RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(31.YAZI )
Risâle-i Nur Külliyatının Allah tarafından yazdırıldığını iddia eden Said Nursi diyor ki:
"İmam-ı Tebarani ve Ebu Nuaym, Delâilü'n-Nübüvvet'te (Nübüvvet'in delillerinde) Numan İbni Beşir'den haber veriyorlar ki, Zeyd İbni Harice, çarşı içinde birden düşüp vefat etti.
Eve getirdik.
Akşam ve yatsı esnasında, etrafında kadınlar ağlarken, birden "susunuz, susunuz!" dedi.
Sonra fasih (açık) bir lisanla, "Muhammed Allah'ın resulüdür. Selam sana ey Allah'ın resulü"dedi. Sonra açtık, baktı ki, cansız vefat etmiş"
(Mücizât-ı Ahmediye, Sayfa- 156 )
Said Nursi aynen şöyle devam ediyor.
"Hem deriz ki, Resul'ü Ekrem ( a.s.m) nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmesiyle, binler şeyhi Geylani gibi, aktaplar, asfiyalar, melaikeler ve cinlerle görüşmüşler ve konuşuyorlar:
Ve bu hadise yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir.
Evet Ümmeti Muhammed ( a.s) Melâike ve cinlerle temasları ve tekellümeri ise, Resulü Ekrem( a.s.m )terbiye ve İrşadı icaz karanesinin bir eseridir"
(Sayfa- 158)
Yani diyor ki: Gavs'lar ve Kutup'lar melek ve cinlerle buluşup konuşuyorlar.
Bu Allah Resulü'nden onlara kalmış bir mirastır.
Said Nursi şöyle devam ediyor.
"Hem bi'setten (Resul olmadan) evvel bazı hadiseler var ki, doğrudan doğruya birer mucizesidir.
Bunlar çoktur.
Numune olarak, meşhur olmuş ve eimme-i hadis (hadis alimleri) kabul etmiş ve sıhhatleri tahakkuk etmiş birkaç numuneyi zikredeceğiz.
Veladeti Nebevi (Nebi'nin doğum) gecesinde, hem annesi hem annesinin yanında bulunan Osman İbni As'ın annesi, hem Abdurrahman İbni Avf'ın annesinin gördükleri azim bir nurdur ki, üçü de demişler.
"Veladeti (doğumu ) anında biz öyle bir nur gördük ki, o nur maşrik (doğu) ve Mağribi (batı) yı bize aydınlattırdı"
(Sayfa- 126)
O gece Kabe'deki sanemlerin (putların) çoğu baş aşağı düşmüş.(Mektubat- 19. Mektup, Mücizât-ı Ahmediye, Sayfa- 176 )
Kisranın eyvanı (yani Sarayı meşhüresi) o gece sallanıp inşikak etmesi ve on dört şerefesinin düşmesidir"
(Sayfa- 176)
Savanın takdis edilen küçük denizinin o gecede yere batması ve istahrabat'ta bin senedir daima iş'al edilen, yanan ve sönmeyen, mecusilerin mabut ittihaz ettikleri ateşin veladet (doğum) gecesinde sönmesi"
(Sayfa- 177)
Şimdi biz bu ahmakça uydurmaların hangisine cevap verelim?
Aslında bu yalan ve uydurma rivayetlerin Kütübü Sitte'de bulunması bizi fazla alakadar etmiyor.
Çünkü bunları uyduran ve kitaplarına alanlar Kur'an'dan habersiz cahil ve ahmak takımıydı.
Onlar ilkellikleri içinde mazur olabilirler.
Ancak, yirminci asırda Osmanlı'nın başkentinde bu ahmakça hurafelere Diyanet İşleri Başkanlığı, ilâhiyat Prof'ları ve milyonlarca insan iman etmemeliydi.
Bunlar akılsızlıklarının karşılığını alacaklardır.
Said Nursi'ye ve talebelerine şöyle bir soru yöneltelim.
Resülullahın elçiliğine şahid olarak Allah'ın kitabı Kur'an yeterli değil midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder