RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(71. YAZI )
(RİSÂLE'İ NUR'DA İTİKÂDİ SAPMALAR: 3)
ALLAH'TAN BAŞKASINDAN İSTIĞASE (MANEVİ YARDIM İSTEME )
"İstiğâse" (manevi olarak yardım isteme Kur'an'da Allah bağlamında bir çok âyette geçer.
(Enfal-9; Yusuf; 49; Kehf-29)
Said Nursi'nin fanatik şakirtlerinden biri olan Abdullah Yeğin'in yeni lugatında:
Gavs : Yardım edici, medet verici (Yeğin Yeni Lugat- 171 )
Medet : İnayet, yardım, imdat, eman (Yeğin Yeni Lugat- 394 )
İMDAT : Yardım, yardıma yetişmek "yetişin, kurtarın "manasında da kullanılır.
Yardıma gönderilen kuvvet (Yeğin, yeni lugat- 271 )
İstimdat : Medet ve yardım istemek (Yeğin, Yeni Lugat- 297)
Muin : Yardımcı (Yeni Lugat- 452 )
Şeklinde açıklanmıştır ki, bunlar ele aldığımız konunun Risale'i Nur'da kullanılan anahtar kelimelerdir.
İstiğasenin de hangi anlama geldiğini aynı eserden aktaralım.
"Konu "dua "ile yakından alakalı olduğundan, önce bu kavram üzerinde durmak gerekmektedir.
"Dua" temelde "çağırmak" anlamındadır.
"isim"le çağırmak da olduğundan kelimenin anlamı İçine "isimlendirmek" de girer.
Müşrikler hak etmedikleri halde mabud edindiklerine,
"ilah"ismi verirler ve böylece şirk koşarlar, bu şekilde "İlah" olmayanlara " ilah " deme, onları "ilah" olarak çağırma "dua"dır. Müşrikler bu şekilde adlandırdıklarına yalvarırlar ve onlardan yardım dilerler.
Oysa bu tür duanın onlara zarar'dan başka bir şey kazandırmayacağı malumdur.
(Ali Ünal- Kur'an'da temel kavramlar- 497, 498)
Mu'cemul Mufehres'te "De'a" şöyle açıklanır.
1-) Çağırmak.
2-) Sızlanarak zikretmek, temenni etmek ( ah, yetiş, ölüm neredesin?) demek.
3-) Dua etmek.
4-) ibadet etmek.
5-) yardım dilemek, medet istemek 6-) istemek..."
Mu'cemul Müfehres- 185)
Konunun hemen başında, etrafındaki insanların Hizan gavs'ına öedet ve yardım istemelerine karşın Said Nursi'nin, çocukluğunda, ceviz gibi önemsiz bir şey hususunda bile gavsı Geylani'den yardım dilemesinin üzerinde durmak istiyoruz.
Said Nursi, şeyh Geylani'nin bin kez imdadına yetiştiğini yemin ederek söylemektedir.
Bu, Said Nursi'nin çocukken yaptığı şeyin doğru olduğunu, Risâle'i Nur Külliyatını yazdırırken de yani hayatının son zamanlarında da aynı inançta olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
Said Nursi, Hizanlıların şeyhinden değil de Geylani'den yardım dileyerek halka karşı gösterdiği muhalefetini, sanki ölülerden yardım dileyenlere mukabil diri ve ölümsüz (hayy ve lâyemut) olan Allah'tan yardım isteyen birinin muhalefeti gibi anlatmaktadır.
Bunun şirk bataklığında insanları gördüğü halde o batağa değil de başka bir şirk batağına atlamaktan bir farkı var mıdır?
Said Nursi'nin nasıl bir cehaletin içinde olduğunu ortaya koyan bir kaç âyetin mealini vermeyi uygun görüyoruz.
"Ona kulluk et ve ona dayan"
(Hud- 123)
"Allah'a ibadet edin, ona hiçbir şeyi ortak koşmayın"
( Nisa- 36)
"İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilaha yalvarma, sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın"
(İsra- 39)
"Yalnız ona tevekkül eder ve yalnız ona yönelirim"
( Hud- 88)
"Müminler ancak Allah'a dayansınlar"
(İbrahim- 11)
Dua ister ibadet duası, ister ihtiyaç ve yardım dileme duası olsun sadece Allah'a yapılır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır
"De ki: ben Ancak Rabbime yalvarır ve hiçkimseyi ona ortak koşmam"
(Cin- 19, 20 )
(Cennetlerde nimet içinde olanlar derler ki) Biz bundan önce yalnız ona yalvarırdık, çünkü, iyilik eden, rahim olan ancak O'dur"
(Tur- 28)
( Rahman'ın muhlis kulları) Allah ile beraber başka ilah'a yalvarmazlar"
( Furkan- 68)
"Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere yalvarma. Eğer bunu yaparsan o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun"
(Yunus- 106)
"Allah ile beraber başka bir ilah'a yalvarma yoksa azap edilenlerden olursun"
( Şuara- 213)
"Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sabık kim olabilir. (oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler"
(Ahkaf- 5 )
Allah'ı birlemekte, ibadette ve yardım dilemekte dini ona özel kılmak, Kur'an'ın bir çok âyetinde dile getirilmiştir.
Aslında bu, imanın ve tevhid'in en hassas noktasıdır.
İslam'ın evrensel mesajının evveli ve nihayeti bu ilkelerdir.
Bu ilkeler topluca bir ayeti kerimede şöyle dile getirilir.
"De ki: Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah'a armağan olsun.
Ulûhiyetinde onun ortağı yoktur. Ben işte bu tevhid ile emrolundum. Ben varlığımı kayıtsız şartsız Allah'a teslim edenlerin öncüsü olacağım"
( Enam- 162,163 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder