24 Mayıs 2020 Pazar

KUR'AN'A AYKIRI GELENEKLERİN ZARARLARI
(4.YAZI)
Yüce Allah'ın  yanında nefret ile karşılanan fiilleri insanlar neden bu kadar kolay bir şekilde inanç ve ahlak haline getirmişlerdir?
Kur'an ehli muvahhidlerin şiddetle karşı geldikleri  gelenekler insanlarda nasıl inanç ve gelenek   olmuş?
Çünkü her şey alışkanlıkla biçimlenir.
Kötü alışkanlıklar  yok edilmezse zamanla toplum nezdinde bir tabiat olarak kök salar, milletin dini hayatını  sarmalar, ümmet bu hurafelere alışınca artık onları  kolay kolay terkedemez.
Bundan sonra nereye giderse gitsin  bu hurafeleri ve uydurmaları yanında taşımaya mahkum olacaktır.
İnsan  beşikte öğrendiğini mezara kadar götürmeye azmedecektir.
İşte Allah tarafından gönderilen tüm  Elçilerin görevi  insanların üzerinde bulunan bu esaret zincirlerini atmaktır olmuştur.
"Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Nebi'ye uyanlar var ya, işte o elçi onlara iyiliği emreder,
onları kötülüklerden meneder, onlara temiz şeyleri helal,
habis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir.
 O elçiye inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nur 'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler bunlardır"
(Âraf, 157)
Dolayısıyla gelenekleri ve alışkanlıkları söküp atmak kolay bir iş değildir.
Yani gelenekleri terketmek inanılmayacak kadar zor  bir iştir.
ARKADAŞLAR!
Bir kaç kuşaktan beri itibar görüyorlar diye  geleneklerin doğru olduğuna sakın inanmayın.
İnsan ilk önce doğruyu öğrenmesi gerekir. 
Doğruyu bilirse gelecek olan yanlışı bilir. Fakat sürekli yanlış olan şeylerle büyümüşse doğruya zor ulaşır.
 Elçilerin dâvetinin kabul edilmemesini Kur'an şu şekilde haber vermektedir.
",,,,Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey işitmedik"
(Mü'minün, 24)
Güzel bir söz vardır.
"Gelenekler ve hurafeler aklını kullananların baş belası, cahil ahmakların putudur"
Dolayısıyla gelenekler ve hurafeler önce örümcek teli gibidir, zamanla kopmaz bir halat haline gelirler.
Kur'an ayetlerinden sonra en çok sevdiğim söz şudur.
"Yalnız yaşayanlardan değil, ölülerden de çekeceğimiz var"
Kur'an ehli muvahhidler yaşayan cahillerden daha çok, yüzyıllar önce ölüp giden Kur'an bilmez âlimlerden ızdırap duyarlar.
Akıllı insanları esas yoran hayatta olan ümmi insanlar değil, cahil âlimlerin bıraktıkları batıl ve karanlık mirastır.
Eğer sözde müçtehitler, âlimler, müfessirler, muhaddisler olmasaydı insanların Kur'an'a karşı ikna edilmesi bu kadar zor olmayacaktı.
SONUÇ :
Şia ve Ehli Sünnet'in mezheplerinde bulunan Kur'an ve  akıl dışı inanç ve ameller,
 hurafe ve cehalet, uydurma ve iftiralarla geçen bir ömür sanki cehennemin mutfağında geçmiş gibi oldu.
Yani anlayacağınız, Emevi- Abbasi  Ehli Sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki hurafe ve uydurma rivayetler kitapta durduğu gibi durmuyor.
Bir vahşet, cehalet, taklitçilik, bozukluk, çürüme, ırkçılık ve yozlaşma meydana getiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder