RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(19.YAZI )
Risalei Nur Külliyatında Said Nursi diyor ki,
"İmam-ı Beyhaki ve Nesai naklı sahih ile haber veriyorlar ki : Muhammed İbni Hatib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmış, Resul'ü Ekrem (a.s.m) meshedip tüküruğünü sürdü.
Dakikasında şifa buldu"
( Mektubat- 19.Mektup Mücizât-ı Ahmediye, Sayfa- 142)
Yalanın sonu, hurafenin haddi ve hesabı yok,
Said Nursi diyor ki:
"Büyümüş, fakat lisanı yok, büyükçe bir çocuk Resul'ü Ekrem (a.s.m) ın yanına geldi.
Çocuğa ferman etmiş "Ben kimim? " Hiç konuşmayan dilsiz çocuk" "sen Allah'ın Resulüsun" deyip tekellume(konuşmaya) başlamış (Sayfa- 142)
Bu uydurmalara hayatı boyunca hiç bir ilim görmemiş, dağda bayırda büyümüş, bedevi yaşantıdan hiç medeniyete inmemiş, Kur'an diye bir kitaptan haberi olmamış ummi insanlar inanabilirler.
Yani onlara mazur olabilirler.
Koca Osmanlı'nın başkentinde yetişen ve Bediuzzaman! Lakaplı, asrın muceddidi, unvanlı, önemli ilim adamları arasında sayılan Said Nursi ve talebeleri bu ahmakça uydurmalara inanmamalıydı.
İşte size Said Nursi'nin eseri Risâle-i Nur Külliyatına aldığı, Allah'ın Elçisine, Elçilik makam ve mertebesine hakaret sayılabilecek uydurma bir rivayet,
Said Nursi diyor ki:
"Resul'ü Ekrem (a.s.m) namaz kılarken, hırçın bir çocuk namazını kat' edip (namaz kılarken önünden) geçtiğinden, Resul'ü Ekrem (a.s.m ) "Allah'ım onun gücünü kes al" demiş.
Ondan sonra çocuk daha yürümemiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş"
Mektubat- 19.Mektup Mücizât-ı Ahmediye, Sayfa- 142)
Cevap :
Bu iftarıyı rivayet edene, onu gerçekmiş gibi kitabına alana ve bu yalanlara iman edenlere yazıklar olsun.
Nebi (a.s ) savaştan kaçan sahabelere bile kırıcı söz söylemezken,
"O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara ( savaştan kaçanlara) yumuşak davrandın!
Şayet sen (Ey Nebi! ) kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.
Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et,....."
( Âl-i İmran 159)
Ey cahil ahmaklar!
Kur'anda müminlere üsve-i hasene yani güzel bir örnek olarak gösterilen son Nebi, Allah'ın elçisi Muhammed ( a.s) namaz kılarken önünden geçen bir çocuğa nasıl beddua eder.
Ehli Sünnet ve Şia kaynakları, Mezhepler, Cemaatler ve Tarikatlar Kur'anın zerresini anlamadıkları gibi Allah'ın elçisinin ahlakını da anlamaktan yoksundurlar.
Risâlet müessesenin insanlara rahmet olduğunun bile farkında değillerdir.
(Enbiya-107)
Beyler Allah'tan korkun, bana kızacağınıza bu yalan ve Resul'e iftira olan rivayetleri uyduran ve düşüncesizce eserine alanlar Kur'an cahillerine kızın.
Siz insanlara rahmet olarak gönderilen, en yüksek ahlaka sahip bir Resulden söz ediyorsunuz. (Kalem- 4)
Hemen sinirlenen, gazaba gelen, beddua eden, lanet okuyan, kaba birisinden değil, insaf edin, ibret alın, Allah'tan korkun.
Bu uydurma ve iftirayı Kur'ana götürecek olursak bir kitap ortaya çıkar.
Elçiye iftira eden Allah'a iftira etmiş olur.
Allaha iftira eden asla iflah olmaz (Nahl 116)
iftiranın iyi niyetlisi olmaz.
Aklınızı kullanın.
Namaz kılanın önünde geçmenin hiç bir mahzuru yoktur.
Bu Ehli Sünnet hurafesidir.
Siz namaz kılarken önünüzden geçen bir çocuğa beddua eder misiniz?
İşte Ehl-i Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri bu kadar Kur'an cahili ahmaktırlar.
Nebi (a.s)a ve Allah Resulü'ne iftira etmenin Kur'an'daki faturasının ne olduğunu görmek ister misiniz?
"Onlardan: O (Nebi) her söyleneni dinleyen bir kulaktır, diyerek Nebi'yi üzenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır.
Çünkü o Allah'a iman eder, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah resulüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır"
(Tevbe-61)
"Allah ve Resulü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır"
( Ahzab-57)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder