7 Ağustos 2020 Cuma

 KUR'AN'SIZ DİN 

(10.YAZI)

SORU:

Sünnet ve hadisin dindeki yeri nedir?

CEVAP:

 Müslümanlar açısından dinin en temel kaynağı şüphesiz Kur'an'ı Kerim'dir.

 Genel itibarıyla Kur'an İslam'ın teorisini, sünnet ve hadis ise pratiğini oluşturur.

 Allah Resulü (Aleyhisselam) Allah'tan gelen rivayetleri insanlara tebliğ ettiği gibi, onları açıklama ve uygulama görevini de yerine getirmiştir.

 Sözgelimi Kur'an'da çeşitli ibadetler emredilmiş, Hz Peygamber (s.a.v)  onların detaylarını, şeklini ve miktarlarını uygulamalı  olarak ortaya koymuştur.

 Bu açıdan sünnet ve hadisler, Kur'an'dan sonra İslam'ın ikinci kaynağıdır.

 Hatta bazı durumlarda sünnetin belirleyiciliği  ayetlerinkinden daha fazladır.

 Örneğin, orucu anlatan üç dört âyette bu ibadetin bazı hikmetlerinden söz edilirken,  birçok sünnet ve hadis orucun fıkhını,  adabını ve nasıl uygulanacağını öğretir.

 Hadis ve Sünnet; ibadet, ahlak, muamalat, bilgi kültür ve medeniyet için en önemli kaynağı oluşturmaktadır"

(Sorularla İslam, s, 66)

Yine Diyanet İşleri Başkanlığı, "Deaş, dehşete dayalı bir din istismarı"  adında bir kitap yayınladı.

Bu kitaptaki bazı cümleler şöyledir.

"...Tarih boyunca birçok kişi ve grup, dinin  insanlar üzerindeki etkisinden faydalanarak  çeşitli kazançlar elde etmeyi denemiş,  din tüccarlığı yapmaktan çekinmemiştir.

Bu kişi ve gruplar, kimi zaman âyet ve hadislerin anlamlarını  çarpıtmış ve ilgili olmadıkları yerlerde kullanmış, kimi zaman da onları kendi art niyetlerine alet olacak şekilde yanlış yorumlayarak topluma anlatmıştır"

(Deaş, şiddete dayalı bir din istismarı, s.6)

DİYANET'E CEVAP:

Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidlerinin rivayet ve içtihatlarıyla  Kur'an'ın anlamını değiştirdikleri ve manasını buharlaştırdıkları doğrudur.

Şia ve Ehli Sünnet âlimleri, Kur'an'da neredeyse manasını tahrif etmedikleri bir âyet bırakmamışlardır.

 Yahudi ve Hristiyan âlimler kitaplarının metnini,  Şia ve Ehli Sünnet âlimleri ise  kitaplarının manasını tahrif ettiler.

Fakat hadislere gelince, Diyanet İşleri Başkanlığı hadislerde bulunan dehşet ve vahşete bir şey söyleme cesaretini göstermeyince yani Ehl-i Sünnet'in  uydurma   kaynaklarına ilişkin,  eleştirme erdemini ve kabiliyetini  ortaya koyamayınca,  suçu Deaş, Boko Haram ve Fetö'ye  atıyor.

 Halbuki Diyanet'in taptığı ehli sünnetin hadis kaynaklarında  öyle hadisler ve içtihatlar var ki dünyanın hiçbir yerinde böyle vahşet  bulunmaz.

 MESELA:

"Tüm kara köpeklerini öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır"

( Ahmet Bin Hanbel)

"Karga fasıktır"

( Buhari- Ahmet Bin Hanbel)

"Kim faiz yerse sanki annesiyle Kabe'de zina etmiş gibi olur"

( İbni Mace)

"Şair şeytandır"

( Müslim)

"Deve şeytandır"

(Tirmizi- Ebu Davut)

"Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı ise bir gruptur"

( Tirmizi- Ebu Davut- Muvatta)

"Güvercin şeytanedir"

( Ebu Davut- İbni Mace)

"Yılan, akrep ve karga fasıktır"

( İbni Mace)

"Etin kokuşmasının nedeni İsrailoğullarıdır" (Buhari- Müslim)

"Bulaşıcı bir hastalık yoktur"

( Buhari- Müslim- Tirmizi- Ebu Davud- Haysemi)  "Kişi sabahleyin yedi acve hurması  yerse ardından kilolarca zehir içse bile ölmez"

( Buhari- Müslim- Ebu Davut)

"Boyacı ve kuyumcular İnsanların en yalancısıdır"

( İbni Mace)

"Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak olanlar ressamlardır"

(Buhari)

"Resim yapan bir kişi cehennemliktir"

( Buhari-Nesai- Tirmizi)

"Tasvirciler ( ressamlar) cehennemliktir"

( Buhari- Tirmizi- Ebu Davut)

"Şarkı söylemek veya dinlemek haramdır"

( Tirmizi-Ebu Davud- İbni mace)

"Çalgı aleti kullanmak veya dinlemek haramdır"

(Buhari- Tirmizi)

 "Sarı renkli elbise giymek haramdır"

( Müslim- Nesai-Ebu Davut)

"Tavla oynamak haramdır"

( Müslim- Ebu Davut- Muvatta)

"kişi dinini değiştirirse öldürülmelidir"

( Buhari- Nesai- Muvatta)

"köpekler katledilmelidir"

( Müslim)

"karga, çaylak, akrep, sıçan  ve yırtıcı köpek fasıktır binaenaleyh katledilmelidir"

( Buhari- Müslim- Nesai-Tirmizi- Muvatta)

"içki içerken görülen bir kişi ilk seferde dövülmeli, İkinci seferde de  dövülmeli, üçüncü  seferde de dövmeli, dördüncü seferde de  dövülmeli, ancak beşinci seferde öldürülmelidir"

 (Nesai- Tirmizi- Ebu Davut- İbni Mace)

"zina suçu sabit olan dul ya da de evli bir kişi toprağa göbeğine kadar diri diri gömülmeli ve  taşlanarak öldürülmelidir"

( Buhari- Müslim- Tirmizi- Ebu Davut- İbni Mace- Muvatta- Ahmet Bin hanbel)

Nebi adına öyle hadisler iftira edilmiş ki, bırakın Kur'an ile çelişmeleri, aklın ve mantığın sınırlarını alt üst ediyor.

MESELA :

"Allah Resulü sol elle yemek yiyemeyen ve namaz kılarken önünden geçen çocuklara beddua etti, çocuklar kötürüm oldular,

 Camiye gelmeyenlerin evlerini yakılması aklıma geldi" gibi birçok yalan ve uydurma rivayet Ehl-i Sünnet'in "sahih" diye tabir ettikleri kaynaklarında yer almaktadır.

Bakın Diyanet ne diyor?

"Peygamber Efendimiz, İslam'ın esaslarını öğretirken, bunların nasıl doğru anlaşılıp hayata geçirileceğini de öğretmiş, yani bir usül belirlemiştir.

 Bu doğrultuda Müslümanlar, Kur'an ve Sünnetten hareketle hem inanç esaslarını hem de günlük hayata dair uygulamalarının hükümlerini tespit etmek üzere birtakım kurallar belirlemişlerdir.

 Gelişigüzel düşüncelere, keyfi yorumlara ve düzensiz uygulamalara kapalı olan bu alan, peygamberimiz tarafından tanzim  edilmiş ve sahabeye öğretilmiştir.

 Sahabe de Hz. Peygamber (s.a.v) den  öğrendikleri dini hükümleri, ayet açıklamalarını  ve Sünnet uygulamalarını bir sonraki tabiin nesline aktarmıştır.

İlmi birikim kuşaktan  kuşağa bu şekilde nakledilerek,  İslami düşünce son derece tutarlı, olgun ve sağlam bir anlayış haline getirilmiştir"

(Deaş, dehşete dayalı bir din istismarı- s.17.19)

CEVAP:

Diyanet'in zerre miktarı kadar Kur'an bilgisi yoktur.

 Eğer Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an cahili  olmasaydı,

"Daha Allah Resulü hayattayken, inen vahiy ile dinin Allah tarafından tamamlandığını (Maide- 3; Enam- 115)

"Allah Resulü'nün sadece vahiy'le uyarı ve ikaz yaptığını ,( Enbiya- 45 ;Kaf- 45 ; En'am- 51; Furkan -1; Kehf- 1,2)

"Ve sadece Kuran'a tabi olduğunu,( Ahkaf- 9; Enam- 106; Yunus- 109)

"Hüküm olarak vahiy'den başka hak din olmadığını( Bakara- 147; Yunus- 94)

 "Hidayet'in sadece Allah tarafından indirilen vahiy'le olacağını,  (Sebe- 50; Yunus- 108; Neml- 92)"Resule karşı gelmenin sapıklık ve cehennemlik bir günah olduğunu, (Ahzab- 36) "Fakat Nebi'ye karşı gelmenin günah olmadığını (Ahzap- 37)

"Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka bir kitaba iman edilmeyeceğini, (Casiye-6; Mürselat-50; Araf- 185)

"Allah'ın hükmünde  hiç kimseyi ortak kılmadığını, (Kehf-26; Yusuf-40; Şura- 10)

"Din ve hüküm, güzel ahlak ve ibadet  olarak Kur'an'ın yeterli bir kitap olduğunu,  (Ankebut- 51)

"İnsanların sadece indirilen vahiy'den sorumlu olduklarını,( Zuhruf- 43, 44)

"Atalardan gelen mezheblerin akılsızlık ve cehalet  olduğunu, ( Bakara- 170; Maide- 104; Lokman- 21)

 "Resule itaatın mutlak olduğunu, (Nisa- 80) fakat Nebi Allah'a karşı hata ettiğinden dolayı sözlerinin bağlayıcı olmadığını,( Tevbe- 113; Tahrim- 1)

"Allah'ın Kur'an dışında uyulmasını istediği bir kaynağın olmadığını, (Araf- 3; Zümer- 55; En'am- 153, 155 )

Atalardan intikal eden  mezhep dininin  bölücülük ve tefrika, kaos ve kargaşa, ihtilaf ve cehalet doğurduğunu, ( Enam- 159; Rum- 30, 31, 32)

"Kur'an'ın Allah tarafından detaylandırılmış, (Hud-1,2) ve kolaylaştırılmış bir kitap olduğunu,( Meryem- 92; Kamer- 7, 22, 32, 40; Duhan- 58)

"Kur'an'ın Allah tarafından hem tasrif, hem tafsil, hem tefsir (Furkan- 33) hem de tebyin  edildiğini, (Nah- 89; Yusuf- 111) "Hakkın ve doğru yolun sadece Allah'ın kelamında olduğunu (Ahzab-4 )

"indirilen vahiy'den başka bütün kaynakların sapıklık olduğunu,( Yunus- 32)

" Kur'an'dan başka kaynakların sadece ihtilaf ve çelişki getirdiğini, sadece Kur'an'ın çelişkisiz olduğunu, (Nisa- 82) "Allah'ın kitabından başka sığınılacak ve tutulacak sağlam bir bağın olmadığını, (Âli İmran, 103)

 "Allah'ın ayetlerini insanlardan gizlenmesinin lânetlik  bir günah olduğunu, ( Bakara- 159, 174; Âli İmran- 187)

 Ataları ilah ve Rab yapmanın şirk olduğunu, (Tevbe- 31) "sadece Kur'an'da şüphe olmayacağını,( Bakara- 2) insanları Kur'an'ın sesinden  engellemenin  küfür olduğunu, ( Fussilet- 26)

"Kur'an'dan yüz çevirmenin  küfür ve körlük olduğunu, ( Fussilet - 44 )

"Kur'an'a karşı duyarsız olmanın  insanı hayvanlardan daha aşağı bir dereceye düşüreceğini  (Furkan- 44)

"Din ve hüküm olarak  Kur'an'dan başka kaynakların yalan olduğunu, (Nahl- 104,105)

"Kur'andan başka kaynaklarını şirk olduğunu, (Kasas-87)

"Kur'an'a karşı ihanet yapılmaması ve olduğu gibi  tebliğ edilmesi ile ilgili Allah Resulü'nün bile uyarı aldığını, Maide- 67; İsra- 73, 74)

"Dinde sadece Allah'ın söz söyleyebileceğini, (Hakka-44, 45, 46)

"Tek öğüdün Kur'an olduğunu, ( Hakka-48;En'am- 90; Müzzemmil- 19; insan- 29 ) görürdü.

ARKADAŞLAR! Benim bu kadar ayeti ele almamın sebebi şudur.

Şia ve Ehli Sünnet'in baştan sona kadar yalan ve hurafe olan dinlerine karşı kesin bir iman olduğu halde, büyük çoğunluk Allah'ın kitabına karşı  tereddüt ve şüphe ile yaklaşıyor.

 Yani insanlar bunların yalanlarına iman ediyorlar.

Fakat biz  baştan sona kadar dosdoğru,  hidayet, rahmet ve sırat-ı müstakim olan  Kur'an'ın din için  tek kaynak olduğunu bir türlü kabul ettiremiyoruz.

İşte  insana acı ve ızdırap veren şey  budur.

 Bir dinin yalan olduğunu Allah'ın ayetlerinden başka hangi delil ile ortaya koyabiliriz

 Fakat bu Kur'an cahilleri dinlerinin  yalan ve hurafe olduğunu yüzlerce âyette anlatan  Allah'ın kitabını  bile yeterli görmüyorlar.

Halbuki  Muhammed (a.s) de dahil olmak üzere Allah elçilerinin tek görevlerinin vahyi insanlara iletmek,

 indirilen mesajı beyan etmek yani eksiltme ve arttırma yoluna gitmeden olduğu gibi  insanlara ulaştırmak, misyonlarının  sadece indirilen kitabı tebliğ etmek olduğu  ile ilgili yüzlerce ayet olmasına rağmen, Diyanet uydurma ve batıl dinde diretmekte devam ediyor.

  Diyanet insanları yanıltıyor, halkı boş sözler ve uydurma masallar anlatarak oyalıyor. 

 Allah Resulü vefat eder etmez 30-40 yıl sonra Müslümanlar arasında büyük savaşlar,  katliamlar,  vahşet, zulüm ve her türlü terör baş göstermiştir.

 MESELA:

Ali ile Muaviye arasında yapılan sıffin savaşında, Ali ile Hariciler arasında Nehrevanda  meydana gelen savaşta,

Ali ile Aişe arasındaki Basra'da Cemel Vakasında on binlerce insan ölmüştür.  Haccac bin Yusuf'un Mekke baskını, HARRE OLAYI  ve Kerbela faciasında yine binlerce müslüman katledilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder