KUR'AN'SIZ DİN
(14. YAZI)
Aslında ümmi halkın ataların şirk dinini taklit etmesi çok kötü bir yoldur.
Fakat Diyanet'in körü körüne ataların şirk dinini taklit etmesi bundan daha kötü bir ahlak ve sapıkça bir yoldur.
Çünkü vahiy'den uzak olanlar ümmeti ileri bir seviyeye taşıyamazlar.
Geri dönerek ileriye doğru yol almak mümkün değildir.
Kur'an, yüzlerce âyette olumsuz hareketlerinden dolayı sahabileri eleştirirken, Diyanet'in bu âyetlerden hiçbirini görmeyip şu Emevi uydurmasına iman etmesi gerçekten çok ilginçtir.
Diyanete göre Allah Resulü (a.s) şöyle buyurmuştur.
"Ashabıma hakaret etmeyin, nefsimi elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz Uhud dağı kadar altını sadaka olarak dağıtsa (bunun sevabı )sahabelerden birinin bir avuçluk hurma sadakasına erişmez, hatta yarısına bile erişemez"
( Müslim- Fedâilus Sahâbe, (Sahabenin Fazileti) 221, Ebu Davud, Sünne, Tirmizi, Menâkib)
Başka bir iftira ve uydurma şöyledir:
"En hayırlı nesil benim asrımın neslidir"
Aslında Kur'an yüzlerce âyette Allah Resulü'nün arkadaşlarını eleştirmesi ve onların menfi hareketlerini göz önüne sermesinin bir çok hikmeti vardır.
Yoksa onların bazı olumsuz hareketlerini örtetebilir, onları ebedi bir ibret olacak şekilde kitabında yer vermeyebilirdi.
Bunun hikmeti, insanların alimlerini, din büyüklerini ilâh ve Rab konumuna sokmamaları, onları yüceltmemeleri ve onları mâsum görmemeleri içindir.
Eğer ümmi insanlar, Allah Resulü'nün arkadaşlarını uydurma dinin rivayetlerinden değil de, Kur'an'dan öğrenmiş olsalardı fetö diye bir bela ve musibetin doğması mümkün olmayacaktı.
Muhammed (a.s) bile, "Nebi makam ve mertebesinde müşrik ve cehennemlik olan akrabalarına dua ve istiğfarda bulunarak Allah'a karşı hata etmiştir"
(Tevbe- 113)
Yani Nebi bile Allah'a karşı hata eder, hata etmeyen ve sadece masum olan Resul'dür.
Çünkü Resul'ün görevi vahyi tebliğ etmektir ve bu görevde asla ihânet etmez.
Nebi: Vahiy alan,
Resul: Aldığı vahyi tebliğ eden yani içine bir şey katmadan ve eksiltmeden muhatap kitleye ulaştıran kişidir.
Aslında Allah Resulü Musa (a.s) ile Allah Resulü Muhammed (a.s) arasında bir fark olmadığı gibi, Musa (a.s) ın kavmi olan İsrailoğulları ile Muhammed (a.s) ın arkadaşları arasında fazilet açısından hiçbir fark ve üstünlük yoktur.
Yıllarca tebliğ ve İrşad faaliyetinden sonra Allah'ın âyetleriyle sihirbazları mağlup edip, Firavun'un zulmünden onları kurtararak, denizi kupkuru bir yol açtıktan sonra karşıya geçirir geçirmez İsrailoğulları, Musa (a.s) a puta tapmak istediklerini söylemişlerdi.
(Âraf-138 )
Ashab, Allah Resulü'nün vefatından hemen sonra dünya malı, makam, mevki ve devlet için bir çok savaşta birbirlerini acımasızca katletmişlerdir.
Bu savaşlar Allah rızası ve zulmün ortadan kalkması için değil, siyasi amaçlı idi.
"Allah rızası ve din için savaştılar" iddiası tamamen Emevi-Abbasi muhaddis ve müctehidlerinin yalanıdır.
Dolayısıyla ashab-ın üstün bir nesil olduğu ile alakalı bütün rivayetler Kur'an cehaletinden kaynaklanan iftıralardır.
Kur'an, Allah Resulü'nün arkadaşlarına İbrahim (a.s) ı ve tevhid akidesinde ona tâbi olan muvahhidleri örnek olarak gösteriyor.
"İbrahim de onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki:
"Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi inkar ediyoruz.
Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir,,,"
(Mümtehine, 4)
Bütün bu âyetlere rağmen, Ehl-i Sünnet'in Kur'an cahili muhaddis ve müctehidleri Nebi'nin pak dilinden yalan ve iftira uydurmaktan çekinmemişlerdir.
Mesela, şu uydurmaya dikkat eder misiniz!
"Kim eshabıma hakaret ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerine olsun"
(Tebarâni- el-Mu'cemu-Kebir- 12, 142)
Halbuki ashab "Allah'a din öğretmeye kalkmışlardır"
(Hucurat- 16)
ASHAB "Zorla (mahalle baskısı ile ) İslam'ı kabul ettikleri halde Allah Resulü'ne minnet etmişlerdir"
(Hucurat- 17)
"Allah Resulü'ne eziyet etmişlerdir"
(Ahzab- 69)
"Savaşa gitmekten çekinmişlerdir"
(Tevbe- 38, 39, 40)
"Savaştan kaçmışlardır"
(Tevbe- 25)
Bunlar gibi yüzlerce âyete rağmen, Emevi-Abbasi-Osmanlı Suudi Arabistan Ehli Sünnet dinine ve diyanet işleri başkanlığına göre "Sahabenin tümü güvenilir ve fıkıh ilminde onların görüşleri kaynak olarak değerlendirilmelidir"
(Sorularla İslam- s 57)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder