10 Ocak 2022 Pazartesi

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(104. YAZI)Âraf Süresi 123-) Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) bileceksiniz! 124-) Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!" 125,126-) Onlar: Biz zaten Rabbimize döneceğiz. Sen sadece Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde onlara iman ettiğimiz için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır boşalt ve bizi müslüman olarak vefat ettir, dediler.(Âyet, sihirbazların Musa (a.s) ın gösterdiği mücizeye değil, âyetlere iman ettiklerini açık olarak göstermektedir. Zaten yüce Allah, insanların irade ve akıllarını olağanüstü olaylarla zorla imana yönlendirmez.) 127-) Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa’yı ve kavmini, seni ve ilâhlarını bırakıp yerde fesat çıkarsınlar diye mi (serbest) bırakacaksın? (Firavun): "Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını diri bırakacağız. Elbette biz onların üstünde kahredici bir güce sahibiz. dedi. (Kıraat Farklılığı: Âyette bulunan "ve yezereke ve éliheteke" (seni ve ilâhlarını bırakıp) kelimesini, şu şekilde okuyan kıraat âlimleri olmuştur. "ve yezereke ve iléheteke" (seni ve ilâhlığını bırakıp) Kur'an'ın bağlamına baktığımızda bu kıraatın daha doğru olduğunu görüyoruz. Çünkü Firavun kendisinden başka bir ilâh kabul etmiyordu.(Kasas-38) 128-) Musa kavmine dedi ki: "Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yer Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Akibet muttakilerindir" 129-) Onlar da, sen bize (Resül olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize eziyet edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yere halifeler kılar da (O) nasıl hareket edeceğinize bakıyor" dedi. 130-) Andolsun ki, biz de Firavun ailesini ders alsınlar diye senelerce (kuraklık ve) mahsül kıtlığı ile yakalayıverdik. 131-) Onlara bir güzellik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" dediler; eğer kendilerine bir kötülük isabet ederse Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğu sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah indindendir, fakat onların çoğu bunu bilmezler. 132-) Ve dediler ki: "Bizi sihirlemek için ne âyet getirirsen getir, biz sana iman edecek değiliz." 133-) Biz de tafsil edilmiş âyetler olarak onların üzerine tufan, çekirge, kımıl, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de kibirlendiler ve mücrim bir kavim oldular. 134-) (Azap) pisliği üzerlerine çökünce, "Ey Musa! sana verdiği söz (vahiy) hakkı için, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden (azap) pisliğini kaldırırsan, mutlaka sana iman edeceğiz ve andolsun İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz" dediler. 135-) Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azap (pisliğini) kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler. 136-) Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk. 137-) Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (İsrailoğullarını) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği söz en güzel bir şekilde tamamlandı yani Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helâk ettik. 138-) İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine özel birtakım putlara eğilen bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: Ey Musa! Onların ilâhları olduğu gibi, sen de bizim için bir ilah kıl! dediler. Musa: Gerçekten siz cahillik yapan bir kavimsiniz, dedi. 139-) Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da bâtıl olmuştur. 140-) Musa dedi ki: Allah sizi âlemlerden faziletli( farklı) kılmışken ben size Allah’tan başka bir ilâh mı arayayım? 141-) Hatırlayın ki, size azabın en kötüsünü yapan Firavun’un ailesinden sizi kurtardık. Onlar oğullarınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbiniz tarafından azim bir sınama vardır.(Yani Allah'ın sizi kurtarmasında büyük bir hayır ve nimet vardır. Firavun'un zulmünde değil.) 142-) Musa’ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilâve ettik; böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk gece ile tamam oldu. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmimin içinde benim halifem ol, ıslah et, sakın müfsidlerin yoluna tâbi olma. 143-) Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr’a) gelip de Rabbi onunla kelâm edince "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi. (Rabbi): "Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!" buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın olarak yığıldı kaldı. Ayılınca dedi ki: Sen sübhansın, (seni noksan sıfatlardan tenzih ederim), ben sana tevbe ettim. Ben iman edenlerin ilkiyim. 144-) Allah Ey Musa! dedi, ben mesajlarımla ve kelâmımla seni insanlara (Resül olarak) seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol. 145-) Öğüt ve ne varsa, her şey için bir tafsil (açıklama) olarak hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onu en güzel şekilde almalarını emret. Yakında size, fasıkların yurdunu göstereceğim. 146-) Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün âyetleri görseler de iman etmezler. Rüşd yolunu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir. 147-) Halbuki âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka bir şey için mi cezalandırılırlar! 148-) Tûr’a giden Musa’nın arkasından kavmi, zinet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara hidayet yolunu gösteriyor? Onu (ilâh) edindiler ve zalimler oldular. 149-) Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi mağfiret etmezse mutlaka husrana uğrayanlardan olacağız!(Kıraat Farklılığı: "yerhamné" (merhamet etmez) "ve yeğfirlené" (ve mağfiret etmezse) kelimeleri şu şekilde de okunmuşlardır. "terhamné" (merhamet etmezsen) "ve teğfirlené" (ve mağfiret etmezsen) yani noktalamalardan kaynaklanan bir mana değişikliği oluyor. Âyetin meâli şu şekilde değişiyor. Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Rabbimiz! Bize merhamet etmezsen ve bize mağfiret etmezsen mutlaka hüsrana uğrayanlardan olacağız.) 150-) Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Levhaları attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): "Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber kılma!" dedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder