24 Mayıs 2020 Pazar

KUR'AN İLE RİVAYETLER ARASINDA GİDİP GELEN HOCALARIMIZA
 (3.YAZI)
Şimdi geleneksel kültür islam'ında bulunan "Allah'a ve Resulüne ayrı ayrı  itaat edilmesi gerekir,
Dolayısıyla  "Kur'an'a uymak Allah'a uyumaktır,  rivayetlere tâbi olmakda Resüle uymak" demektir.
Bundan dolayı "Resulü'nde helal ve haram koyma, Kur'an'ı açıklama, dinin eksik kalan yerlerini tamamlama yetkisi vardır ve bu nedenle Resül'e Kur'an haricinde bulunan  emirler içinde itaat etmek mutlak olarak gereklidir"
Yani "hadisler Allah Resulü'nü temsil eder" düşüncesinin ne kadar anlamsız  bir iddia ve batıl bir inanç  olduğunu Kur'an'ı Mübin'den görmeye çalışalım.
1-) Allah ve Resulü'nden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur"
(Tevbe, 1)
Bu ayette ültimatom iki tane değil, bir tanedir.
Fakat Resul ( Elçi) Allah'ı temsil makamında olduğu için o da konuya ortak edilmiştir.
2-) "Haccı Ekber gününde Allah ve Resulü'nden insanlara bir bildiridir,,,,"
(Tevbe, 3)
Ayette görüldüğü gibi bildiri bir tanedir, hem Allah'tan hem Resulden iki tane ayrı bildiri yoktur.
3-) "Eğer (riba hakkında söylenenleri) yerine getirmezseniz, Allah ve Resulü'nden (ribacılara karşı) açılan savaştan haberiniz olsun,,,,"
(Bakara, 279)
Ayette iki savaş yok, tek bir savaştan söz ediliyor.
BU KONUDA EN ÖNEMLİ AYET ŞUDUR:
"Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur.
Her kim Allah ve Resulü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur"
( Ahzab, 36)
Gelenekçi hurafeciler "Allah'a itaat edin" emrinden Kur'an'ı, "Resüle itaat edin" emrinden de uydurma  rivayetleri anladıkları için korkunç bir bilgi karmaşası meydana geliyor.
Halbuki "Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur.
Her kim Allah ve Resulü'ne karşı gelirse , apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" ayetinde bulunan "Resul"  kavramına "Allah'ı temsil" makam ve mertebesini yüklemiş olsalardı yükümüz hafif olacaktı.
Çünkü Resüle  itaat Allah'a itaat, Resüle isyan Allah'a isyan olarak kabul edilmiştir.
Âyetlerde "Allah ve Resul" kavramlarının kullanılmasının sebebi, vahyin Resul'ün kalbine indirilmesinden dolayıdır.
Dolayısıyla sadece Allah'a gelin veya Allah'a itaat edin denilseydi inançta bir karmaşa ve şirk meydana gelecekti.
İşte bundan dolayı âyetlerde her zaman  "Allah ve Resul" kavramları kullanılmıştır.
"Kim RESÜLE itaat ederse ALLAH'A itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik""
(Nisa, 80)
Eğer Resul Allah'ı  temsiliyet makam ve mertebesinde olmasaydı asla Resüle karşı gelmek, Allah'a karşı gelmek gibi ağır bir sorumluluk olmazdı.
NEBİ-RESÜL:
Sık sık tekrar ediyoruz, Allah Resulü'nün Emevi Abbasi Ehli Sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle hiçbir alakası yoktur.
Resül(Elçi) dendiği zaman ilk akla gelecek olan hakikat, Allah'ın apaçık kitabı, indirilen vahiy ve mutlak  hidayet olan Allah'ın âyetleri, mesajı ve sırat-ı müstakim olacaktır.
ÖRNEKLERE DEVAM EDİYORUZ:
4-) "Onlar, aralarında hüküm vermesi için ALLAH'A ve RESULÜNE çağrıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler"
(Nur, 48)
Ayette "Allah'a ve Resüle (Elçiye)  çağrıldıklarında" buyrulduğu  halde "hüküm vermesi" denildi.
Yeni tesniyeden (Allah-Resul) müfred'e  (vermesi)  geçildi.
Bunun örnekleri çoktur.
Mesela "Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin"
(Enfal, 20)
 Ayette "Allah'a ve Resulüne itaat edin" buyrulduğu halde, devamında
 "O'ndan yüz çevirmeyin" denildi.
 Çünkü Resül(Elçi) Allah'ı temsil ediyor, ondan yüz çevirmek,
 vahiy'den, dolayısıyla Allah'tan yüz çevirmektir. MESELA,
 "Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulü'ne uyun.,,,,"
(Enfal, 24)
 Ayette " Hayat  verecek şeylere "çağırdığı" zaman buyrulduktan sonra, "Allah ve Resulü'ne uyun" denildi.
 Halbuki "çağırdikları  zaman" olması gerekirdi. Fakat Resul ( Elçi) tamamen temsil
makamında olduğu için buna gerek duyulmadı.
Resul ( Elçi)
 onun sözcüsü ve temsilcisidir.
Elçiyi hidayete ulaştıran vahiy'dir, ancak Resul (Elçi) olmadan vahiy hayat bulamaz, vahiy elçinin dilinde hayat bulur.
Elçi olmazsa din, Kur'an, iman, vahiy diye bir şey olmaz.
Bundan dolayı Kur'an RESÜLE olağanüstü bir şekilde gönderme yapar,değer verir,  onun onur ve şahsiyetini koruma altına alır.
Resul ( Elçi) sadece vahyi tebliğ etmek ile memurdur.
Bundan dolayı Allah şöyle buyuruyor.
"Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz.
Aslında onlar SENİ YALANLAMIYORLAR, fakat o zalimler açıkça ALLAH'IN'ın AYETLERİNİ İNKAR EDİYORLAR"
( En'am, 33)
Yukarıdaki ayette olağanüstü bir mana  vardır.
Yani
"Ey Resul!
Müşriklerin sana karşı gelmeleri, seni yalanlamaları kendi söz ve fikirlerinle alakalı değil,
sen Allah'ın ayetlerini anlatıp okuyorsun, sen Allah'ın vahyini tebliğ ettiğinden dolayı bu hakaretlere uğruyorsun,
 merak etme,üzülme,  Allah seninle beraberdir, sana yardım edecektir.
DEVAMINDAKİ AYET ŞÖYLEDİR:
"Andolsun ki senden önceki ELÇİLER de yalanlanmıştı.
Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara ulaştı.
Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiç kimse yoktur. Muhakkak ki Elçilerin haberlerinden bazısı sana da geldi"(En'am, 34)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder