27 Ocak 2022 Perşembe
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(120. YAZI)Tevbe Süresi 91-) Allah ve Resûlü için (insanlara) nasihat verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara bir zorluk yoktur. Zira güzel ahlak sahipleri aleyhine bir yol (sorumluluk) yoktur yani Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 92-) Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, infak edecek bir şey bulamadıklarından dolayı hüzünden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur). 93-) Yol (sorumluluk) ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Çünkü onlar geri kalanlarla (kadın- çocuk- ihtiyar) beraber olmaya râzı oldular. Allah da onların kalplerini mühürledi, artık onlar (neyin doğru olduğunu) bilmezler. 94-) Seferden onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir. 95-) Onların yanına döndüğünüz zaman size, kendilerinden (onları kınamaktan) vazgeçmeniz için Allah adına and içecekler. Artık onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar bozukturlar. Kazanmakta olduklarına karşılık ceza olarak varacakları yer cehennemdir. 96-) Onlardan razı olasınız diye size yemin edecekler. Fakat siz onlardan razı olsanız bile Allah fâsıklar topluluğundan asla razı olmaz. 97-) Bedevîler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha şiddetli, hem de Allah’ın Resûlüne indirdiği sınırları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. 98-) Bedevîlerden öylesi vardır ki (Allah yolunda) infak edeceğini angarya sayar ve sizin başınıza belâlar gelmesini bekler. (Bekledikleri) o kötü belâ kendi başlarına gelmiştir. Allah pek iyi işiten, çok iyi bilendir. 99-) Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, (hayır için) infak edeceğini Allah katında yakınlığa yani Resülün salâvatlarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (infak ettikleri mal, Allah katında) onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine (cennetine) koyacaktır. Şüphesiz Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. (Âyette bulunan "salâvétir resül" "Resülün salâvatları" Resül (a.s) ın tilâvet ettiği âyetler yani vahiy için mallarını infak edecekler ve bu sayede yüce Allah'a yakın olmanın saadet ve selametine sahip olacaklardır. İşte bu yüzden âyette Resül kavramı kullanılmıştır. Bu ahlak beşer olan Resül (a.s) vefat ettikten sonra da devam eder. Müminler Kur'an mesajının bütün insanlara ulaşması için mallarını infak etmek zorundadırlar. Sadece Resül kitap olan Kur'an yolunda, tarikat, cemaat, diyanet ve camilere infak etmeyecekler.) 100-) İslâm dinine girme hususunda öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur ve onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden nehirler akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu azim başarı budur. 101-) Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. (Ey Nebi!) Sen onları bilmezsin, onları ancak bir biliriz. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar azim bir azaba döndürüleceklerdir. 102-) Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, salih bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Çünkü Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 103-) Onların mallarından sadaka al; onları (nifaktan) temizlersin yani bununla onları arıtırsın yani onlara salât et. Çünkü senin salâtın onlar için sükûnettir. Allah işitendir, bilendir. YUKARIDAKİ ÂYETİ NASIL ANLAMAK GEREKİR? Yukarıdaki âyette bulunan "salli" kelimesine Diyanet, Elmalılı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Ali Bulaç, Muhammed Esed, Suat Yıldırım, Celal Yıldırım, Süleyman Ataş ve Diyanet vakıf meali tarafından "dua et" anlamı verilmiştir. Halbuki bu âyette bulunan "salli" kelimesinin dua etme ile hiç bir ilgisi yoktur. Söz konusu âyetin hangi anlama geldiğini ortaya koymadan önce üzerinde bulunan iki âyete bir daha bakalım."Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münâfıklıkta maharet kazanmışlardır.(Ey Nebi!) Sen onları bilemezsin. Onları biz biliriz. Onlara iki kez azab edeceğiz, sonra da onlar azim bir azaba dödürüleceklerdir. Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, salih bir ameli diğer kötü bir amele karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. (Tevbe-101,102)Tevbe 103. âyette söz konusu edilenler, münafıklıkta maharet kazanmayan, yaptıkları günahlardan pişman olan ve tevbe etmeye meyilli bulunanlardır.Yani bunlar İslam ile nifak arasında bir ahlaka sahip bulunan iki yol arasında kalan bir gruptur. Yüce Allah, Resül (a.s) a pişmanlıklarının pekişmesi, imanlarının sağlam olması ve münafıklıktan iyice arınmaları için ilk önce onların mallarından sadaka almasını emrediyor. Daha sonra konu ile ilgili Kur'an'dan âyetlerle onlara yardım etmesini ve vahiy'le destek olmasını tavsiye ediyor. Çünkü öğüt için en büyük destek Kur'an'dır. (Ankebüt-45)Yani Allah ve Resul'ü tarafından kendilerine değer verildiğini anlasınlar. Resül (a.s) âyetlerle onlara yardım edecek ve destek olacak ki, nifak hastalığından kurtulup ihlas ve takva sahibi birer Müslüman olsunlar. Dolayısıyla âyette bulunan "salli aleyhim" "onlara destek ol, yardım et, onlara değer ver" anlamına gelmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder