12 Ocak 2022 Çarşamba

SALÂT, DUA ve NAMAZ!!! (1.YAZI) Namaz konusunda hurafeciler neden bize sert tepki gösteriyorlar, aslında Kur'an'ın emri olduğu için değildir.Dn ataları ona çok değer atfettiklerinden dolayıdır. Yoksa tevhid akidesinden güzel ahlaka, ihlastan takvaya kadar Kur'ani hiç bir ilke onları ilgilendirmemektedir. Eğer Kur'an onları ilgilendirseydi, atalarının uydurma kitaplarını atar sadece Allah tarafından indirilen vahye sığınırlardı. Çünkü yüce Allah'ın kesin emri budur. (Âli İmran-103)İlmihal, tefsir, hadis, fıkıh ve ilmihal kitaplarına baktığımızda namazın farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları, mendüpları, haram, mekrüh ve müfsitleri ile ilgili yüzlerce madde vardır. Tâdil-i erkanından sütresine kadar öyle teferruatlar uydurulmuş ki, onları öğrenmek için ömür yetmez. Her asrın din adamları, bu bitmez tükenmez kurallarla ümmi insanları ölü önderlerine yani müctehid âlimlerine kul ettiler. Halbuki din kesinlikle Allah'a özel kılınacak yani din denildiği zaman yüce Allah''ın mesajı olan Kur'an'dan başka bir ilim, hidayet ve kaynak olmayacaktı. (Bakara-120; Râd-37)Namazla ilgili bu kadar kâide ve kural koyanlar bile namaz kılan insanlar değildi. Çünkü günlük meşgale ve sorunlar içinde hiç kimse böyle bir ibadeti gerçekleştiremez. Namazda bulunan hiçbir kuralın Kur'an'da karşılığı yoktur. Aslında Kur'an'ı ölülere okuyanların sahip oldukları dinin hiç bir uygulamasına iman etmemek gerekir. Namaz ibadeti!! Evrensel bir anlamı ve Kur'ani bir karşılığı olmadığı için özgür düşünceye sahip olan insanların akıl ve mantığına aykırı gelir. Namaz ritüeli, Nebi ve Resüllerin değil, Şii ve Sünni din adamlarının ibadetidir. Yüce Allah, ancak ihlasla yapılan amelleri kabul eder yani din Allah'a özel kılınması gerekir yani hanif dinin tek kaynağı Kur'an'dır.Dolayısıyla “Kur'an’ın mümini, özgür bir birey olacaksak, o halde Kur'an dışı akılsız ve mantıksız dedikodulara değil, Kur'an'da var olan orijinal kavramlara teslim olmak zorundayız. Yani "Âdem (a.s) dan beri namaz vardı!” sözü, elinde Kur'ani hiçbir delili olmayanların tekerlemesinden başka bir şey değildir. Bir kaç Rabbani yahudinin ve Süryani Hristiyanın kıldığı namaz, iki bin yıl önce vefat eden Nebilere mâl edilmeyeceği gibi, Sünni ve Şii din adamlarının namazı da Allah Resülüne izâfe edilemez. Nebi (a.s) dan sonra Yahudilik ve Hristiyanlıktan görünüşte İslam'a giriş yapanların tohumunu ektiği namaz, Kur'an cehaletinin zirvede olduğu yıllar yani rivayetler ve ictihadlar çağında en zehirinden meyvesini bol bol vermeye başlamıştır. Yapılan devasa mabedlerle de saf insanlar psikolojik bir baskının altına alınıp kurallar cehennemine mahkum edilmişlerdir. Artık toplumu ayağa kaldırmak için, Kur'an'ın yüzlerce ilkesinin bir önemi kalmamıştır. Özellikle şirk ve tevhid akidesi tamamen yok sayılmış ve onlardan konuşan kimse kalmamıştır. Nebi (a.s) dan asırlar sonra rivayet dedikoducuları tarafından namaz tek başına dinin yerini almıştır.Artık bundan sonra şöyle bir iman ve itikad hayata hakim olmuştur. "Namaz kıldıktan sonra ne yaparsan yap, Allah tarafından bütün günahların bağışlanır" Nebi (a.s) a inen vahiy sayesinde yok edilen bu namaz inancı, kadim dinlerden ve kabilelerden veraset yoluyla Şia ve Ehl-i Sünnet dünyasına daha şatafatlı ve şaşaalı bir şekilde geri döndü. Eğer son Nebi (a.s) önceki tarihlerde Yahudi ve Hristiyanların bugünkü ritüle benzer bir namaz kıldığını iddia ediyorsanız, vahiy olan Tevrat veya İncil âyetlerinden bir delil sunmanız gerekmez miydi? Örneğin orucun, kurbanın ve duanın hem Tevrat’ta hem de İncilde olduğunu görüyoruz. Öğrenim ve dayanışmayı da bu kitaplarda görüyoruz. Fakat bir tane “Namaz kılmak” âyetinin olduğunu göremiyoruz. Yüce Allah, Fatiha süresi 5.âyette "yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" buyururken, Bakara süresi 45.âyette İsrailoğullarına hitâben, "Sabır ve salat ile yardım isteyin..." buyuruyor. Buradan da sabrın ve salat'ın vahiy olduğunu anlıyoruz. Aslında iman, İslam, takva, ihsan, sabır, hüküm, ibadet, salih amel, salat ve ihlas gibi kavramların hepsi dinde tek itaat ve ittiba edilecek vahiy yani Kur'an anlamına gelmektedir. Bir gün Elazığ din görevlileri derneğinde tartışma yaparken, arkadaşlardan biri müdahale ederek dedi ki: "Arkadaşlar! Sizin bu tartışmanızdan hiç birşey anlamıyorum" Arkadaşlar, "neden? deyince. Arkadaş şöyle cevap verdi. "Ali hoca âyet diyor, yüce Allah şöyle buyuruyor, falan âyette şöyle geçiyor, dedikçe, siz, Ebu Hanife, Imam-ı Şâfi, İmam-Gazali, mezhep, hadis, ictihad, müctehid diyorsunuz. Bu eşit bir tartışma alanı değildir. Eğer eşit bir mucadele yapacaksanız, sizinde fikrinizin doğru olduğuna delil olarak Ali hoca'ya âyet getirmeniz" gerekiyor. Dolayısıyla biz Kur'an'ın dinine iman ediyoruz, siz rivayet ve ictihadların dinine iman ediyorsunuz. Bizimle sizin arasında dini hiçbir ilkede bir araya gelip ittifak etmemiz mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder