12 Ağustos 2020 Çarşamba

 PARALEL DİN

 (13 . YAZI)

"Buhari Allah'tan gelmiş gibidir" diyen,

",,,,Birde Kur'an Müslümanlığı diye bir şey çıktı,

 Kur'an Müslümanlığı

diye bir sapıklık çıktı,

usul-ı din uleması hadisin Kur'an'a ihtiyacından daha çok

Kur'an'ın hadise ihtiyacı vardır..."

Kitap değil mesele, yoksa Allah (c.c) ipe bağlar Kur'an'ı Kerimi semadan sarkardı.

"Alın bunu okuyun aklınız başınıza gelsin"derdi.

 (Mehtap TV, Samanyolu TV, burç fm)

Emevi- Abbasi- ehli sünnet dininin  kulu ve  kölesi F Gülen aynen bunları söylüyordu.

Aslında F Gülen, Diyanet işleri başkanlığı başta olmak üzere diğer  cemaat ve tarikçıların inancını dile getiriyordu. 

Evet ehli sünnet ilim adamlarının  akıllarında bir sorun vardır, cahil ve düşüncesiz insanlardır, bunu kabul ediyorum.

Fakat esas sorun onların uydurma ve yalan rivayetlerinde, inançlarında ve dinlerinde bulunmaktadır.

İşte asıl bilinmesi gereken en büyük gerçek budur.

F Gülen mağlup oldu diye paralel dinin bütün kötülüklerini ona yükleyerek, esas beslendiği ehli sünnet dininin kaynaklarını  ve Said Nursi'nin risâlelerini görmezden gelmek büyük bir cehalet ve büyük bir ahlaksızlıktır. 

Bu uydurma ve iftira inanç "hadisler de vahiy'dir, hadisler vahiy ürünüdür" inanç ve iddiasıdır. 

Emevi Abbasi Ehli Sünnet dininin âlimlerine göre "Allah Resulü'nden asırlar sonra uydurulan beşer mahsulü uydurma hadisler Kur'an'a eşit bir konuma sahip kılınmıştır.  

Bunların inançlarına göre,

 "Hadislerde aynen Kur'an gibi Allah tarafından indirilmiş vahiy'dir"

Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı dahil olmak üzere  bu dinin bütün âlimlerine! göre

 "hadisler olmadan Kur'an anlaşılamaz"

Paralel ehli sünnet mezheplerinde, tarikatların tümünde, Said Nursi'yi en büyük önder kabul eden Nurcuların hepsinde ve cemaatlerin çoğunda bulunan inançta Kur'an ile ilgili bir şey bulmak mümkün değildir. 

Bunlar sünnet adı altında uydurma rivayetleri o derece  benimsemiş ve özümsemişler ki, şirk, yalan, takiyye,  kumpas, şantaj, casusluk, hatta  cinayet  bile işlerler.

Fakat suyu da üç yudumda ve oturarak içmenin çok büyük bir sevap olduğuna iman ederler. 

Mesela:

 Cübbeli Ahmet'i dinliyorsunuz dünyada ne kadar şirk çeşidi varsa

kendisinde ve tarikatında mevcut olmasına rağmen, sabahtan akşama kadar sünnetin faziletini anlatır. 

Yine  Cübbeli Ahmet, dinin sırtından  dünyanın servetini kazanırken, "erkeklerin başlarının açık olmasını sünneti seniyyeye aykırı olduğunu" iddia eder. 

 İşte size Fetö lideri Gülen'in ahmaklıklarından çarpıcı bir örnek.

DİYOR Kİ,

"Senelerce evvel birisi, bazı şeyler arz edeceğim size,  bana dedi ki, önemli bir zat,

"Huzuru Risalet penahiyedeydim

(Allah Resulü'nün huzurunda)

"Ümmet-i Muhammed'in ve hususiyle  Türk insanının derdi ile iki büklümdüm.

 Bir inledim, bir de sonra murakebe yaptım. Sonra "Ya Resulullah" dedim," halimiz ne olacak bizim?"

 Birdenbire Resulü Ekrem temessül buyurdu (canlı olarak geldi)  rüya değil, buyurdular ki:

"Türkiye'nin meselesini (sorunlarını)  falanlara(kendi cemaatine) bıraktık biz"

"Bakış bu, şimdi hakkınızda Nebi'nin hüsnü zannı bu, hâşâ o doğru söyler, doğru görür, siz bilmem hüsnü zannı nereye koymayı düşünürsünüz?

 "Bence Ramazanlarda öpüp başına koyduğunuz  hilyei şeriften (Allah Resulü'nün diyanet camilerinde bulunulduğuna inanılan sakalı)  çok mukaddestir, bırakan onu da bunu öpün, (Yani Allah Resulü'nün bu sözünü)   başınıza koyun ve kemer beste-i ubudiyet içinde bu işe sahip çıkın"

(Mehtap TV, Samanyolu TV, burç fm,)

Evet, F Gülen aynen bunları söylüyordu. 

",,,,öpün başınıza koyun ve kemer beste-i ubudiyet içinde bu işe sahip çıkın" sözü

"Benim vereceğim talimatları ubudiyet içinde (Allah'a kulluk yapar gibi) yapın, çünkü Resulullah Türkiye'nin meselesini bana havale etti "demek istemiştir.

F Gülen'nin müritleri bu saçma sapan ve ahmakça konuşmasını ağlayarak dinliyorlardı. 

Çünkü onları Kur'an, ilim, hikmet, akıl, tefekkür ve sorgulamadan uzaklaştırmış, kendisini (Hâşâ) Allah gibi sorumsuz, hata etmez bir konuma sokmuş  ve bütün ihanetlerini mukaddes ölçüler gibi onlara enjekte etmiştir.

Onlar da onun kurtarıcı bir Mehdi, beklenen Salih zat olduğuna inandıkları Hoca efendilerine karşı mutlak bir itaat sergiler hale gelmişlerdi.

Bütün bu yalan ve aldatmalara karşı hiçbir zaman Diyanet'in sesi çıkmamıştır. 

Çünkü onun inancı da aynı kaynaklara dayanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder