7 Ocak 2022 Cuma
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(101. YAZI)Âraf Süresi 31-) Ey Âdem oğulları! Her mescidin yanında ziynetinizi alın; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. 32-) De ki: Allah’ın kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle tafsil ediyoruz.(Ehl-i Sünnet'in hadis ve fıkıh kitaplarında bulunan, erkeklere ipek giymenin ve altın takmanın haram olduğu ile ilgili bütün helal ve haramların hepsi Allah ve Resül'üne iftiradır. Çünkü yüce Allah'tan başka hiç kimse helal ve haram kılamaz. Resül'ün haram kılması vahiy ile ilgili bir durumdur. İşte bu yüzden helal ve haram kılma sadece Allah ve Resül bağlamında kullanılmıştır yani Nebi bile haram kılamaz.) 33-) De ki: Rabbim ancak açık ve gizli fuhşiyâtı( her türlü ahlaksızlığı), günahı ve haksız yere bağiy (ırkçılık) yapmayı, hakkında hiçbir sultan (delil) indirmediği bir şeyi, Allah’a şirk koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. (Yukarıdaki âyet, dini konularda indirilen vahiy haricinde hiç bir şeyin hayata hakim olmamasını açık olarak emretmektedir.) 34-) Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir saat (an) geri kalırlar ne de ileri gidebilirler. 35-) Ey Âdem oğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak Resüller gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendisini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Yukarıdaki âyet, kiyamet gününe kadar insanları sadece Kur'an ile uyaran isimsiz Resüllerin bulunacağını göstermektedir. Çünkü vahiy, yazının yani kitabın gücüne değil, sözün gücüne dayanır. Yani Kur'an'ı anlatan ve hurafelere karşı gelen muvahhidler olmazsa her tarafı şirk pisliği kaplar. Bu pisliğin önünde en büyük engel Kur'an'ı anlatan muvahhidlerdir. Muvahhidler olmazsa kitabın yapabileceği hiçbir şey yoktur.) 36-) Âyetlerimizi yalanlayanlar yani büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlar ateş ashâbıdır. Onlar orada devamlı kalacaklardır. 37-) Allah’a iftira eden ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? Onların kitaptan nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz gelip canlarını alırken "Allah’ın dununda (yanında-yöresinde) kulluk ettikleriniz( ilâhlar) nerede?" derler. (Onlar da) "Bizden kaçıp gittiler" derler. Ve kâfir olduklarına dair kendi nefisleri aleyhine şahitlik ederler. 38-) Allah buyuracak ki: "Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleri arasında siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe kardeşine lânet edecektir. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver! diyecektir. Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir. 39-) Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir faziletiniz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın! 40-) Bizim âyetlerimizi yalanlayıp yani onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız! (Bu âyette verilen örnek, "balığın kavağa tırmanması" gibi, işin imkansızlığını ortay koymak için verilmiştir.) 41-) Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız! 42-) İman edip de sâlih ameller işleyenlere gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemeyiz- işte onlar, cennet ashâbıdır. Orada onlar devamlı kalacaklar. 43-) Cennette onların altlarından nehirler akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki: "Bizi (vahiy'le) buna hidayet eden Allah’a hamdolsun! Allah bizi ( vahiy'le) hidayete iletmeseydi kendiliğimizden hidayeti bulacak değildik. Andolsun ki Rabbimizin Resülleri hakkı getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz (salih) amellere karşılık ona vâris kılındınız diye nida edilir. (İnsanın hidayeti bulmasında her ne kadar akıl ışık olsa da, vahiy olmadan tam olarak hidayete ulaşmanın imkanı yoktur. Hidayet bulmanın en mükemmel yolu yüce Allah tarafından indirilen vahiy'dir. Rivayetler ve ictihadlar sapkınlıktır.) 44-) Cennet ashâbı cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini hak olarak bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini hak olarak buldunuz mu? diye seslenirler. "Evet!" derler. Ve aralarından bir müezzin, şüphesiz Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir ! diye ilân eder. 45-) Onlar, Allah yolundan alıkoyan yani onu yamuk gösteren zalimlerdir. Onlar ahirete de kâfir idiler. 46-) İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A’râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ashâbına: "Sizlere selâm olsun!" diye seslenirler. 47-) Gözleri cehennem ashâbina döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber kılma! derler. 48-) (Yine) A’râf ashâbı simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: "Ne gücünüz ne de kibirlik taslamanız size hiçbir yarar sağlamadı. 49-) Allah’ın, kendilerini hiçbir rahmete nail etmeyeceğine dair kasem ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet ashâbına dönerek): "Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz mahzun olacak da değilsiniz" (derler). 50-) Cehennem ashâbı, cennet ashâbına: Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da üzerimize akıtın! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler. 51-) O kâfirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler yani dünya hayatı onları aldattı. Onlar, bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları ve âyetlerimize karşı geldikleri için biz de bugün onları unuturuz. 52-) Gerçekten onlara, iman eden bir toplum için hidayet edici ve rahmet olarak, ilim üzere tafsil ettiğimiz bir kitap getirdik. 53-) Fakat onlar, onun te'vilinden başka bir şey beklemiyorlar. Te'vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin Resülleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başka ameller yapalım? Onlar cidden kendi nefislerini husrâna soktular ve (Allah'a) iftira ettikleri şeyler (ilâhlar-muhaddisler-müctehidler) de kendilerinden kaybolup gitti. 54-) Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah mübarektir (bütün bereketlerin kaynağıdır.) 55-) Rabbinize boyun bükerek ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. 56-) (Allah tarafından) Islah edilmesinden sonra yerde fesad çıkarmayın. (Azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki güzel ahlak sahiplerine Allah’ın rahmeti çok yakındır. 57-) Rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O’dur. Sonunda onlar (o rüzgârlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz. Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Her halde buna tezekkür edersiniz. 58-) Temiz beledin bitkisi Rabbinin izniyle (yasası gereği güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka birşey çıkmaz. İşte biz, şükreden bir kavim için âyetleri böyle tasrif ediyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder