24 Mayıs 2020 Pazar

KUR'AN İLE RİVAYETLER ARASINDA GİDİP GELEN HOCALARIMIZA
 (4.YAZI)
 Kur'an'ı anlama yolunda, âyetlerin bağlam ve bütünlüğüne kolay bir şekilde ulaşma aşamasında,
Allah Resulü'nü Kur'an'dan öğrenmek son  derece önemli  ve hayati bir meseledir.
ALLAH RESULÜNÜN ÖNEMİ KUR'AN'DAN İLERİ GELMEKTEDİR.
5-)
"Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve imkan bulur.
 Kim Allah ve Resulü
uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm gelirse artık onun mükâfatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayandır, merhamet edendir"
(Nisa, 100)
Ayete dikkatli bir şekilde baktığımızda "Allah ve Resulü uğrunda hicret eden kimse" cümlesi ile hem Allah'a hem Resulüne hicret eden kimseden bahsedilmiyor.
İki farklı gidilecek adres yoktur.
Sadece "Allah yolunda hicret eden" kimseden bahsediliyor.
Resülün ( Elçin'in ) makam ve mertebesi Kur'andan ileri gelmektedir.
Resul ile vahiy birbiriyle iç içe geçmiş bir vaziyet almıştır.
Resülü vahiy'den, vahyi Resulden ayırmak mümkün değildir.
6-)
 "Bedevilerden (mazeretleri olduğunu) iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resulü'ne
yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan kafir olanlara elem verici bir azap vardır"
( Tevbe, 90)
Kur'an'ın anlatımına bakacak olursak Allah ve Resulü'nün iki farklı otorite olmadığını rahatlıkla anlayabiliriz.
Ayette "Allah ve Resulü'ne yalan söylemek" ne anlama geliyor?
 Allah Resulüne söylenen yalan, Allah'a söylenmiş gibi aktarılıyor.
Çünkü Resül (Elçi) tamamen ALLAH'I temsil ediyor.
Dolayısıyla Kur'an ayetlerinde geçen
"Kitap ve hikmeti"
 Kur'an ve sünnet (hadisler) olarak anlayan Ehli Sünnet, Şia,
 Şafii, Abdülaziz Bayındır ve Prof Mehmet Okuyan Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne tam
olarak hakim olduklarını söyleyemeyiz.
Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidleri  Kur'an'ı bilmeyen kimselerdi.
Onların içtihatlarını okuduğunuzda hayretler içinde kalırsınız.
Dolayısıyla
Resülün önemi,
makam ve mertebesi rivayetlerden değil,  Allah'ın kitabından ileri gelmektedir.
Kur'an'da Nebi'nin makam ve mertebesini ortaya koyduğumuzda konu daha iyi anlaşılacaktır.
  Abdülaziz Bayındır ve  Mehmet Okuyan Hoca'ya dikkat ediyorum, sürekli "Peygamber" kelimesini kullanıyorlar.
Aslında Nebi ile Resulün arasında bulunan farkı ve önemi  bilen asla "peygamber" kelimesini ağzına almaması gerekir.
 Özellikle Mehmet Okuyan Hoca'nın "peygamber efendimiz" cümlesini hiç hoş karşılamıyorum.
Bunun yerine
 "Nebi ( a.s),Allah'ın Resulü, son Nebi, Muhammed ( a.s ) gibi cümleleri kullanmak daha uygun olacaktır.
 Dolayısıyla  Kur'an'da bulunan Nebi ve Resul kelimelerinin yerine  hiç bir zaman "peygamber" kelimesini kullanmamak gerekir.
Çünkü Nebi ile Resul ibareleri birbirinden farklı anlamları bulunan ve bir sisteme bağlı  olan kelimelerdir.
"Peygamber" kelimesi bu sistemi dağıtmakta ve tanınmaz hale getirmektedir.
Ben şahsen Kur'an'ı anlatan birisinin bu bağlam ve bütünlüğü korumadığını,
 bu sistemin önemini kavramadığını ve bu sisteme bağlı kalmadığına  şahit olduğum zaman onu dinlemeyi
 abes olarak görüyorum.
Resul ile Nebi'nin arasında bulunan farkları bilmeyen Kur'an'ın manasını, sistemini, bağlam ve bütünlüğünü, amacını anlayamaz.
MESELA:
Nebi'nin sözleri koruma altına alınmadığından Nebi'ye itaat etmek mutlak değildir.
Ama görevi sadece vahyi tebliğ etmek olan  Resüle (Elçiye) itaat etmek  müminlere mutlak olarak gerekli olan ilâhi bir emirdir.
Resülü yalanlama, vahyi yalanlama,  dolayısıyla vahyi gönderen Allah'ı yalanlama sayılır.
Vahye itaat eden Allah Resulü'ne itaat etmiş olur.
Resüle itaat etmek için, Resul ile aynı zaman ve zeminde yaşamaya gerek yoktur.
Kitaba  ve vahye iman eden aynı zamanda Resule( Elçi'ye) iman ve itaat etmiş olur.
Çünkü Resul ile vahiy aynı şeydir, her ikisi vahyin kaynağı olan
Allah'ı temsil ederler.
Onun için Kur'an'da Allah bir çok yerde  "Kitabı yalanladılar, ayetlerimizi yalan saydılar, Resulümüzü yalanladılar, Elçilerimize karşı geldiler "buyuruyor.
Resul, vahiy, Allah'ın ayetleri, Allah'ın kitabı, hidayet, sırat-ı müstakim gibi kavramlar tamamen Allah'ı temsil ederler.
Resul ( Elçi) yanılmaz, hata etmez, onda vahye karşı ihanet olmaz, ona itaat ile Kitaba ve Allah'a itaat arasında fark yoktur.
Resul ( Elçi) sadece Allah'ın kitabını ve ayetlerini okuyan ve tebliğ eden kişidir, resmi bir misyonu vardır.
Halbuki Nebi'nin yanılgılarını ve hatalarını anlatan bir çok ayet vardır.
Bu  konunun  üzerinde neden çok fazla duruyorum?
Bu konuyu anlamayan Kur'an'ı anlamaz, Elçinin misyonunu kavrayamaz,
Nebi'nin kim olduğunu bilemez, uydurma dinin  ve rivayetlerin Nebi ile hiçbir bağlantısının olmadığını ve ona yapılmış iftira olduklarını idrak edemez.
Bu sefer ümmet uydurma dinin rivayetlerini Nebi'nin dilinden çıkmış gibi Kur'an'ın önüne geçirip hurafe ve yalanların bataklığında boğulup gidecektir.
Dolayısıyla bizi bağlayan ve sorumlu olduğumuz tek kaynak Allah Resulü'nün dilinde hayat bulan vahiy'dir, kitaptır, Allah'ın mesajı Kur'an'ı Mübin'dir.
"O (Resul) kendi HEVASINDAN konuşmaz (nutuk atmaz) onun bildirdikleri kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir"
(Necm, 2,3) ayetleri bu gerçeği ortaya koymaktadır.
ALLAH RIZASI İÇİN, LÜTFEN "PEYGAMBER" KELİMESİNİ  KULLANMAYALIM.
Önemine binaen,  Allah rızası için tekrar ediyoruz.
"Peygamber" kelimesi  yerine "Allah'ın resulü, Resülüllah ( a.s ) Nebi ( a.s )
Muhammed ( a.s ) Hz Muhammed ( a.s ) kelimelerini kullanalım.
Biliyorum biraz zor olacak ama ataların dinine muhalefet ederek  muhteşem bir yol ve Kur'ani bir sünnet bırakabiliriz.
Bence bu az bir şey değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder