24 Mayıs 2020 Pazar

SİYASAL İSLAMCILAR
Siyasal islamcılar,  Allah'ın kitabını  bilmezler.
Siyasal islamcılar,  Kur'an'ı anlama ve araştırma gereğine de  inanmazlar.
Sabahtan akşama kadar,  günlerce, aylarca hatta yıllarca siyaset, iktidar olma ve hakimiyeti kaybetmeme hakkında konuşurlar.
Hiç ciddiye alınmayacak siyasiler hakkında sanki Firavun ve Nemrutmuş gibi hiç durmadan  konuşurlar.
 Siyasal islamcılar, sadece Kur'an'ın semtine hiç uğramazlar.
Şeytanların şirk dini olan  tasavvuf kadar Kur'an'a değer vermezler.
Siyasal islamcılarla  Allah'ın âyetleri  arasında önemli sorunlar  mevcuttur.
 Onlar din denilendiğinde Allah Resulü adına iftira eden rivayetleri ve onların üzerine kurulu olan ictihatları anlarlar.
Yani siyasal islamcıların yanında "din" mezhep ictihatlarından ibarettir.
Siyasal islamcılar, İslam dininin tek kaynağının vahiy olduğunun şuurunda değillerdir.
 Siyasal islamcılar, Bakara 256.  âyetinde bulunan  "dinde zorlamama" emrinin
 Müslümanlar için değil, gayri müslimlerle ilgili olduğunu  iddia ederler.
 Halbuki dinde zorlama olmaması Müslüman olsun olmasın herkes için geçerli olan bir kanundur.
Yani insanlar İslam dinini kabul etmeye zorlanamayacakları gibi hiç bir ibadeti de yapmaya zorlanamazlar.
 Yüce Allah,  insanların özgür iradeleriyle, samimi ve  içten gelerek   dini Allah'a özel kılmalarını istemektedir.
 Siyasal islamcılar, tüm Nebi'lere  indirilen vahyin tek amacının tevhid ve güzel ahlaka dâvet olduğu ile ilgili yüzlerce âyetin olduğunu bilmezler.
Fetö misali tepeden inme, yönetimi silahla gasbetme, güç peşinde koşma, devletin kurum ve kuruluşlarını ele geçirme, zulüm ve  darbelerle hakimiyet kurma, babadan oğula yönetimi devretme  Kur'an'ın reddettiği cahiliye anlayışlarıdır.
Buna bağlı olarak da ibadetleri yapmayanların dünyada cezalandırılmalarıyla ilgili Kur'an'da  bir emir bulunmaz.   
Yüce Allah bu konuda devlete ve devlet adamlarına bir yetki vermemiştir.
 Kur'an'da var olan "emr'i bil maruf-- nehy'i anil münker" "iyilikleri emretme-kötülükten sakındırma" âyetleri,
(Âli İmran-104,110, 114; Âraf-157; Tevbe-71,112; Hac-41;Lokman-17)
 dinin emir ve yasaklarını  zorla kabul ettirme anlamında değil, fertlerle ilgili  dâvet, tebliğ, duyurma ve en  güzel bir şekilde  öğüt vermeyi amaçlamaktadır.
"Ey Resul! Sen, Rabb'inin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et ve onlarla en güzel bir şekilde mucadele et!..."
(Nahl-125)
"Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahiyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz"
(Âraf-79)
 Hiç kimse Allah'ın temsilcisi ve gölgesi değildir.
Dinin sadece Allah'a  dâvet olduğu ve din konusunda insanların özgür iradeleriyle başbaşa olduğu ile ilgili yüzlerce ayet vardır.
"Ey Resul! De ki: "İşte bu, benim dosdoğru yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim ve ben müşriklerden değilim"
(Yusuf-108)
 Kur'an'da var olan ilâhi emirler ve yasaklar devletle ilgili değil, fertlerle  ilgilidir.
Zaten fertleri bilgili ve şuurlu,  olgun ve medeni olmayan bir toplum huzur ve güveni bulamaz.
Her devlet, sosyal ve ictima'i hayatın korunması ve toplumun güven içinde yaşaması için kurum ve kanunları olacaktır. 
Devletle ilgili olanlar adalet, güzel ahlak, dürüstlük,  ehliyet, emniyet, güven, şura, sadakat  gibi değerlerdir.
 Bu değerler ise milletin genel ve ortak sorunları ile tüm insanlığın evrensel sorunlarını  çözmeyi  amaçlamaktadır.
Kur'an'da geçen "hüküm" kavramları da devleti ve kanunları ilgilendirmemektedir.
  Kur'an'da var olan hüküm kavramları "Allah tarafından indirilen vahyin tek kaynak kabul edilmesi" ile ilgilidir.
 Yani emir Allah Resulü'nün şahsında en çok ilim  adamlarını ilgilendirmektedir.
Eğer böyle olmasaydı,
 Siyasal İslam'ı temsil eden Ehl-i Sünnet ve  Şia muhaddis ve müctehidlerinin ürettikleri rivayet ve içtihatları dinde tek hüküm kaynağı olarak zorla insanlara dayatmış olacaklardı.
 Kur'an'ı kabul etmemekle beraber insanların üzerinde  Allah adına  kendi kaynaklarının rehberliğinde toplumun üzerinde egemenlik kurmak isteyeceklerdi.
 Çünkü siyasal islamcılar Allah adına dünyaya nizam ve intizam vermeye çok meraklılar.
Siyasal islamcılar, Kur'an cahili atalarıından intikal eden uydurma  dinlerini egemen kılmaya  "şeriatı hakim kılma" adını veriyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder