2 Mart 2022 Çarşamba

SALÂT NAMAZ DEĞİLDİR. (6.YAZI) Namazın Müslümanlara ait olan bir ritüel olduğunu savunanlar ciddi bir yanılgı içersindedir. Dinini Kur'an'dan değil de gelenekten ve atalardan öğrenen Şii ve Sünni din adamları, Kur'an’ın yetersizliğini ispat etmek ve Kur'an'ı rivayetlere bağımlı kılmak için en çok kullandıkları argüman namazın kılınışı idi. Namazın varlığını ispat etmek için, rivayetlere, rivayetlerin yetmediği yerde mezhep ictihadları, mezhep ictihadlarının yetmediği yerde ise fıkıh imamları hemen devreye giriyor. Onların da görüşleri olmayacak bir soru olduğunda hocaların, din önderlerinin fikirleri cevap olarak yetiyor. Ve bütün bunların toplamı: İnsanların emri değil, “Allah’ın emri” olarak karşımıza çıkarılıyor. Yani Kur'an'da deşifre edilen en büyük günahlardan biri düşüncesizce işleniyor. "Yalan yere Allah'a iftira edenden daha zalim kim vardır?" (En'am-21, 93; Hud-18; Ankebüt-68; Saf-7 ) Evet Yahudilik, Hristiyanlık, Şiilik ve Sünnilik dinlerinde hanif İslam'a uygun hiçbirşey bulamazsınız.Yahudilik, Hristiyanlık, Şiilik ve Sünnilikte her şey yalandır, Allah'a iftiradır. Çünkü her dört ekol de vahyi terkederek dinlerini rivayetlerin üzerine inşa etmişlerdir. Hiç şaşmaz, her zaman aynı soruyu soruyorlar. Din ve hüküm olarak Kur'an yeterliyse, o zaman namazı nasıl kılacağız? Aslında bu soru, namazın insanlar tarafından uydurulduğu ve yüce Allah'a en açık bir iftira olduğunu kanıtlıyor. Çünkü bir şey Kur'an'da yoksa Allah’ın emri olamaz. Kur'an'ı ve son vahyin tarihini bilenler namazın insanların ahlak ve hayatları üzerinde olumlu hiçbir etki yapmadığını itiraf ederler. Fakat muhaddis ve müctehidleri yani hadisçilerin ve mezhep imamlarının yüzlerce hata binlerce rivayet üzerinde yapmış oldukları çalışmalar ve yaldızlı parlak sözlerle namazı sanki yüce Allah'ın en önemli emri yaptılar. Artık namaz bütün günahları silen, hataları imha eden, kötülükleri affeden, dinin olmazsa olmazı, tutulacak tek dal, sığınılacak yegane liman yaptılar. Namazla ilgili öyle bir hava oluşturuldu ki ona karşı gelmek yüce Allah'a ve dine karşı gelmek olarak algılanır oldu.Halbuki din ataları Kur'an'da var olan her şeyi ayaklar altına alarak, yüce Allah'ın en önemli emirlerine ihanet edıp baştan sona kadar batıl bir din icat ettiler. Namaz insanlık tarihi kadar eski bir ibadet ritüeldir, insanlık devam ettikçe her batıl din bu ritüelin içini kendi inancıyla doldurmuştur. Fakat her türlü şirkten tertemiz olan son vahyin içinden namaz gibi bir ibadeti çıkarmak mümkün değildir.Yüce Allah hanif dinine hiçbir işe yaramayan böyle bir ritüelin sokulmasına razı olmaz. Çünkü Nebi (a.s) a uyarı mahiyetinde olan âyetlerde geçen “Sana gelen bu ilimden (Kur'an'dan) sonra sakın onların arzularına tâbi olma, zalimlerden olursun, senin için Allah'tan başka bir veli yani yardımcı olmaz” (Bakara-120, 145; Râd-37) âyetleri bunun içindir. Onlar hanif İslam dinine kendi heva ve heveslerini yani kendi şirk inanç ve uygulamalarını ekliyorlardı.İşte namaz da bu uygulamalardan bir tanesidir. Kur'an'da bir çok konuda detay olduğu halde namaz konusunda bırakın detayın verilmemesi işaret dahi olmaması onun dinde olmadığını kanıtlıyor. Yani adamlar doğru söylüyor. "Kur'an namazdan detay vermez, hadislere ihtiyaç vardır"Dolayısıyla namaz baştan sona kadar ictihadlarla yerine getirilen bir ritüeldir. Yani namaz konusunda rivayetler de yeterli değildir. İşte onun için namaz konusunda yüzlerce ihtilaf vardır. Dolayısıyla insanların yüce Allah'a karşı uydurup en önemli ibadet yaptıkları namazın kılınmaması gerekiyor. Çünkü hak din batıl dinlere benzemez. Allah'ın yolu namaz değil, vahiy ilim ve ahlakını öğrenmek olan salât’tır. Salât toplu olarak mescidlerde, bireysel olarak her yerde, aile ile evde yapılması gereken en önemli bir emirdir. Salât yani vahyin eğitim ve öğretimi olmadan hiçbir şeyin Allah katında bir değeri yoktur. Her şey gelip vahyi öğrenmeye dayanıyor. Çünkü vahyin öğrenim ve öğretimi olmadan güzel ahlak da olmuyor, İbrahim ve Musa da olmuyor, İsa ve Muhammed (aleyhimusselam) da doğru olarak öğrenilmiyor. İbadet çatı katı ve bütün emirlerin şemsiyesi olan bir kavramdır.Sizin Kur'an'ın ilminnden, İbrahim'in tevhid mucadelesinden, Musa'nın çektiği eziyetlerden, Muhammed (a.s) ın ahlakından haberiniz yoksa, yani şuurlu bir Müslüman değilseniz bırakın namazı, niyazı, ezanı camilerinizin de yüce Allah indinde bir değeri yoktur. İhlastan takvaya, güzel ahlaktan imana kadar, helal dairesinde çalışmaya kadar insanın yaptığı her şey ibadettir. İbadet belli zamanlarda yapılan bir şey değil, her zaman olan, insanın hayatından hiç ayrılmayan, vefat edinceye kadar onunla var olan bir erdemdir. Öyle olmasaydı, Resüllerin "Ey kavmim! Ben sizin için bir uyarıcı ve müjdeciyim" sözünden hemen sonra "Allah'a ibadet edin, sizin için ondan başka bir ilâhınız yoktur" sözünü söylemezlerdi. (Âraf-59, 65, 73, 85; Hud-50,61, 84; Muminun-23, 32)Demek ki ibadet hayatın tümüdür. Her meşru amel ibadettir. Yani namazın terkedilmesi ibadetlerin terkedilmesi değil, hurafelerin terkedilip Kur'an'ın ve evrensel ahlakın özgürlüğüne dönüş olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla Kur'an’ın tarif ettiği “Allah’a ibadet” beli zamanlarda tapınma değil, tüm hayatı kapsayan yani her zaman ve her durumda yüce Allah'ın Kur'an'da var olan bütün emirlerine itaat etme anlamındadır. Kur'an kavramlarının orijinallerini bozarsanız âyetlerin meallerini yamultur rivayetlerin fikrine göre konuşmaya başlar ve yüce Allah'a iftira etmiş olursunuz. Ümmi saf ümmete sanki Kur'an'dan âyetlermiş gibi “İmandan sonra namazdan sorgulanacağız!” diyerek yüce Allah'a yalan yere iftira edenlerin uydurdukları namaz çeşitleri: 1-) Farz Namaz, 2-) Vacip Namaz, 3-) Nafile Namaz, 4-) Sünnet Namazı,5-) Korku Namazı,6-) Kuşluk Namazı, (Duha) 7-) Gece Namazı, (Teheccud) 8-) Cuma Namazı,9-) Bayram Namazı,10-) Cenaze Namazı,11-) Teravih Namazı,12-) Kandil Namazı,13-) Regaib Namazı,14-) Kurban Namazı,15-) İnşirah Namazı,16-) İstihare Namazı,17-) Husuf-Kusuf Namazı, (Ay ve Güneş Tutulması Namazı) 18-) Elfiye namazı, (Bin Namaz yerine Geçecek Namaz) 19-) Evvabin Namazı,20-) Ebabil Namazı,21-) Zuhr-i ahir Namazı, 22-) Şehadet Namazı,23-) İstiska (yağmur) Namazı,24-) Hac Namazı,25-) Cem Namazı,26-) İhrama Giriş Namazı 27-) Kaza Namazı,28-) Tehiyyet'ul-Mescid Namazı,29-) Hacet Namazı,30-) Tevbe Namazı,31-) Şükür Namazı,32-) Tesbih Namazı,33-) Kabir Nur namazı. 34-) Tavaf Namazı 35-) Yolculuğa Çıkış Namazı 36-) Yolculuktan Dönüş Namazı37-) Abdest ve Gusül Namazıİşte Şia ve Ehli Sünnet din adamlarının yüce Allah'a iftira ettikleri ve ümmi insanların zihinlerini felç ettikleri namaz ritüelinin çeşitleri. Yani şimdi siz Allah Resülünün yaşadığı çağda bu namaz çeşitlerinin olduğuna inanıyor musunuz? Size bir şey söyliyeyim. Şia ve Ehli Sünnet dininde olan her şey yalandır. Onların orijinal ve organik din olan İslamla hiç bir ilgileri ve bağlantıları yoktur. Şimdi bu kadar namazı kılan ümmi insanların zaman israflarının ve saf zihinlerine tecavüzün hesabını kim verecek? Bu kadar aldatma ve bilgi kirliliğinden sonra, bırakın bu kadar namaz çeşidini, farz diye bir namazın olmadığını nasıl kabul ettireceğiz?Bu masum ümmetten ne istediniz? Bu ümmete yazık günah değil mi? Başka tepinecek bir saha bulamadınız mı? Demek ki namazın 36 çeşidi yalan ve uydurmaysa, o kalan birinin de yalan ve uydurma olması kuvvetle muhtemeldir. İşte Kur'anla hiçbir bağlantısı olmayan namaz ritüeli bu derece yayılmıştır. Bunun en büyük sebebi dinin namazın üzerine bina edilmesi ve tam olarak günahları imha eden bir özelliğe yani en önemli günah çıkarıcı ibadet yapılmasıdır. Ümmi halk veya üç kağıtçı sahtekarlar için bu büyük bir avantajı beraberinde getiriyor. Her haltı yedikten sonra günahların birden affefilmesi fena bir şey değildir. Vaya kendini yüce Allah'ın karşısında mahcup yani infak gibi önemli bir hayrının olmamasının en makbul mazereti de namaz olması fena bir hesap olmayacaktır. İşte namazlar nasıl yalanlarla gayet rahat üretilmişse, namazın kendisi de yıllar içinde halk tarafından öyle üretilmiştir. Üretime başlama tarihi Allah Resülünün vefatından (632den) sonra artarak iki asır içinde oluşmuş ve Buhari gibileri tarafından sahih yalanlar halinde kurumsal hale getirilmiştir. Filibeli Ahmet Hilmi'nin Tarih-i İslam kitabı'ndan: Reinhart Dozy: Türkler gayet mükemmel namaz kılan bir kavimdir. Fakat onların ibadetlerinde kelimenin yüce manasıyla çok din aranmamalıdır. Türklerde namaz günlük vazifelerdendir. Kendiliğinden anlaşılır ki, bu vazife elbise giymek, işini yapmak, yemek yemek ve uyumak vazifeleri gibi yerine getirilir. Eskiden beri alışılmış bir adet takip edilir. Ne halde bulunulursa bulunsun ve hal ne kadar elverişsiz olursa olsun namaz kılınır. Mesela: Konuşma sırasında bir zat amiyane (müstehcen) bir hikaye anlatırken, o sırada müezzin ezan okumaya başlamışsa, hikayeyi anlatan hikayeyi keser, namazını kılar, sonra hikayesine kaldığı yerden devam eder. Bir tacir yalan söyler, aldatır, sonra namaz kılar, sonra yalan söylemeye ve insanları kandırmaya devam eder. Bir paşa vahşice bazı zulümler veya cinayet için emirler vermekle meşgüldür; ezan okunduğunu işitir, gayet huzurla seccadesini yayar, sakalını sıvazlar, rahat olduğu kadar muhteşem bir sima ile namazına başlar. Namaz kılındıktan sonra zalimane talimatını vermeye devam eder. Çünkü namazı ile vicdanının hiçbir alakası yoktur ve hiç kimse bunda hayret edilecek bir şey görmez, hiç kimse bundan arlanmaz, herkes kılınması gereken zamanlarda namazını kılar ve bununla her şey olmuş bitmiş olur.(Filibeli Ahmet Hilmi; burada Dozy'den alıntı yapıyor Tarih-i İslam, s. 535-536)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder