24 Mayıs 2020 Pazar

ŞİİLİK VE SÜNNİLİK
(17.YAZI)
Şii ve Sünni âlimler  Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları bilmediklerinden dolayı Kur'an'ın kavramlarından hiçbir tanesini doğru olarak  anlayamamışlardır.
 Bu Kur'an'sız cahillerin anlayamadıkları ve tahrif ettikleri önemli  kavramlardan biride "beyan" kavramıdır.
Bu kavramı korkunç derecede tahrif ederek uydurma hadislerine çok geniş bir alan açmışlardır.
 Yani bu akılsız ve  Kur'an'sız cahillere  göre Resülüllah (aleyhisselam) a Kur'an'ı "beyan etme" yani detaylandırma ve açıklama yetkisi verilmiştir.
Dolayısıyla hadisler de aynen Kur'an gibi hüküm koyar.
Onlara göre Kur'an "vahy-i metlüv" hadisler de "vahy-i gayr-i metlüv" dür.
Yani Kur'an ile hadisler arasında tek fark, Kur'an namazda okunurken, hadisler namazda okunmazlar.
Gelelim "beyan" kavramının hangi anlama geldiğine.
"Beyan" kavramı Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne götürüldüğünde  çözülmesi en kolayı kavramlardan biridir.
 Daha bu basit kavramı anlayamamış  cahil müctehidlere!!! dinin önemli meselelerini  nasıl  kabul ettireceğiz?
 Kur'an'da bulunan "beyan" kavramı (Nahl, 44) Allah Resulü'nün Kur'an'ı detaylandırma ve açıklama yani tefsir etme anlamında kullanılmış değildir.
 Kur'an'ı Mübin'in âyetlerinde  bulunan "beyan" kavramı  vahyi açığa çıkarma,  onu okuma ve  duyurma, tebliğ etme  ve ilan  etme anlamında kullanılmıştır.
"Beyan" kavramının hangi anlama geldiğini şu âyet açık bir şekilde ortaya koyar.
"Allah, kendilerine kitap verilenlerden, " Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız" diyerek söz almıştı. Onlar ise bu emri kulak ardı ettiler, onu az bir değer ile değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü olmuştur"
(ÂLİ İmran-187)
Yukarıdaki ayette bulunan "litübeyyinunnehu linnési"  "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız" "velé tektümünehu" "Onu gizlemeyeceksiniz" cümlesi, "beyan" detaylandırma anlamında değil, gizlemeden açıklama anlamında kullanıldığını ortaya koymaktadır.
Çünkü Kur'an, yüce  Allah tarafından açıklanmış ve en ince detayına kadar ortaya konmuş bir kitaptır.
Nebi (aleyhisselam) Allah tarafından indirilen vahye bir kelime  bile olsa açıklama ve detaylandırma yapamaz.
 İŞTE KONUYLA ALAKALI ÂYETLER.
"Bu Kur'an, bütün insanlara bir beyan'dır.(açıklamadır) takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür"
 (ÂLİ İmran, 138)
"Elif. Lam.Ra (Bu sana vahyedilen) hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da detaylandırılmış bir kitaptır. Allah'tan başkasına kul olmayasınız diye,,,,"(Hud, 1,2)
",,,, Ayrıca bu kitabı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı  ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
 (Nahl,  89)
",,,,Bu Kur'an uydurabilecek bir hadis değildir.
 Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her  şeyi açıklayan bir kitaptır.  İman eden bir toplum için bir rahmet ve bir hidayettir"
(Yusuf, 111)
"Eğer (Muhammed)  bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.
 Sonra onun can damarını koparırdık. (onu yaşatmazdık) Hiçbiriniz de buna mani olamazdınız. Doğrusu o Kur'an takva sahipleri için bir öğüttür.
İçinizde onu yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
Muhakkak o kafirler için bir  iç yarasıdır. Ve o, gerçekten kat'i  bilginin ta kendisidir. O halde,  Rabbinin adını yüceltip noksan sıfatlardan tenzih et"
(Hakka, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52)
 Kur'an din ve hüküm olarak kendinden başka hiçbir kaynağı  referans olarak vermez, hiçbir kitaba gönderme yapmaz.
Tam aksine kendinden başka bütün kaynakları reddeder.
 Ancak vahiy Resul'ün dilinde hayat bulduğu için yani Allah tarafından indirilen vahiy  Resul'e geldiği ve bu vahyi Resul  olan kişi dillendirdiği için ona itaat Allah'a itaat etmek gibi kabul edilmiştir.( Nisa, 80)
 Kur'an'ın hiç bir âyetinde vahiy'den bağımsız olarak Nebi ve Muhammed'e itaat etme emredilmemiştir.
 İtaat sadece Allah'a, vahye ve Resul'e  yapılacaktır
Aynı şekilde "tekzib, tasdik, tebliğ,  küfür, helal ve haram kılma, şikak, İsyan, gibi birçok kavram Resul bağlamında kullanılmıştır.
 Fakat Şia ve Ehli  Sünnet âlimleri Kur'an'a önyargı ile yaklaştıkları için bu gerçekleri onlara kabul ettirmek son derece  zor bir olaydır.
 Şu cehalete Lütfen bir dikkat edin, Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimleri nasıl açık bir cehalet ve  şirk'in  içine yuvalanmışlardır.
 Onlara göre: "Artık bundan sonra Resulullah'ın söyleyip yaptıkları Kur'an'dan ayrı düşünülmemeli ve bunlar (hadisler) Kur'an'ın bir parçası olarak değerlendirilmelidir"
"Zira Kur'an ve peygamber (hadisler- sünnet) ikilisi âdeta birbirine et ile tırnak gibi bağlanmıştır"
 "Bunları birbirinden ayırdığımız zaman hem dinin  gerçek anlamını kavrayamayız hem de dosdoğru yolu bulamayız"
 "Kur'an'ı Peygamberimizden ayrı düşünürsek çıkmaz sokakta dolaşır dururuz ve hiçbir yere varamayız"
 "Kitap, Nebi olmadıktan sonra kürekçisi  olmayan bir kayık gibidir"
 "Bu kayıkla acemi yolcular hayat denizinde ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar gitmek istedikleri yere varamazlarlar".
 "Her  zaman olduğu gibi bugün de insan, İslam'ın idrakine ancak, Kur'an'ı Hz. Peygamber ve Hz. Peygamberi de Kur'an vasıtasıyla kavrayarak ulaşabilir"
(Hadis ve Sünnet anlayışımız.s.49, 50) Prof. Dr.Kadir Gürler)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder