- Kendisine vahiy indirildikten sonra gece- gündüz, yirmi dört saat, her an, her zaman bütün özel hallerinde olan makam ve mertebesidir.
Hata etme Nübüvvet makam ve mertebesi ile ilgili bir durumdur. Nebi söz ve hareketlerinde Allah'a karşı hata yapabilir.
( Tevbe-113; Tahrim- 1)
İşte bundan dolayı Nebi'nin haysiyet ve şerefi koruma altına alınmıştır. Fakat sözleri ümmet için bağlayıcı değildir.
3-) Resul- Kendisine vahiy indirilip onu insanlara ulaştırdığı andaki konumudur.
Resul'ün misyonu vahyi tebliğ etmek olduğu için hata yapması ve görevinde ihanet etmesi mümkün değildir.
(Hakka-44; Yunus-15; İsra-73,74,75)
İşte bundan dolayı Resul'e itaat Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir.
(Nisa-80)
Dolayısıyla bütün rivayetler Allah Resulü'ne iftiradır.
Kur'an'da bir çok yerde övülen Allah Resul'ü( a.s.m) bu yalan, hurafe ve uydurmalara hiçbir ihtiyacı bulunmamaktadır.
Allah Resulü değerini Kur'an'dan almaktadır.
Yani Allah Resulü'nü değerli kılan tek kaynak Allah'ın Kerim ve Mübin kitabı Kur'an'dır.
Dolayısıyla Said Nursi ve eseri olan Risalei Nur ile müşriklerin Resul tasavvuru arasında bir fark bulunmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder