3 Ocak 2022 Pazartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(98. YAZI)En'am Süresi 91-) (Yahudiler) Allah’ı hakkıyla takdir etmediler. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle ise Musa’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği kitab’ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (işinize geleni) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur’an’da) size öğretilmiştir. (Ey Nebi!) sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıklarında oynayadursunlar! 92-) Bu (Kur’an), Ümmü’l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri (bütün insanları) uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri tasdik edici mübarek bir kitaptır. Âhirete iman edenler buna da iman ederler ve onlar salatlarını muhafaza ederler. 93-) Allah’a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah’ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de ellerini yaymış, onlara: "Haydi nefislerinizi çıkarın! Allah’a karşı hak olmayanı söylemenizden ve O’nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen! 94-) Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi fert fert bize geldiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bıraktınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranız açılmış ve (ilâh) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir. (Yüce Allah'ın olmamış olan bir şeyi olmuş gibi anlatmasının sebebi, O'nun ilminde olmuş ile olacak, geçmiş ile gelecek arasında hiçbir fark olmamasından ileri gelmektedir. Çünkü yüce Allah'ın ilmi ezeli ve ebedidir. "Saat yaklaştı ve ay🌙 yarıldı" (Kamer-1) demesinin sebebi de budur. Kiyamet günü olacak bir olayı olmuş gibi söylüyor. Çünkü O'nun ilminde aynı şeydir.) 95-) Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz! 96-)(O), sabahları çatlatandır. O, geceyi sükünet (dinlenme) zamanı, güneşi ve ay'ı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) en iyi bilen Allah’ın takdiridir. 97-) O, karanın ve denizin karanlıklarında kendileri ile hidayet (yol) bulasınız diye sizin için yıldızları (bir işaret) kılandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri (ayrıntılı bir şekilde) tafsil ettik. 98-) O, sizi bir tek nefisten inşa edendir. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlamak isteyen bir kavim için âyetleri (ayrıntılı bir şekilde) tafsil ettik. 99-) O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine (ibretle) bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için âyetler vardır. 100-) (Müşrikler) Cinleri Allah’a şirk kıldılar. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. 101-) O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur. 102-) İşte Rabbiniz Allah O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na ibadet edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O’dur). 103-) Basiretler O’nu idrak edemez; halbuki O, basiretleri idrak eder. O, her şeyin iç yüzünü en iyi bilen, her şeyden haberdar olandır. 104-) (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (âyetler) gelmiştir. Artık kim basiret sahibi olursa kendi nefsine, kim de kör olursa kendi aleyhine yani ben üzerinize muhafız değilim. 105-) Böylece biz âyetleri geniş geniş tasrif ediyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kur’an’ı iyice beyan edelim. (Demek ki, Kur'an'ı esas tasrif, tafsil, tefsir ve tebyin ederek açıklayan yani en geniş bir şekilde detaylandıran yüce Allah'tır. Nebiler aldıkları vahyi risâlet misyonuyla sadece tebliğ ederler.) 106-) (Ey Nebi!) Rabbinden sana vahyedilene tâbi ol. O’ndan başka ilâh yoktur. Müşriklerden yüz çevir. (Yüce Allah, Nebi'ye "Sana vahyedilene tâbi ol" (Ahzab-1,2) derken, Resül'e "Rabbinden sana indirileni tebliğ et" (Mâide-67) buyurmuştur 107-) Allah dileseydi,(iradelerine ipotek koysaydı) onlar şirk koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir muhafız kılmadık yani sen onların vekili de değilsin. (Yani sana vahiy gönderen ve insanların iradelerine mutlak bir egemenliğe sahip olan Allah onları zorla iman etmeye zorlamaz iken, senin onları zorlaman asla doğru değildir.) 108-) Allah’ın dununda (yanında, ötesinde, berisinde) ibadet edenlere sövmeyin; sonra onlar da düşmanca, ilimsizce Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. 109-) Kendilerine bir âyet( mucize) gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah’a and içtiler. De ki: Âyetler (mucizeler) ancak Allah katındandır. Ama âyet (mucize) geldiğinde de inanmayacaklarının farkında değil misiniz? 110-) Yine O’na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde bırakırız. 111-) Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler. (İnsanlar, yüce Allah'ın verdiği akıl ve mantık, irade ve özgür düşünce ile iman etmedikten sonra, onları imana yönlendirmenin imkanı yoktur. Yani sakın onlar için üzülme.) 112-) Böylece biz, her Nebi'ye insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı söz fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.(Âyette bulunan "zuhrufel kavl" "yaldızlı söz" insanları yüce Allah'ın mesajından engelleyen "hadisler, ictihadlar, din atalarının helalı haram, haram olan şeyleri helal kılan yani şirke götüren sözlerdir. Müntesipleri sanki Allah'tan gelen çok önemli bir emirmiş gibi hiç onu sorgulamadan peşinden koşarlar.) 113-) Âhirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar). 114-) (De ki): Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size kitab’ı apaçık olarak indiren O’dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma! ("Hakem" Kur'an'da Allah, vahiy ve Resül bağlamında geçen önemli bir kavramdır. Nisa-65.âyette Resül'ün hakem olduğu haber verilmiştir. Fakat esas hakemin vahyi indiren Allah olduğu ve Allah'tan başka hüküm koyucunun olmadığı ile ilgili bir çok âyet mevcuttur.(En'am 57; Yusuf-40, 67; Şura-10; Kehf-26) 115-) Rabbinin kelimât'ı, sıdk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun kelimâtını değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir. 116-) Yerde bulunanların çoğuna itaat edecek olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna tâbi olur yani onlar saçma sapan konuşurlar. 117-) Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayette olanları da en iyi bilendir. 118-) Allah’ın âyetlerine iman ediyorsanız, üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yeyin. 119-) Size ne oluyor ki, üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yemiyorsunuz! Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları ilim (vahiy) olmadan kendi kötü hevalarına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir. 120-) Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir. 121-) Üzerine (kasden) Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar velilerine, sizinle mücadele etmeleri için vahyederler. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de müşrik olursunuz. (Mekke Müşrikleri evliya ve ilâhlarının adlarını anarak kesim yaptıkları için müslümanların bu şekilde kesilen hayvanların etlerinden yemeleri yasak edilmiştir. Yani etler konusunda belirleyici olan alenen işlenen şirk illetidir. Yoksa Yahudi ve Hristiyan, ümmilerin, deli, sarhoş, çocuk ve kadınların kestiklerini yemenin hiçbir sakıncası yoktur.) Yukarıdaki Âyette bulunan "şeyâtin" yani "şeytanlar" kelimesi, mezheplerin din adamlarıdır, "vahyetmeleri" ise, insanları yüce Allah'ın hidayet yolundan engelleyen inanç ve eserleridir. Yoksa gerçek anlamda zihinsel ve sanal şeytanların kendilerine tâbi olanlara vahyetmeleri ve iman edenlere karşı mucadele için, güç ve kabiliyet kazandırmaları mümkün değildir.) 122-) Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir. 123-) Böylece biz, her kasabada (Resül'e-vahye) tuzak kurmaları için, günahkârlarını liderler kıldık. (imtihan gereği onlara bu fırsatı verdik) Onlar yalnız kendilerine tuzak kurdular, ama farkında değiller. 124-) Onlara bir âyet geldiğinde, Allah’ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, risâletini kime vereceğini daha iyi bilir. Mücrimlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık yani şiddetli bir azap isâbet edecektir. 125-) Kim isterse, Allah onu (vahiy'le) hidayete iletir göğsünü İslam'a şerheder (açar). Ve kim de (vahiy'den yüz çevirmekle) sapkınlığını isterse kendi göğsünü; göğe çıkıyormuş gibi daraltır. Allah iman etmeyenleri işte böyle pisliğe (mahkum) kılar. 126-) Bu (vahiy), Rabbinin sırat'ı mustakim yoludur. Biz, tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak tafsil ediyoruz. 127-) Rableri katında onlara dârus-selâm yurdu vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) amelleri sebebiyle Allah onların velisidir. 128-) Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, "Ey cinler topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" der. Onların, insanlardan olan dostları ise: "Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde devamlı kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir,(herşeyi) bilendir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder