24 Mayıs 2020 Pazar

UYDURMA DİN AFYONDUR
(7.YAZI)
Tarihte Allah elçilerinin ve  muvahhidlerin karşısında kimler yer almıştır?
Yani Tağut'un gözdeleri kimlerdir? 
 Bunlar Kur'an'ın tanımıyla "mele" (Âraf-60,66,75) ve "mütrefin" 
(Vakıa-65)
olanlardır.
 Yani toplumda göz dolduran,  ekran vaizleri, sözü dinlenen, her şeye karar veren,
din deyince akla gelen, fakat hiçbir şeye karşı sorumluluk taşımayan tağut'un uşaklarıdır.
 İster inanın ister inanmayın tarih boyunca her yerde ve her zaman "mele" ve "mütref" lerin dini hüküm sürmüştür.
 Bu din ya açık bir şekilde kendi adıyla hükmetmiş ya da İslam dininin kılığına girerek en yüksek yerde kendine yer bulmuştur.
Hanif olan vahiy İslam'ı ise, yani Allah'ın dini insanlık tarihinde hiçbir zaman ve hiç bir zeminde egemen olmamış, hiçbir devirde idareyi ele almamıştır.
 İşte bundan dolayı İslam dini, Tağut'a kulluk eden "mele" ve "mütrefin" dinine karşı vahyin önderliğinde  her zaman baş kaldırmış ve halkı bu dine karşı uyanık olmaya dâvet etmiştir.
 "Mele" ve "mütrefin" takımına karşı vahiy, insanlara Allah'ın kendilerinin yanında olduğunu ifade eder.
"...Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerleriyle savunması  olmasaydı, elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah insanlara karşı lütuf ve kerem sahibidir"
(Bakara-251)
 İslam dininin muhatabı insanlar, hedefi ise evrensel adalet olan tevhid, infak, merhamet ve  güzel ahlaktır.
 Vahye dayanan İslam dini, ilmin,  aklın, şuurun, özgürlüğün, adaletin, sadece Allah'a kulluğun yani ihlas'ın ve halkın en mükemmel biçimde uyanışının rehberidir.
Vahiy ehl-i muvahhidlerin en önemli görevi nedir?
Vahiy ehl-i muvahhidler için her şeyden daha önemli olan görev ve sorumluluk, dinin itikadi yani tevhidi boyutunu ihya etmek ve toplumun zihnine ilmek ilmek nakşetmekten ibarettir.
 Bizim görevimiz budur.
 İnsanlık tarihinde hüküm  sürmemiş,  garip kalmış bir dinin inanç ve ahlakını  savunmak ve onun için mücadele etmek bizim tek hedefimiz olmalıdır.
 Ancak bu hedefin gerçekleşmesi  için insanlar vahiy ilim ve ahlakıyla olgunlaşmalı dini şuur  ve vicdan bilincine ve uyanışa sahip olmalı ve hanif  İslam'ın gerçek anlamını öyle  kavramalı ki;
tevhid'in Tağut'a kulluk   ile hiçbir ilgisinin olmadığını,  onunla tezat teşkil ettiğini kavramalı ve yaşayarak  göstermelidir. 
Öyle ki islam kılığına girmiş şirk dininin çirkin yüzünü teşhis edebilmeli ve yeryüzünde şirk'in her türlüsünü yani rivayet şirk'ini, mezhep şirk'ini, cemaat ve tarikat şirk'ini parçalayarak Kur'an ile  yok etmelidir.
 İşte o zaman insanlar, din düşmanlarının haklı olarak ifade ettikleri taklit ve cehaletin,  korku ve esaretin ürünü olan dinden kurtulup Kur'an'ın islamına kavuşmuş olsunlar.
 Deniz'de çılgın dalgalar arasında gemilerinin su alması sonucu karşısında yolcuların Allah'a yakarışlarını  ve dua etmesini (Yunus-22) karaya ayak basınca ise hiçbir şey olmamış gibi şirk  koşmalarını
 (Yunus-23)
Kur'an, onların iman ve ahlaklarını reddetmiş ve ve bu ahlaka sahip olan müşrikleri şiddetle kınamıştır.  Böyle bir din,  rahmet ve sevgiye değil, korkuya dayanan bir dindir.
 Bu din, din düşmanlarının;  "tabiat olaylarının etkisiyle insanlarda ortaya çıkan korkunun ürünü dindir" dedikleri şirk dinidir.
Dedikleri de doğrudur.
 Din düşmanlarının "din, korkunun bir ürünüdür" demeden, on dört asır önce vahiy  bu din'in bağlılarını, kula kulluk edenleri, korkakların dinini  ve ibadet mantığını, dağılma ve bölünmenin ürünü olan bu şirk dinini hedefe koymuştur.
 Bu uydurma,  sanal, şeytanların dinini kim inşa etti?
 Dünya hayatında bir lokmayı,  fakirliği, zillet ve meskeneti,  kuru bir ekmeğe ve  perişanlığa mahkum etmiş, din baronları,  cemaat ve tarikat liderleri  refah içinde yaşıyorken, millete,  bir şeye sahip değilsen, sabret, "ahirette sana  cennetin nimetleri serilecek" diyen din tüccarı,  kitap yüklü eşekler inşa etti.
 Bu din, ümmeti paramparça eden "tağut" ve "cibt"lerin dinidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder