24 Mayıs 2020 Pazar

ŞİİLİK VE SÜNNİLİK
(16.YAZI)
Şia ve Ehli Sünnet dincilerinin Allah'ın kitabına düşman olmalarının cehaletten sonra en önemli sebebi,  Kur'an'ın hizip, tefrika, bölünme ve  mezheplere  olan düşmanlığından kaynaklanıyor.
 Yani kur'an parçalanma ve dağınıklığa son derece  düşman olduğu için onlar da Kur'an'a düşman oluyorlar.
 Müşrikler için de aynı şeyleri söylemek mümkündür.
Kur'an müşriklere büyük bir nefret ile bakar, haliyle müşrikler de Kur'an'a karşı  kin ve nefret duyacaklardır.
Müşriklerin muvahhidlere olan düşmanlıkları bundan kaynaklanmaktadır.
 Şia ve  Ehli Sünnet  âlimleri araştırmacı olmadıklarından dolayı  hiçbir zaman doğruyu bulamazlar.
 Şia ve Ehli Sünnet  dininin muhaddis ve âlimleri  kadim  kavimlerin ilâh ve evliyasını  temsil etmektedirler.
 Nebi (aleyhisselam ) bir devlet başkanı, bir komutan, bir lider, bir idareci olarak, doğruya yönlendirici olduğu sürece ona karşı gelinmemesi gerekir.
Çünkü Muhammed (a.s) Nebi'lik makam ve mertebesinde yani Nübüvvet kimliğiyle hata edebilir.
MESELA,
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar müşriklere için af dilemek ne Nebi'ye yaraşır ne de iman edenlere"
 (Tevbe, 113)
Yukarıdaki âyette Nebi'nin müşrik akrabalarına  dua ettiği anlaşılmaktadır.
Şia ve Ehli Sünnet'in cahil dincilerine göre hadis ve sünnet, Kur'an'ın hayata bir açılımı olarak anlaşılmalıdır.
 Halbuki yüzlerce âyette sadece Allah Resulü Muhammed (aleyhisselam) değil, bütün elçilerin tek bir görevlerinin olduğunu görüyoruz.
 O da Allah tarafından indirilen vahyi  insanlara  tebliğ etmek, Allah'ın emirlerini  insanlara ulaştırmak, âyetleri  beyan etmek yani onları ilan ederek okumaktır.
Kur'an'ın yüzlerce âyetine göre Resullerin başka bir görevleri yoktur.
(Kehf- 1,2,3;  İbrahim- 1; Enam- 51, 19, 71;  Enbiya- 45; Kaf- 45 )
 "(Ey Resul!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi  onlara okuyasın.
Onlar Rahmânı inkar ediyorlar.
 De ki: O benim Rabbim'dir. O'ndan başka ilah yoktur.
Sadece ona tevekkül ettim ve dönüş sadece onadır.
Eğer okunan bir kitapla dağlar yürütülseydi veya  onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı
o Kitap yine bu Kuran olacaktı,,,,"
(Ra'd, 30, 31)
Ancak Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin yapacakları ilk iş "Nebi" ile "Resul"ün" arasında bulunan farkları çözmek olacaktır.
 Tabi eğer gerçekten Allah'ın kitabı kitabına İman ediyor ve ona değer veriyorlarsa.
  Fakat ben şahsen Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin bu ümmeti cehaletin karanlıklarından çıkarma gibi bir  niyetlerinin olmadığına inanıyorum.
Birer ilâh ve masum olarak ümmi halka dayattıkları  atalarının gerçekte
Kur'an cahili olduklarını, çok kötü bir şekilde yanıldıklarını ve hatta ettiklerini nasıl kabul edecekler.
 Bu gerçekten kendileri  sapan ve saptıranlar için  çok müşkil bir durumdur.
 Çünkü Şia ve  Ehli  Sünnet  âlimleri Allah Resulü'nü Kur'an'dan kopararak en karanlık bir cehaleti, en büyük bir cinayeti ve açık bir küfrü  işlemişlerdir.
 Allah Resulü'nün vahiy  sayesinde değerli olduğunu ve bütün ilişkisinin Kur'an ile endeksli  olduğunu bilmeyen mezheblerin cahil uleması  bakın ne diyorlar?
",,,,,Ashabına kazandırdığı sevgi ve beşeri iletişim, çeşitli vasıtalarla nesilden nesile aktarılarak bugünlere kadar ulaşmış, her nesil de bunlardan payına düşen nasibi almıştır.
 Bu vasıtalardan en önemlisi, hiç şüphesiz ki  hadis rivayetidir.
 Hadisler, bir taraftan Kur'an'da bulunan hukuka ve ahlaka ilişkin hükümler açıklayarak tamamlayan yegâne kaynaktırlar, bir taraftan da Allah Resulü'nün
(onlar "peygamber" diyorlar)
günlük hayat ve uygulamalarında ortaya koymuş olduğu örnek davranışları bize nakleden belgelerdir.
 Eğer Allah Resulü (onlar "peygamber" diyorlar) bir şeyi söylemiş, yapmış ya da bir davranışı onaylamışsa benzer durumlarda karşılaştığımız zaman bize ne yapacağımızı gösteren güvenilir bir rehberimizin var olduğundan emin olabiliriz. (Hadis ve Sünnet anlayışımız,  s. 19)
 Bu Kur'an'sız cahillere  birkaç soru soracak olursak  ne cevap verecekler?
 1-) Kur'an niçin indirilmiştir?
 2-) Din, Resul (aleyhisselam) daha hayatta iken indirilen  vahiy'le Allah tarafından tamamlanmadı mı?
 3-) Allah Resulü  insanları Kur'an'dan başka bir şeyle uyarması söz konusu mu?
 4-) Allah Resulü'nün kendisi bile Kur'an'dan başka bir şeye uyma  veya Kur'an'dan başka  bir inanç sistemi  ve amel ortaya koyma yetkisi var mı?
5-) Dinin Allah'a özgü kılınması gerekmez mi?
 Bu gibi sorulara Kur'an'sız cahillerin doyurucu bir cevap vermeleri mümkün değildir.
 Çünkü bütün bu soruların cevapları en ince ayrıntısına kadar Kur'an'da kesin hükme bağlanmıştır.
1-)Din Allah tarafından indirilen vahiy ile tamamlamıştır.
(Maide, 3, En'am, 114)
2-) Allah Resulü insanları sadece Kur'an ile uyarmıştır.
( Kaf, 45,  -Enbiya, 45- Enam- 19, 51, 70)      3-)insanlar sadece vahiy'den  sorumlu  tutulmuşlardır.
 (Zuhruf- 43, 44)
 4-) Din ve hüküm olarak Kur'an yeterli bir kaynaktır.
( Ankebut- 50, 50)
 5-) Din ve hüküm olarak Allah'ın âyetlerinden  ve  hadisinden  başka bir kitaba iman edilmez.
( Casiye- 6; Mürselat,  50)
 Allah Resulü dinin Allah'a özgü kılınması gerektiğini en iyi bilen kişi olduğu için  vahiy'den başka bir şeye tâbi olmaz  ve Kur'an'dan başka bir şeyi tebliğ edemez.
 (En'am,  106; Yunus, 109; Ahkaf 9; Yunus, 15)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder