PARALEL DİN
(8. YAZI)
Paralel devlet yapılanması veya diğer adıyla Fetö'nun din anlayışı ile kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın din anlayışı arasında herhangi bir fark yoktur.
Aslında Fetö'nun devleti ele geçirmeye çalışmasından daha çok tehlikeli olan, onun sahip olduğu şirk dinidir.
Eğer bu uydurma mehdiyetçi din anlayışı olmasaydı F Gülen ve cemaatı bu kadar tehlikeli
olmayacaktı.
Dolayısıyla "Kur'an sapıklığı diye bir sapıklık çıktı" diyen F Gülen'in inancı ile Kur'an'a dayandırılan bir din anlayışını "büyük bir tehlike"
olarak gören Diyanet İşleri Başkanlığı'nın inancı arasında bir fark bulunmamaktadır.
Dahası
"Kur'an'a uymanın kaosa sebebiyet vereceğini" söyleyenlerin din anlayışı ile F Gülen ve cemaatinin din anlayışı arasında da herhangi bir fark yoktur.
Kur'an, hikmet ve tevhid yoksunu ünlü fıkıhçımız Prof. Dr. Faruk Başer bir zamanlar F Gülen hakkında ne söylemiş bir bakalım.
"Hangi açıdan bakılırsa bakılsın Hoca efendinin âlim olmasının yanında bihakkin müçtehit olduğunda da, bizce şüphe yoktur"
(Faruk Başer, Fethullah Gülen Hoca Efendinin Fıkhını anlamak, İstanbul, 2006, s, 17)
"Hoca Efendinin düşünce ufkunda sadece belli alanlar yoktur. Onun ele aldığı konular hayatın bütünüdür. Vizyonu bize göre tam bir medeniyet projesidir"
(a. g. e, s, 19)
"Hoca Efendinin bu açıdan, hem bütünüyle islami ilimler hem de Türkçe için büyük bir şans ve büyük bir hazinedir"
(a. g. e, s, 57) gibi ifadelerle kitaplaştıran
"Ve ileride F Gülen'in tercüme'i halinin yazılması durumunda ilim tahsil ettiği hocaların başında F Gülen'in yer alması
gerektiğini söyleyen Faruk Başer'in din anlayışı ve inancı ile F Gülen'in inancı arasında da herhangi bir fark yoktur"
Emevi Abbasi Ehli Sünnet dininin yılmaz savunucusu
Diyanet İşleri başkanlığı 12. 02. 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devletin'in bütün camilerinde okuttuğu hutbenin bir bölümü aynen şöyleydi.
"Kardeşlerim "bize Kur'an yeter" anlayışıyla "Peygamberimizi" onun siretini ve sünnetini dikkate almadan müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir"
"Bu duruş, Kur'an'ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz Kerim kitabımızda bize, kendisiyle birlikte Resulüne inanmayı
(Nisa, 4/136) ve tabi olmayı (Araf 7/158) emreder.
"Peygamberimizin" helal kıldığını helal, haram kıldığını haram saymamızı ister.( A'raf 7/157) (Ahzap, 33/36)
"Dolayısıyla "Peygamberimize" inanmayan, onun siretini ve sünnetini benimsemeyen bir anlayış, İslam anlayışı olamaz.
"Peygambere" iman etmeden, Kur'an ile sünnet'in arasına mesafe koyarak ebedi kurtuluşa ulaşılamaz"
"Resulü Ekrem'in şerefli sözleri olmadan Kur'an anlaşılamaz ve yaşanamaz"
"Bizi bu konuda ikaz eden yine bizzat efendimizdir.
O şöyle buyurur "Sakın sizden birinizi, emrettiğim veya yasakladığım bir konu kendisine iletildiğinde, koltuğuna yaslanmış olarak cahilce,
"Biz Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, hadis tanımayız! "
derken bulmayayım"
(İbni Mace, Sünne- 2; Tirmizi, ilim,10)
Şimdi biz, Diyanet İşleri başkanlığı Din Hizmetleri Genel müdürlüğü tarafından hazırlanan her cümlesi cehalet olan bu hutbenin neresini düzeltmeye çalışalım?
Diyanet İşleri başkanlığı daha Resul (Elçi) ile Nebi kavramlarının hangi anlama geldiğini bilmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder