24 Ağustos 2020 Pazartesi

 YAHUDİLİK, HRİSTİYANLIK, ŞİİLİK, SÜNNİLİK ve İSLAM 

"İnsanları sadece Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve ben "müslümanlardanım,  diyenden daha güzel sözlü kim vardır"

 (Fussilet-33) 

Aslında Allah tarafından vahiy yoluyla elçilere indirilen tek bir din vardır.

 Kur'an'ın ifadesi ile o din"İslam" dır.

(Âli İmran- 19, 85; Şura-13; Hac-78)

 İslam dini sadece Allah'a yani indirilen vahye teslim olmayı gerektirir.

İslam dininde beşeri kaynaklara yer yoktur.

Yüce Allah'ın Kur'an'daki emri şöyle tecelli etmiştir. 

"Ey iman edenler!  Allah'tan O'na yaraşır şekilde sorumluluk bilincine sahip olarak ve ancak Allah'a teslim olarak Müslümanlar (müslimun) olarak ölün"

(Âli İmran-102)

Dinde en önemli esas sadece  Allah'ın hükmüne yani vahye teslim olmak ve Müslüman olarak vefat etmektir. 

 Çünkü dinde ihlas, yani din Allah'a özgü kılınmadıkça ne hasenâtın  ne de sâlihâtın hiç bir anlamı yoktur. 

İşte bu yüzden Yüce Allah şöyle buyuruyor.

"İbrahim'in (hanif İslam) dininden kendini bilmez ahmaklardan başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz (azimuşşân) onu dünyada seçkin kıldık, şüphesiz o âhirette de salihlerdendir. Çünkü Rabbi ona:  sadece Allah'a teslim olarak müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine teslim oldum, demişti. 

Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakup da;  Oğullarım: Allah sizin için bu dini (İslam'ı) seçti. O halde sadece Allah'a teslim olarak "müslimun" ölünüz" dediler.

( Bakara- 130, 131, 132)

 Kur'an'a baktığımızda inanç ve  ahlak açısından Yahudilik, Şiilik,  Hristiyanlık ve Sünniliğin  arasında önemli bir farkın  olmadığını görürüz. 

 Hatta küfür ve şirk, fazilet ve ahlak  bakımından  Şiiler ve Sünniler Kur'an'a Yahudi ve Hristiyanlardan daha uzaktırlar. 

Uydurma rivayet ve mezheplerinden sonra Şiilerin ve Sünnilerin  Kur'an'ın coğrafyasına ayak basmaları artık  mümkün değildir. 

 Şimdi Kur'an'da var olan Yahudi,  Hristiyan, Şii ve Sünni benzerliğine  bir bakalım.

"Yahudiler yahut Hristiyanlar hariç kimse cennete giremeyecek" dediler. 

( Bakara- 111)

Yani Yahudi âlimlerine göre cennete sadece Yahudiler, Hristiyan âlimlere  göre de cennete sadece Hristiyanlar  gireceklerdir. 

Ehl-i Sünnet ve Şia'nın kaynaklarına  baktığımızda aynı inanç ve sözlerle ilgili yüzlerce uydurma hadis buluruz.

 Ehli Sünnet'e göre dört mezhepten   başka doğru yolda ve hak olan mezhep yoktur.

 Dolayısıyla diğerleri batıl bir yol  oldukları için silme cehenneme gireceklerdir. 

Şia'nın inancı da bundan farklı değildir.

Onların kaynaklarına göre Allah Resulü'nün yolunda olan ve mirasına sahip çıkanlar Şia'dan başkası değildir. 

 Ehl-i beyt medresesine bağlı olmayanların hepsi cehenneme gireceklerdir.

 Başka ne dediler.

 "Hepsi de kitabı (vahyi)  okumakta oldukları halde Yahudiler: Hrristiyanlar hidayet üzerinde değillerdir( onların dini bir şeye  yaramaz, batıldır) dediler. Hristiyanlar da: :Yahudiler hidayet üzerinde değillerdir" (onların dini bir şeye yaramaz, batıldır) dediler" (Bakara- 113)

 Yahudileri  ve Hristiyanları bir tarafa  bırakalım.

Şia ve Ehl-i Sünnet mezheplerine baktığımızda  birbirlerinin dini ile ilgili aynı şeyleri  söylediklerini görüyoruz.

Zaten birbirlerini rivayetlerine inanmamaları ve birbirlerinin  mezheplerine  iltifat etmemeleri, araştırmamaları, öğrenmek istememeri de bu gerçeği ortaya koymaktadır. 

Yani Yahudilik, Hıristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik dinleri arasında bir fark yoktur. 

Ancak şöyle bir fark vardır.

Şia ve Ehl-i Sünnet'in kaynakları yüzleri ve binleri aştığı için yolları  daha batıl ve daha yoğun bir şirk içindedir.  

Yahudilik, Hristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik hakkında Allah'ın hükmü şöyle tecelli etmiştir.

"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de  Hristiyanlar da (Şiiler de Sünniler de) asla senden razı olmayacaklardır. (Ey Nebi! De ki: Hidayet ancak Allah'ın hidayetidir.  (Kur'an'dır) Sana gelen ilimden (Kur'an'dan) sonra onların hevalarına uyacak olursan (Ey Nebi! ) andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır" (Bakara- 120)

"İbrahim ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; fakat o Allah'ı bir tane hanif (saf)  bir müslüman idi. O müşriklerden olmadı"

(Âli İmran-67)

 Yukarıdaki âyetin güncellenmesi aynen şu şekildedir.

"Muhammed ne Şii, ne de Sünni idi; fakat o Allah'ı  bir tanıyan hanif(saf) bir müslüman idi. O müşriklerden  olmadı"

 Yani sadece Allah'ın indirdiği vahye tâbi oldu, onu tebliğ etti ve onu yaşadı o hiçbir zaman beşeri kaynaklara teslim olmadı, beşeri kaynakların  hidayet edici olduğuna iman etmedi.

 (Yahudiler ve Hristiyanlar Müslümanlara:) Yahudi ya da Hristiyan olun ki, hidayeti bulasınız,  dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif (saf müslüman olan) İbrahim'in dinine uyarız. O, asla müşriklerden olmadı"

"Biz, Allah'a ve  bize indirilene,  İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlara indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri 

 tarafından diğer nebilere verilenlere onlardan hiçbir arasında fark gözetmeksizin inandık ve sadece Allah'a teslim olduk" deyin.  Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık için düşmüş olurlar.  Onlara karşı Allah sana yeter. O  işitendir, bilendir"

 Allah'ın verdiği renk ile boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir. Biz ancak O'na kulluk ederiz" (deyin)

(Bakara- 136, 137, 138)

Demek oluyor ki, dinin hak ve hidayet olması için Allah tarafından vahiy alan Nebi ve Resellerin üzerine indirilmesi gerekiyor. 

Hatta  taş ve mermerden inşa edilmiş antika  bir yapıya sentetik bir boya vurulamayacağı gibi, Allah tarafından indirilen orijinal ve organik dine dahi en ufak beşeri bir söz ve inanç vurulamaz.  

Sonuç olarak: 

"Yahudiler ve Hristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De ki: Öyleyse  günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor! Doğrusu siz de O'nun yarattığı beşerlerdensiniz. O dileyeni  bağışlar ve dileyeni azap eder. Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak onadır"

 (Maide- 18)

Yahudiler ve Hristiyanlar böyle söylüyordu ama tarihlerinde de çekmedikleri zillet ve ıstırap da kalmadı. 

Düşmanları tarafından kendilerine her türlü zulüm ve katliam uygulandı. 

Aynen Yahudi ve Hristiyanlar gibi Şiiler ve Sünniler de Allah katında kendilerinin makbul kullar olduklarını iddia ediyorlar ama düşmanları tarafından kendilerine her türlü zulüm, katliam, sürgün ve işkence yapılıyor. 

 Ey Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri! Madem Allah katında makbul bir konuma sahipsiniz, neden cehennemin mutfağında yaşamaya mahkum olmuşsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder