24 Mayıs 2020 Pazar

KUR'AN İLE RİVAYETLER ARASINDA GİDİP GELEN HOCALARIMIZA
 (2.YAZI)
Prof.Abdülaziz Bayındır ve Prof. Mehmet Okuyan Hocamız ,
 Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne tam olarak hakim olmadıkları için yanıldıkları konulardan biride Nebi-Resül kavramlarıdır.
Özellikle Mehmet Okuyan Hoca bana "Nebi ile Resulün arasında bir farkın bulunmadığını" söylemiştir.
2- ) NEBİ-RESÜL:
 Kur'an sistemine baktığımızda özellikle   gelen son vahiy'de Allah Resulü ile alakalı   Nebi- Resul farkı çok belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Kur'an sisteminde Resul kavramına dikkat ettiğimizde tamamen bir temsiliyet makam ve mertebesi ile karşı karşıya kalıyoruz.
Bu makamda "ihanet etmeme, günah, hata, yanılma, azar, kınama, ona karşı gelmeme, ona isyan etmeme, onu üzmeme asla kabul edilmiyor.
Resul makam ve mertebesinde tam bir itaat, teslimiyet ve örneklik  hakimdir.
Zaten şu ayette "Resul" kavramının kullanılması bundan dolayıdır.
 "Andolsun ki, Allah'ın Resulü, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnektir"
( Ahzab, 21)
Yani "Ey iman edenler !
Kur'anda anlatılan  hayatı, örnekliği, mizacı, ahlakı, edebi, karakteri, Allah'ın ahlakını yaşama ve Allah'ı temsiliyeti dolayısıyla Allah'ın Resulü Muhammed ( a.s ) sizin için en güzel örnektir.
Benim rızamı ve muhabbetimi arzu ediyorsanız ona tâbi olun ve onu örnek edinin.
 "Resulüm!) De ki:
Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
De ki: Allah'a ve Resüle (Elçiye) itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez"(Âli İmran, 31, 32)
 Yani Ahzab süresi 21. ayette geçen "Allah Resulü'nün örnekliğini"
 EMEVİ-ABBASİ uydurması olan  rivayetlerinden çıkaran bir kişi  Kur'an'ı anlamamıştır.
Çünkü Kur'an'da yüce Allah,  Resulü'nün arkadaşlarına İbrahim (a.s ) ı ve ashabını uyulacak güzel bir örnek olarak göstermiştir.
Şimdi insaf ile düşünelim, İbrahim ( a.s ) ın tevhid mücadelesini, hayatını ve ahlakını Kur'an'dan başka hangi kaynakta doğru bir şekilde anlatıldığını  bulabiliriz.
O halde şöyle demek istenmiştir.
"Ey iman edenler! Kur'anda hayatı, ahlakı, tevhid mücadelesi anlatılan İbrahim sizin için güzel bir  örnektir.
AYET ŞÖYLEDİR:
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki:
"Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız.
Sizi inkâr ediyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir,,,,,,"
(Mumtehine, 4)
Ayette  İbrahim (a.s ) ve arkadaşlarının niçin örnek olduklarını açıkça müşahede ediyoruz.
"Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız,,,,,,,"
Yoksa İbrahim (a.s ) Tevratta anlatılan örnekliği değildir.
Dolayısıyla Allah Resulü'nün örnekliğini Kur'an'dan değilde uydurma rivayetlerden çıkaranlar Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü tam olarak anlamamışlardır.
 Her ne kadar Mehmet Okuyan hoca Nebi ile Resul'ün arasında  bir fark yok diyorsa da.
Daha Nebi ve Resul kavramları ile alakalı çok şeyler göreceksiniz.
Allah'ın izin ve şefaatiyle, kerem ve inayetiyle Nebi-Resül konusunda taşlar yerine oturacaktır.
Çünkü bu konu Kur'an'ın anlaşılmasında hayati bir meseledir.
NEBİ-RESÜL:
EVVELA: Resul'ün değer ve kıymetinin vahyi temsilden geldiğini mutlaka  idrak etmek zorundayız.
Yani Kur'an'ı Mübin'de geçen bütün "Allah'a ve Resulüne itaat edin,
RESÜLE itaat edin" emirleri Allah'ı ve vahyi temsil etme, vahyi tebliğ  etme,  Allah'ın apaçık âyetlerini  duyurma ve kitabı okuma ile alakalıdır.
Resul ( Elçi) kelimesi duyulduğunda ve görüldüğünde hemen akla ve zihne, fikre ve inanca indirilen  vahiy,
Allah tarafından gelen  ayet, Allah'ın kitabını okuma, onu tebliğ etme, hedef kitleye ulaştırma ve tebliğ etme  gelecektir.
Yani Resul'ün  Emevi- Abbasi Ehli sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle hiçbir alakası yoktur.
Resülün uydurulan sünnet ve hadislerle hiç bir bağlantısı olamaz.
Şimdi bu sistemli  konu ile alakalı ayetlere bir göz atalım.
"Size ALLAH'IN AYETLERİ okunurken, üstelik ALLAH'IN RESULÜ de aranızda iken nasıl inkara saparsınız?
Her kim ALLAH'A bağlanırsa kesinlikle DOĞRU YOLA iletilmiştir"
(Âli İmran, 101)
SİSTEM ŞÖYLE KURULMUŞ:
"Allah'ın âyetleri, Allah'ın Resulü, Allah'a bağlanma, sırat-ı müstakim (doğru yol, hidayet)
Yani Resul ve  ayetler  tamamen ALLAH'I temsil ederler.
Elçiye itaat eden ve ayetlere uyanlar doğru yolu bulmuş olurlar.
Resül'e ( Elçiye) itaat etmek mutlak olduğu için, yâni Resüle
itaat vahye dolayısıyla  Allah'a itaat olduğu için Kur'an'ın hiçbir ayetinde
"Allah'a itaat edin" cümlesi "Resüle ( Elçiye) itaat edin" den bağımsız gelmemiştir.
Kur'an'ın neresinde Allah'a itaat varsa mutlaka yanında Resul (Elçi) kelimesi mevcuttur.
Fakat çok ilginçtir, Kur'an'da  Resüle itaat bağımsız olarak vardır.
Yani Allah kelimesi olmadan, tek başına "Resüle itaat edin" emirleri vardır.
MESELA,
 "Namazı ikame edin, zekatı verin, Resüle (Elçiye) itaat edin ki Merhamet göresiniz"
(Nur, 56)
Çünkü Resulullah zaten ayetleri okuduğu, görevi vahyi tebliğ etmek olduğu için ona itaat etmek yeterli görülmüştür.
Resul ( Elçi) vahyi tebliğ ederek, onu okuyarak Allah'ı temsil makamında bulunuyor.
Resul ( Elçi) konuşan Kur'andır.
"(RESULÜM! ) DE Kİ: "İşte bu, benim dosdoğru yolumdur.
Ben Allah'a davet ediyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol(vahiy, tevhid)  üzerindeyiz.
Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben müşriklerden değilim"
(Yusuf, 108)
BU KONUDA ÖRNEK ÇOKTUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder