20 Ocak 2022 Perşembe
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(113. YAZI)Tevbe Süresi 1-) Allah yani Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtardır! 2-) Ey müşrikler! Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz yani Allah kâfirleri rezil edecektir. 3-) Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah yani Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah yani Resûl'ü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Nebi!) kâfirlere elem verici bir azabı müjdele! 4-) Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah muttakileri sever. 5-) Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder yani salât'ı ikâme eder yani (vahiy'le) zekât'a (arınmaya) gelirlerse artık yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 6-) Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah’ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (hoşgörü), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır. 7-) Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah yani Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Şüphesiz Allah muttakileri sever. 8-) Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu fasıktırlar. 9-) Allah’ın âyetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsânî istekleri) satın aldılar da (insanları) O’nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür! 10-) Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma. Çünkü onlar saldırgandırlar. 11-) Fakat tevbe eder yani salât'ı ikâme eder yani zekât'a gelirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme âyetlerimizi böyle tafsil ediyoruz. 12-) Eğer ahitlerinden sonra yeminlerini bozarlar ve dininiz hakkında ileri geri konuşurlarsa, küfrün imamlarına (önderlerine) karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. Umulur ki son verirler. 13-) (Ey müminler!) Verdikleri sözü bozan, Resül'ü (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. 14-) Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın yani onları alçaltsın; onlara karşı size yardım etsin yani mümin kavmin göğüslerine (gönüllerine) şifa versin. 15-) Yani onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dileyenin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.(Âyette bulunan "ve yetünüllâhu alé men yeşéu" cümlesine, "Allah dilediğinin tevbesini kabul eder" gibi bir meâl vermek doğru değildir. Çünkü yüce Allah şirk ve küfür dahil günahlardan tevbe eden herkesin tevbesini kabul eder. Yani istediğini kabul eder, istediğini kabul etmez diye bir şey yoktur. Dolayısıyla âyette bulunan "men yeşéu" ifadesi, yüce Allah için değildir."Kim dilerse, dileyen kişi" anlamına gelmektedir.) 16-) Yoksa siz, Allahın, sizden, cihad edip, Allah'tan, Resülünden ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan terkedileceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. 17-) Müşrikler, kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah’ın mescidlerini imar etmeye layık değildirler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir yani onlar ateşte kalıcıdırlar. 18-) Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden yani salât'ı ikâme eden, zekât'a gelen ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte hidayete ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır. 19-) (Ey müşrikler!) Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı imar etmeyi, Allah’a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki bunlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler kavmini (vahiy'den bağımsız olarak) hidayete erdirmez.20-) İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, derece bakımından Allah katında daha muazzam bir seviyededirler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. 21-) Rableri onlara, kendinden bir rahmet ve rıza ile, kendileri için, içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdeler. 22-) Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında azim bir mükâfat vardır. 23-) Ey iman edenler! Eğer imanın üzerinde küfre karşı bir sevgileri varsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir. 24-) De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, razı olduğunuz meskenler size Allah’tan O'nun Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez. (Yukarıdaki âyetin mesaj ve misyonu ebedi olduğu için yani hitap ettiği kitle kiyamet gününe kadar gelecek bütün müminler olduğundan, âyette bulunan Resül kavramı beşer Resül olan Muhammed (a.s) değil, kitap Resül olan Kur'an'dır. Çünkü beşer Resül vefat etmiştir. Fakat kitap Resül kiyamet gününe kadar baki kalacaktır.) 25-) Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn gününde size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yer bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz. 26-) Sonra Allah, Resûl’ü ve müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır. 27-) Sonra Allah, bunun ardından yine dileyenin tevbesini kabul eder. Zira Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 28-) Ey iman edenler! Müşrikler necistir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.(Aslında Yahudi ve Hristiyanların Mescid-i Haram'a ziyaret, gezi ve araştırma niyetiyle girmelerinin hiçbir sakıncası yoktur. Yasaklama tamamen Mekke müşrikleriyle ilgili bir durumdur. Yani ibadet gayesiyle oraya girmesinler demektir. Dolayısıyla âyette "bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar" denilmiştir. Fakat Ehl-i Sünnet aklı bunu anlamaktan âcizdir.) 29-) Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah yani Resûlünün (Kur'an'ın) haram kıldığını haram kılmayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın. (Kur'an'da helal ve haram kılma Allah ve vahiy bağlamında kullanılmıştır. Âyette geçen Resül, beşer Resül'den öte ebedi bir misyona sahip olan kitap Resül'dür. Çünkü kitap Resül bütün zamanları ve coğrafyaları aşacak bir özelliğe sahiptir. Hiç kimse maddi olarak kitap Resül'e bir engel çıkaramaz, bir sınırlama koyamaz. Kitap Resül'e engel çıkaran ve sınırlama koyan din adamlarıdır.) 30-) Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder