23 Ocak 2022 Pazar

SALÂT ve FURKAN(11.YAZI) Furkan deyince çoğunlukla akla gelen ilk şey kitap ya da Kur'an oluyor. Ama oraya daha çok mesafe var. Çünkü furkan sadece kitap değil onu hikmetle okutacak olan bağlantının adıdır. Takvadan sonra salât'ı ikame etmenin ikinci aracıdır. Kitab'a giden yolda farkındalık oluşturan önemli bir basirettir. Furkan, sadece Nebi ve Resüllere verilmiş bir nimet değildir. Takvaya ulaşabilen her ihlaslı mümin furkan hikmetini elde eder. "Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı takvalı olursanız sizi bir furkan sahibi kılar, kötülüklerinizi örter ve sizi mağfiret eder. Allah azim fazilet sahibidir" (Enfal-29) Çünkü ihlaslı ve takva sahibi olan bir insan artık gerçekleri öğrenmek ve hakkı batıldan ayırt etmek isteğiyle dolacaktır. Yüce Allah da bu iyi niyet ve güzel ahlakın elbette karşılığını verecek sonsuz bir merhamete sahiptir. Hepimizin hayal ve yüreği kir pas içindedir. Çokları bilmese de insanı kirlerinden arındıran tek şey vahiy'dir yani Allah’tır. Bu kirlerin en habis olanları da aklımızı fikrimizi ve mantığımızı çevrelemiş ve kabuk sarmış halde bizi basit ve âdi heveslere sürükleyen beşeri kaynaklardır. Furkan'ın temizlemeye başladığı en önemli yer arı duru imanımız ve aklımız olacaktır. Sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu bilen kişi, o âmâ olan gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler"(Râd-19) Tarih boyunca hemen her dönem olduğu gibi günümüzde de insanların Allah’la kurmaları gereken bağlantılarını kendilerine yönelten, Allah’ın korumasına girecekleri takvalarını kendilerine bağlayarak ancak böylece korunabilecekleri hipnozunu oluşturan ve kendilerinin asla kitab'ı okuyup anlayamayacaklarını onlara öğütleyen, furkan'ın ancak ahbarların ve ruhbanların elinde olabileceğini zihinlere işleyen zalimler bugün de vardır. Gelecekte de var olacaklar. Çünkü tâbi oldukları şeytan kıyamet gününe kadar mühlet almış durumdadır. "Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin" (Bakara-42) Onlar hakkı batılla, tevhidi şirkle, nimeti küfürle, orijinal ve organik olanı sahtesiyle değiştirirler. (İbrahim-28)Aynen Allah’a olması gereken bağlantıyı ve Allah’a olması gereken takva ve ihlası kendilerine çevirdikleri gibi. Onlar doğru olanı yalanla değiştirirler. Size bugüne kadar sizin de furkan sahibi olabileceğinizi söyleyen bir Şii ve Sünni çıkmış mıdır? Ama bakın Kur'an bize bunu da söylüyor. Bir mümin, Allah’ın bu sözünün üstüne aksi olan hangi söze inanabilir! Fakat maalesef inanan milyonlarca insan var! Çünkü iman ve akılları kirletilmiş durumda. Soru sormak aklı başında insanın işidir. Biliyor da olsa bilmiyor da olsa aklı başında insanın işidir. Cahil; bilmeyen değil, aklını kullanma iradesini göstermeyendir. Furkanın bize kazandırdığı belki de ilk şey soru sormak, sorgulamak ve aklımızı kemiren sorularımızdan kaçmamaktır. Bilmediğini öğrenmek ve emin olmak istemek bir takva (korunma) işidir. Bunu iman bölümünde konuşacağız. Her şeyden önce bize Furkan lazım. Kur'an’ı değil, önce Furkan’ı fark edeceğiz. Elbette Kur'an dosdoğru bir kitaptır, sırat'ı müstakimdir. Ama eğer Furkan olmasaydı, okuduğumuz Kur'an’ın dosdoğru olduğunu anlamamız mümkün değildi. Önce merak ettik. Önce sorguladık. Önce “Bu din diye inandıklarımızdan hangisi doğru” dedik. Eğer öncesinde “Allah şöyle demiş ya da dememiş olabilir mi?” diye sormasaydık Kur'an’daki cevapları alamayacaktık. Eğer öncesinde “Doğruyu yanlışı ayırt edebilme yeteneğimize” kavuşmasaydık Kur'an’ı okusak da anlayamayacaktık. Önce istedik… Önce bir şeyler oldu bize… Sarsıldık… Bir çeşit taş düştü başımıza… Daha fazla önemser olduk… Ok yaydan çıkmıştı. İster istemez okuduk kitab'ı… Ve gördük ki mikroskop altında görünmez olan ruhsal genlerimizde doğru diye ne varsa, Kur'an da bize onları birer birer tezekkür ettiriyor. Ve görünmez bir el, hayatta bize onları birer birer bir benzeriyle yaşatıyor. Kendi hayatımızda bir benzeriyle Nuh oluyoruz, Musa oluyoruz, Muhammed oluyoruz, Meryem oluyoruz. Etrafımıza bir bakıyoruz… Bir benzeriyle Hamanlar görüyoruz, Samiriler görüyoruz, Karunlar ve Bel'amlar görüyoruz, Ebu Cehil ve Velid ibni Muğireler görüyorüz. Eğer Furkan olmasaydı, Kur'an’da bunları göremezdik. Eğer Kur'an bir su ise, yağmur ise, Furkan onun müjdeci rüzgârı gibidir. Furkan (doğruyu yanlıştan ayıran anlayış) Kur'an’ı okutan gözlüktür. Salâtı ikame etmek, yani bağlantımızı ayakta tutmak için önce takva sahibi olduk, böylece furkan'ı fark ettik. Eğer furkan'ın diriltici gücü olmasaydı, salât ile namazın arasındaki farkı fark etmek mümkün olmayacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder