8 Ağustos 2020 Cumartesi

 HADİSLER NEDEN KAYNAĞI OLAMAZLAR?

 (20. YAZI )

 Allah Rasûlü'nün vazifesi kendisine vahiy olarak gelen Kur'an'ı insanlara tebliğ etmektir. 

Bu konuda yüce Allah şöyle buyuruyor.

"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun"

( Maide- 67)

(Sana şu talimatı verdik) Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma..."

(Maide- 49) 

Dolayısıyla Allah Resûlü'ne uymak, Kuran'a uymak, Kur'an'ın sistemine göre inanmak, hareket etmek ve yaşamaktır Muhammed (a.s) Kur'an'da en çok Resul kelimesi ile tanıtılır. 

"Resul" Türkçe'deki "Elçi" kelimesinin karşılığıdır ki, Allah bu kelimeyle Resulullah'ın vazifesi olan ilahi mesajın insanlara iletilmesini vurgular. 

Ayetlerde açıkça gördüğümüz gibi bu mesaj Kuran'dır. 

Başka hiçbir kaynağa, hiçbir kitaba gönderme yapılmamaktadır." "...Tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver"

(Kaf-45)

 "Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak, kazandıkları ameller sebebiyle hiçbir nefsin felakete düşmemesi için Kur'an ile nasihat et..."

(En'am- 70 )

Âyetlerde gördüğümüz gibi yegane  uyarı kaynağı son indirilen vahiy olan Kur'an'dır. 

Kur'an'dan başka hiçbir kaynağa, hiçbiri kitaba işaret yapılmamaktadır.

 Eğer Kur'an dışında başka uyulması gereken kitaplar olsaydı, Allah onları da beyan eder, Nebi'lerin sözlerine gönderme yapar onlara da uymamızı isterdi. 

Tam aksine şöyle buyurur.

"İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. 

Artık Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar"

(Casiye- 6)

"Onlar artık bundan (Kur'an'dan) başka hangi söze inanacaklar"

 (Mürselat- 50)

 Oysa bugünkü manzaraya baktığımızda Ehli Sünnet ve Şia'da yüzlerce cilt tefsir,  hadis ve fıkıh kitabı dinin kaynağı sayılarak Kur'an'ın arka plana edildiğini görüyoruz. 

Böylece Kuran'ın din konusundaki otoritesi ve kaynaklığı yüzde yüz iken, Kur'an bütün uydurma kaynakların arkasında, bereketlenmek ve sevap almak için okunan bir kitaba indirgenmiş ve dolayısıyla dinin kaynağının belirlenmesi hususunda içinden çıkılmaz bir kargaşa ve batağa saplanılmış oldu.

 KUR'ANA DÖNÜŞ : 

Etrafımızda İslam adına sergilenen tüm hurafe ve ilkellikler, çirkinlikler ve çelişkiler, kitlelere acilen hakiki dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 

 Eğer biz İslam'ın bir üstün değerler sistemi olduğunu gayrimüslimlere anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim İslamı temsil etmediğimizi söylemek boynumuzun borcudur.

 İslam denince akla problemler, çıkmazlar ve çelişkiler geliyorsa, bunun sebebi islam değil Şiilik ve Sünniliktir.  

Müslümanların Kur'an'dan başka imamları yoktur. 

Ümmeti ayağa kaldıracak ruhu ilk dönemde hakim olan Kur'an ruhudur. 

Kur'an dışında her şey, Kur'an'ı bilmek ve yaşamak arasına konmuş bataklık ve engeldir.

 İslam, ne bugünkü Şiilerin ve Sünnilerin yaşayışları, ne insanlık  tarihinin şu veya bu dönemi, ne de İslam adına kaleme alınan şu veya bu kitabın anlattıklarıdır. 

İslam Kur'an'dır.

Vahiy ehli muvahhidler, Emevi ve Abbasilerle başlayan süreçte  İslam adına sergilenenlerin tümden yok edilmesi  gerektiğini söyleyip gerçek İslam'ın bunlar olmadığını savunmaktadır.  

Bu hayırlı hareket popülist bir hareket değildir. 

Yani bu zayıf ve bereketli damar sadece geniş kitleler Müslüman olsun, insanlar İslamı daha çok sevsin diye ortaya çıkmış bir hareket değildir. 

 Bu damar, tarihte sergilenen manzaranın Allah'ın diniyle, İslam  dininin tek kaynağı Kur'anla çelişmesi yüzünden Allah tarafından hayat verilen ve zayıf da olsa devam ettirilen hikmetli, bereketli, hayırlı, bozulan dini ıslah etmek için elçilerden miras kalan bir harekettir. 

Şuayb( aleyhisselam) ın ifadesiyle,..."

 "Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum"

 (Hud- 88) örnek hareketidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder