11 Ocak 2022 Salı
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(105. YAZI)Âraf Süresi 151-) Musa da Ey Rabbim, beni ve kardeşimi mağfiret eyle, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! dedi. 152-) Buzağıyı (ilâh) edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir zillet erişecektir. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız. 153-) Kötülükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince, şüphesiz ki o tevbe ve imandan sonra, Rabbin elbette Ğafur'dur, Rahim'dir. 154-) Musa’nın gazabı sakinleşince levhaları aldı. Nushaların içinde Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardı. 155-) Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o sarsıntı yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin fitnenden (sınamandan) başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de hidayete iletirsin. Sen bizim velimizsin, bizi mağfiret eyle ve bize merhamet et! Sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın! 156-) Bize, bu dünyada da güzellik yaz ahirette de. Şüphesiz biz senin (vahyinle) hidayet bulduk. Allah buyurdu ki: Azabım, dilediğime onu isabet ettiririm; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu, takva sahiplerine, zekât'a (arınmaya) gelenlere yani âyetlerimize iman edenlere yazacağım. 157-) Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o ümmî, Nebi, Resül'e tâbi olanlar (var ya), işte o (Resül) onlara mârufu emreder, onları münkerden nehyeder, onlara temiz şeyleri helâl, habis olan şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Resül'e iman edip ona güç veren yani ona yardım eden yani onunla birlikte gönderilen nûr’a (Kur’an’a) tâbi olanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır. (Kur'an'da savaşla ilgili bir âyet hariç tüm ittiba kavramları Resül bağlamında kullanılmıştır. Helal ve haram kılma ise, sadece yüceAllah ve vahyi tebliğ eden Resül ile ilgili bir durumdur.) Kur'an'da helal ve haram kılma Muhammed ve Nebi bağlamında değil, Allah ve Resul bağlamında kullanılmıştır. "Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o ümmi Nebi olan Resul'e tâbi olanlar (var ya) işte o Resul onlara mârufu emreder onları kötülükten nehyeder, onlara temiz şeyleri helal, habis şeyleri haram kılar..." (Âraf-157)(....Allah ve Resulü'nün haram kıldığını haram saymayan...."(Tevbe-29) Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farklardan biri de helal ve haram kılmadır. Aslında helal ve haram kılma sadece Allah'a ait olan bir yetkidir."De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı..."(Âraf-32) "Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı iftira etmiş olursunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan yere iftira edenler kurtuluşa eremezler"( Nahl-116)Fakat indirilen vahiy Resul'ün dininde hayat bulduğu için yani vahiy Resül tarafından insanlara tebliğ edildiği için helal ve haram kılma yetkisinde Resül kavramı kullanılmıştır.Beşer Resül hayatta olduğu sürece risalet misyonuyla helal ve haram kılma yetkisine sahip iken, kendisi vefat ettikten sonra kitap Resül yani Kur'an, onun bıraktığı misyonu kıyamet gününe kadar devam ettirecektir.) 158-) De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkünün kendisine ait olan Allah’ın Resülüyüm. Ondan başka ilâh yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah’a yani ümmî-Nebi olan Resûlüne -ki o, Allah’a ve onun kelimelerine iman eder - iman edin ve O’na tâbi olun ki hidayeti bulasınız. 159-) Musa’nın kavminden hak (vahiy) ile hidayeti bulan ve onun sayesinde âdil davranan bir ümmet vardır. 160-) Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki ümmete ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Bütün insanlar içeceği yeri bildi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onların üzerine menn ve selva'yı indirdik. (Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin." Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendi nefislerine zulmediyorlardı. 161-) Onlara denildi ki: Şu şehirde yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, "hitta" deyin ve kapıdan secde ile girin ki hatalarınızı bağışlayalım. Güzel ahlak sahiplerine ileride (nimetlerimizi) daha da artıracağız. 162-) Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir ricz (azap) gönderdik. 163-) Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar sebt'e saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü sebt gününde , balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, sebt yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, fasık olmalarından dolayı onları belaya uğrattık. 164-) İçlerinden bir ümmet: "Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret olsun, bir de takva sahibi olurlar ümidiyle (öğüt veriyoruz). 165-) Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten nehyedenleri kurtardık, zulmedenleri de fısklarından ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık. 166-) Kendilerine nehyedilen şeylerden vazgeçmeyip daha da ileri gittiklerinde onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik. 167-) Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü azabı yapacak kimseler göndereceğini ilân etti. Şüphesiz Rabbin cezası seri olan ve O, Ğafur'dur, Rahim'dir. 168-) Onları yerde ümmet ümmet dağıttık. Onlardan salihler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır. (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları güzelliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik. 169-) Onların ardından da (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab’a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap’ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap’takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu takva sahipleri için daha hayırlıdır. Hâla aklınızı kullanmıyor musunuz? MEZHEPLER NEDEN KÖTÜDÜR?Allah tarafından indirilen tevhid sisteminin evrensel bir ahlakı, standart ve üstün kalitede bir yapısı mevcuttur. Tevhid sistemi ve İslam ahlakı ibret olma haricinde hiçbir zaman geriye doğru işlemez, ataların uydurma dinini taklit etmeyi reddeder.(Bakara-170; Mâide-104; Lokman-21; Zuhruf-23,24)Kur'an'ın dini olan İslam, insanların önünü aydınlatan, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle sürekli olarak toplumu ileriye doğru bir hedefe yönlendirmektedir. Yani Kur'an'ın öyle bir ilmi, öyle bir sistemi, öyle bir ahlakı, bağlam ve bütünlüğü, akıl ve mantığı var ki, insanların akıl ve fikirlerini aşacak bir mükemmelliğe sahiptir. İnsanlık tarihinde yapılan bütün icat ve keşifler Kur'an'da var olan ilmi ve fikri kurallara hiçbir zaman aykırı düşmemiştir. Fakat fırka ve cemaatlere, mezhep ve tarikatlara, kurum ve kuruluşlara baktığımızda dini, ahlaki, fikri, ilmi ve ameli standart bir kalite yakalamak mümkün değildir.Bundan dolayı Kur'an, hangi din ve kültür, hangi ilim ve geleneğe, hangi millet ve inanca bağlı olursa olsun insanların bir araya gelip ilmi ve fikri bir mücadelenin içine girmelerine engel koymaz. İndirilen vahiy dini insanların iradeleri üzerinde dini ve ameli hiçbir baskı kurmaz.(Yunus-99; Gaşiye-21, 22) İnsanlar birbirlerinin haklarına tecavüz etmedikleri sürece din bakımından tam bir özgürlük içinde hayat sürebilirler. Fakat mezheplerde ve fırkalarda böyle özgür bir anlayış ve evrensel bir ahlak mevcut değildir. Mezheplerde ve fırkalarda koyu bir taassup, kapkaranlık bir cehalet, statik bir düşünce ve akılsız bir taklit hakimdir.Aynı şeyleri düşünen ve aynı şeylere iman eden mezhep, fırka, şia,cemaat ve tarikatlar, dinlerine aykırı bir inancın neşvü nema bulmasına fırsat vermezler. Bu din mensupları, inanç ve fikirlerine karşı aykırı bir sesin çıkmasına asla tahammül etmezler. İçeriden ve dışardan birinin seslenerek havanın oksijensiz olduğunu ve ortamın kötü koktuğunu söyleyemez. İşte indirilen vahiy ile insanları uyaran (Enbiya-45; Kaf-45) Nebilerin ve Kur'an ehli muvahhidlerin (Hac-72; Mümin-35) önemi burada kendini gösteriyor.Yani mezhep ve fırkalarda batıl din ve şirk pisliğiyle kirlenen zihin ve beyinleri dışarıdan birinin uyarması son derece önemlidir.Çünkü fırka, mezhep ve cemaatlerin içinde bu uyarı ve ikaz vazifesini yapacak özgür düşünceye sahip, aklı başında olan birisini bulmak mümkün değildir.Mezhep taassubuna ve fırka karanlığına mahkum olanlar kiyamet gününe kadar hatta cehennemi görünceye kadar bu kahrolası kör inançtan ve karanlık hayattan kurtulamazlar.(Bakara-165,166,167; Şuara-91/103)Mezhep ve fırka mensupları yanlış ve kötü yolda olduklarının farkında olmazlar.İnanç ve fikirlerinin sapkınca olduğunu asla kabul etmezler. "...Çünkü onlar Allah ile beraber şeytanları evliya edinmişler. Gerçek böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar"(Âraf- 30) "Kim rahmanın zikri olan Kur'an'dan gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar(din adamları) onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar"( Zuhruf-- 36, 37)Dolayısıyla mezhep ve fırkalara bağlı olmayanlar şirk ve benzeri günahlardan daha kolay ve çabuk kurtulurlar. Ehl-i Sünnet ve Şia'da mezhep imamının ve fırka liderinin otoritesinin ve iradesinin aşılmasına müsaade edilmez. Yani mezhep imamları ve fırka liderleri sorgulanamaz birer "İlâh" ve "Rab" konumuna yükseltilmişlerdeir.(Tevbe-31) Böyle olunca toplumda ilim ve fikir, aklı kullanma ve tezekkür, sorgulama ve özgürlük, merhamet ve yenilenme meydana gelmeyecektir.Toplumda, tefekkür ve aklı kullanma, ilmi ve fikri özgürlük olmayınca, sosyal hayatta gelişme, büyüme, refah ve huzur olmayacaktır.İlimde ve fikirde, icatta ve keşifte ilerleme ve gelişme olmayınca, toplum içine kapanacak, düzen bozulacak, toplum durağan ve statik bir hayata mahkum olacaktır.Kendini yenilemeyen mezhep ve fırka mensupları koyu karanlık bir inanç ve taklitçi bir düşünce ile kendi içine kapanacak, bozulmaya, kokuşmaya, çürümeye, nihayetinde psikolojik bunalımlarla boğuşmak zorunda kalacaklardır. İşte bu yüzden Kur'an sürekli olarak "Ey insanlar! Ey iman edenler ! Ey Ademoğulları! diyerek mesajının evrensel olduğunu, ilâhi ve evrensel mesajın dar kalıpların içine hapsedilmesinin doğru olmadığını öğütlemektedir. Tevhid, takva, ihsan, hanif, ihlas ve güzel ahlak olarak İslam dini, Kur'an'da en ince detaylara kadar yer almış en mükemmel bir şekilde tamamlanmıştır. Şirk açısından da Kur'an, bir nokta, bir zerre kadar karanlıkta bir şey bırakmamıştır. Yine hangi dine mensup olursa olsun insanların birbirlerine karşı nasıl hareket edeceklerini, nasıl bir tutum içerisinde olacaklarına kadar sosyal ve bireysel hayat için Kur'an birçok detay vermektedir. İşte burada önümüze çıkan en büyük tehlike ve aşılmaz engel, mezhep taassubu, ataların dini ve toplumu etkisi altına alan baskın geleneklerdir. Çünkü mezhep taassubunu ve fırkacılık karanlığını aşamadığımız zaman Kur'an'a ve evrensel ahlaka ulaşma imkanını baştan kaybediyoruz.Din Allah'ındır, tevhid Allah'ın fıtrat dinidir.Vahiy evrensel, ilâhi bir kalite ve sağlam bir karaktere sahiptir.Allah'ın dini hak, ilâhların dini batıldır.(İsra- 81) Allah'ın dini mutlak hidayet, mezheplerin dini baştan sona kadar sapkınlıktır.(Yunus-32) Allah'ın dini vahdet, mezheplerin dini tefrika ve bölücülüktür" (En'am-159; Rum-30,31,32) Allah'ın dini bütüncül, fırkaların dini paramparçadır.(Âli İmran-103,106; Hac-31)Allah'ın dini orijinal, mezheplerin dini sanal, Allah'ın dini organik, uydurma din hormonlu, Allah'ın dini şifa, uydurma rivayet dini zehirli ve hastalıklıdır. Vahiy dini insanı tüm dünya karşısında özgür bir birey yaparken, uydurma hadis dini bin sene önce çürümüşlere mahkum eder. Uydurulmuş mezhep dini insanı sayısız ilâh ve Rablere kul köle yaparken, tevhid dini insana özgür bir zeka, mükemmel bir saygınlık ve evrensel bir beyin bahşeder. Şeytanların ve tağutların şirk dininde ilmi, akli ve teknolojik bir gelişme olmaz.Uydurma mezhep dinlerinde her mezhep ve fırka diğerini istemez, hiçbir zaman bir araya gelemez, bir birlik kuramazlar. Çünkü birbirlerinden ölümüne nefret ederler. Fakat Kur'an'a iman edenler, yalnızca kendi aralarında değil, fanatik İslam düşmanı haricinde kalan bütün insanlara iyilik yaparlar, onlara kucak açarlar.(Mümtehine--8,9 )Mezhep ve fırka şirkine bulaşanlar dinde olmayan en ufak bir ayrıntıda boğulurken, kendi dinlerine karşı gelen herkesi sapkın ve kafir ilan ederler. Muvahhidler ise Allah'ın indirdiği âyetleri inkar ve alay edenlerle bile ebedi bir ötekileştirme anlayışına sahip olamazlar.(Nisa-140) Vahiy insana kötülüklere karşı koyma ahlakını ve adaletsizliklere isyan etme faziletini kazandırır.Fırka ve mezheplere bağlılık toplumda eşitlik ve adaletin yerleşmesine mani olur.(Fetö'de olduğu gibi)SONUÇ OLARAK: Mezhebi İslam'a, uydurma rivayetleri Kur'an'a, mezhep imamını Allah'a, imanı küfre, sapıklığı hidayete, şirki ihlasa, fırkasını takvaya, körlüğü basiret ve ferasete, cehaleti ilme, yalanı dürüstlüğe, cehennemi cennete karşı tercih eden ahmağın ta kendisidir.Mezhepler ve fırkalar, cemaat ve tarikatlar insanların Kur'an'a ulaşmaları önünde en büyük engel, en aşılmaz bir barikat, en tehlikeli bir bataklıktır. "Hep birlikte Allah'ın himayesi olan Kuran'a sığının, dağılıp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın:Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerimizi birleştirmişti ve O'nun(tevhid-islam) nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki hidayeti bulasınız"(ÂLİ İmran-103)"(Ey Nebi!) Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat (din-inanç) üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında (indirdiği dinde) değişme yoktur. İşte toplumu ayağa kaldıracak din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.Hepiniz Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, salat-ı ikame edin; müşriklerden olmayın. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka (mezhep-cemaat-tarikat) kendilerinde olan inanç ile sevinip kibirlenmektedir"(Rum-30, 31, 32)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder