SİYASAL İSLAMCILAR
Siyasal islamcılar, Allah'ın kitabını bilmezler.
Siyasal islamcılar, Kur'an'ı anlama ve araştırma gereğine de inanmazlar.
Sabahtan akşama kadar, günlerce, aylarca hatta yıllarca siyaset, iktidar olma ve hakimiyeti kaybetmeme hakkında konuşurlar.
Hiç ciddiye alınmayacak siyasiler hakkında sanki Firavun ve Nemrutmuş gibi hiç durmadan konuşurlar.
Siyasal islamcılar, sadece Kur'an'ın semtine hiç uğramazlar.
Şeytanların şirk dini olan tasavvuf kadar Kur'an'a değer vermezler.
Siyasal islamcılarla Allah'ın âyetleri arasında önemli sorunlar mevcuttur.
Onlar din denilendiğinde Allah Resulü adına iftira eden rivayetleri ve onların üzerine kurulu olan ictihatları anlarlar.
Yani siyasal islamcıların yanında "din" mezhep ictihatlarından ibarettir.
Siyasal islamcılar, İslam dininin tek kaynağının vahiy olduğunun şuurunda değillerdir.
Siyasal islamcılar, Bakara 256. âyetinde bulunan "dinde zorlamama" emrinin
Müslümanlar için değil, gayri müslimlerle ilgili olduğunu iddia ederler.
Halbuki dinde zorlama olmaması Müslüman olsun olmasın herkes için geçerli olan bir kanundur.
Yani insanlar İslam dinini kabul etmeye zorlanamayacakları gibi hiç bir ibadeti de yapmaya zorlanamazlar.
Yüce Allah, insanların özgür iradeleriyle, samimi ve içten gelerek dini Allah'a özel kılmalarını istemektedir.
Siyasal islamcılar, tüm Nebi'lere indirilen vahyin tek amacının tevhid ve güzel ahlaka dâvet olduğu ile ilgili yüzlerce âyetin olduğunu bilmezler.
Fetö misali tepeden inme, yönetimi silahla gasbetme, güç peşinde koşma, devletin kurum ve kuruluşlarını ele geçirme, zulüm ve darbelerle hakimiyet kurma, babadan oğula yönetimi devretme Kur'an'ın reddettiği cahiliye anlayışlarıdır.
Buna bağlı olarak da ibadetleri yapmayanların dünyada cezalandırılmalarıyla ilgili Kur'an'da bir emir bulunmaz.
Yüce Allah bu konuda devlete ve devlet adamlarına bir yetki vermemiştir.
Kur'an'da var olan "emr'i bil maruf-- nehy'i anil münker" "iyilikleri emretme-kötülükten sakındırma" âyetleri,
(Âli İmran-104,110, 114; Âraf-157; Tevbe-71,112; Hac-41;Lokman-17)
dinin emir ve yasaklarını zorla kabul ettirme anlamında değil, fertlerle ilgili dâvet, tebliğ, duyurma ve en güzel bir şekilde öğüt vermeyi amaçlamaktadır.
"Ey Resul! Sen, Rabb'inin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et ve onlarla en güzel bir şekilde mucadele et!..."
(Nahl-125)
"Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahiyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz"
(Âraf-79)
Hiç kimse Allah'ın temsilcisi ve gölgesi değildir.
Dinin sadece Allah'a dâvet olduğu ve din konusunda insanların özgür iradeleriyle başbaşa olduğu ile ilgili yüzlerce ayet vardır.
"Ey Resul! De ki: "İşte bu, benim dosdoğru yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim ve ben müşriklerden değilim"
(Yusuf-108)
Kur'an'da var olan ilâhi emirler ve yasaklar devletle ilgili değil, fertlerle ilgilidir.
Zaten fertleri bilgili ve şuurlu, olgun ve medeni olmayan bir toplum huzur ve güveni bulamaz.
Her devlet, sosyal ve ictima'i hayatın korunması ve toplumun güven içinde yaşaması için kurum ve kanunları olacaktır.
Devletle ilgili olanlar adalet, güzel ahlak, dürüstlük, ehliyet, emniyet, güven, şura, sadakat gibi değerlerdir.
Bu değerler ise milletin genel ve ortak sorunları ile tüm insanlığın evrensel sorunlarını çözmeyi amaçlamaktadır.
Kur'an'da geçen "hüküm" kavramları da devleti ve kanunları ilgilendirmemektedir.
Kur'an'da var olan hüküm kavramları "Allah tarafından indirilen vahyin tek kaynak kabul edilmesi" ile ilgilidir.
Yani emir Allah Resulü'nün şahsında en çok ilim adamlarını ilgilendirmektedir.
Eğer böyle olmasaydı,
Siyasal İslam'ı temsil eden Ehl-i Sünnet ve Şia muhaddis ve müctehidlerinin ürettikleri rivayet ve içtihatları dinde tek hüküm kaynağı olarak zorla insanlara dayatmış olacaklardı.
Kur'an'ı kabul etmemekle beraber insanların üzerinde Allah adına kendi kaynaklarının rehberliğinde toplumun üzerinde egemenlik kurmak isteyeceklerdi.
Çünkü siyasal islamcılar Allah adına dünyaya nizam ve intizam vermeye çok meraklılar.
Siyasal islamcılar, Kur'an cahili atalarıından intikal eden uydurma dinlerini egemen kılmaya "şeriatı hakim kılma" adını veriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder