19 Ağustos 2020 Çarşamba

 HADİSLER NEDEN DİNİN KAYNAĞI OLAMAZLAR? 

(21. YAZI )

Allah'ın elçileri yeni bir din ortaya koymak için değil, tahrif olmuş tevhid dinini indirilen vahiy'le ıslah etmek için gönderilmişlerdir. 

Elçiler devlet kurmak, devletin kurumlarını ele geçirmek, güç elde etmek, güçlü olmak için değil, sadece ve sadece hanif islam dinini  onarmak, güzel ahlakı yerleştirmek, insanların onurlu bir hayat geçirmelerini sağlamak için gönderilmışlerdir.

İnsanlık tarihinde tüm vahiy ehli muvahhidlerin görevi de sadece  bu olmuştur. 

Kur'an'ın anlattığı din, insanların daha rahat yaşayabileceği, daha rahat uygulayabileceği, binlerce hurafe ve zorlamalardan arınmış daha çok sevgi ve tolerans dolu bir hayattır. 

Allah Resulü'nün görevi zaten böyle bir hayatı  ortaya koymak içindir. 

"... İşte o elçi onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkor, onlara temiz şeyleri helal, kötü şeyleri haram kılar, ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir..."

(Araf- 157)  

Dolayısıyla bize düşen görev, kendi şahsi görüşlerini ve geleneklerini dine fatura edenlere karşı Kur'an'ın ilmiyle son vermektir.

Yani Allah ve Resülü'ne iftira olan atalar dinine karşı Kur'an ile mücadele etmektir. 

 Böylece insanla çelişik hale getirilen din insanla barışık, fıtri bir hale gelecektir. 

 Çözüm yolu dinde reform değil, Kur'an'a  uygunluğu ve dönüşü hayata geçirmektir.

Uydurulan sahte kutsalları ve Kur'an dışındaki tartışılmazları reddetmektir. 

Türkiye açısından olaya bakıldığında Sünni ağırlıkta olan Diyanet İşleri Bakanlığı'nın  Kur'an'ın önderliğinde yeniden düzenlenmesi veya tümden  kaldırılması gerekir. 

Ne yazıktır ki toplumda oluşan  sorunlara evrensel hüküm kaynağı olan Kur'an'a dayanarak değil de, uydurulmuş Sünni fıkhına, mezheplerin dinine dayanarak cevap veren diyanete göre hurafe deyince akla türbelere bez bağlamak, yada türbelerde mum yakmak gibi son derece basit  şeyler geliyor. 

Dini konularda görüş sorulduğunda  uydurma kaynaklara gönderme yapan Diyanet'in Kur'an'a dönüş yapması imkansızdır. 

Diyanet'in içinde yıllarca görev yapmış  birisi olarak, Diyanet'in bunu başarmasının mümkün olmadığına birkaç madde ile değinmek isterim.

1-) İlmi seviyesinin çok düşük olması 

2-) Özgür düşüncenin ve fikir hürriyetinin olmaması 

3-) Gelenekçi tepkilerden korku 4- )Kur'an'ın kendi bütünlüğü içinde bilinmemesi 

5-) Makam ve mevkiye Kur'an'dan  daha çok değer verilmesi. 

6) İktidarı meydana getiren halkın çoğunluğunun gelenekçi ve muhafazakar olması 

7-) Kur'an'a gereken değerin verilmemesi. 

8-) En önemlisi Nebi ile Resul kavramlarının hangi anlama geldiğinin bilinmemesi. 

Bu gibi sebeplerden dolayı  Diyanet'in bu millete doğruları söylemesi ve hatasını itiraf etmesi mümkün değildir.  

Soma maden faciasında hayatını kaybeden 301 madencinin ruhları için hatimler indirilmiş, Yasin süresini okumak da Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmeze düşmüştür. 

Yani anlayacağınız Diyanet  Başkanı Mehmet Görmez ölülere Kur'an okunamayacağını bilmiyor, veya bile bile hakkı gizliyor. 

 Diyanet'in binlerce Kur'an kursundan bir tane  Kur'an alimi yetişmemiştir. 

Diyanet'in "Kuran'daki İslam" adlı bir eseri yoktur. 

Buna karşılık çok lüks basılmış her cildi 660 sahifeden oluşan tam yedi ciltlik bir "Hadislerle İslam" eseri mevcuttur. 

Tam bir cehalet abidesi olan bu eserin birinci cildinde,

"En Sevgiliye iltica" bölümünde şu ibareler mevcuttur. 

Ümmetin alimleri mübarek siretini, sünnetini ve hadislerini sonraki nesillere aktarmak için hayatlarını vakfetti, müsnedler, sünenler, camiler, mucemler ve musannefler, senin hadislerini bir araya getirdi. Siyerler ve megaziler, senin örnek hayatını bize tarif etti. 

Delail Şemail ve hilyeler, senin vasıflarını bize anlattı. 

Naatlar, kasideler, mevlütler sana olan Aşkımızı sevgimizi dile getirdi. Nice telif ve tasnifler hep seni anlatmak için imla edildi. 

Sana gül terennumunde besteler yapıldı.

 İlahiler söylendi, divanlar dolduruldu. 

Mesnevilere senin adınla başlandı. Hattatlar en güzel tablolarına senin adını nakşetti. 

Neye baksak senden bir iz bulduk, ey Nebi!

 Ne yöne dönersek seni gördük ey Nebi!"

( C.1- Sayfa, 24 ) 

 Daha bunun gibi daha birçok hurafe  sıralanmış gidiyor. 

Bu eserin bilim kurulu başta Profesör Mehmet görmez olmak üzere 5 Prof, editörler 6 Prof, 8 Prof son okuma heyeti, Din İşleri Yüksek Kurulu'ndan geçmiş ve beş baskı yapmış. 

Basım tarihi Ankara 2103 

Yani anlayacağınız kur'an, ilim, hikmet, akıl ve tefekkür adına Diyanetten hayırlı bir hizmet ve aklı başında bir çalışma beklemeyin. 

Peki bütün bu Prof lar Kur'an'ın Allah Resulünü  en güzel şekilde anlattığını bilmiyorlar mı ki, Kur'an'dan başka bütün uydurma eserleri dile getirmiş sadece Allah'ın kitabını es geçmişlerdir. 

Son vahyin sahibinin diğer Elçilerden daha  üstün olduğuna dâir Kur'an'dan bir delil getirilebilir mi? 

Bu Kur an cahilliğinin bir özrü bulunabilirmi?

"Resulüm! Biz seni ancak insanlara rahmet olarak gönderdik" 

(Enbiya- 107 ) âyetinde bulunan "âlemlerden" maksadın insanlar olduğunu, Diyanet Kurumu'nun gelenekçi sünni cahilleri nereden bilsin? 

Allah'ın tüm Resulleri  gönderildiği kavimlere vahiy sayesinde  rahmettirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder