12 Mart 2022 Cumartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(157. YAZI)Nehl Süresi 91-) Ahitleşme yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin yani Allah'ı üzerinize kefil tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir.92-) Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi sınamaktadır. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyi kıyamet gününde mutlaka size açıklayacaktır.93-) Allah dileseydi (iradenize ipotek koysaydı) hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dileyeni saptırır, dileyeni de (vahiy'le) hidayete iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.(Diyanet vakfı meâli gibi bazı meâller "... fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete iletir..." demişler. Bizde onlara soruyoruz. Eğer âyete böyle bir mana verilirse, âyetin sonunda bulunan "Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız" cümlesinin ne anlamı kaldı?) 94-) Yani yeminlerinizi aranızda fesada araç edinmeyin, aksi halde (İslâm'da) sebat etmişken ayağınız kayar da (insanları) Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü tadarsınız yani sizin için azim bir azap vardır.95-) Allah'ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır.96-) Sizin yanınızdaki (dünya malı) tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir yani elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.97-) Erkek veya kadın, mümin olarak kim salih ameller işlerse, onu mutlaka temiz bir hayat ile onu ihya ederiz yani yapmakta olduklarının en güzeli ile onları mükâfatlandırırız. 98-) Kur'an okuduğun zaman o racim şeytandan Allah'a sığın!99-) Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun bir saltanatı yoktur.100-) Onun saltanatı, ancak onu veli edinenlere ve onu Allah'a şirk koşanlaradır.101-) Yani bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.102-) De ki: Onu, Mukaddes Rûh iman edenlere sebat vermek yani müslümanları hidayete iletmek yani onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.103-) Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir beşer öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisiyle ilhad ettikleri şahsın dili a'cemidir yani bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.104-) Allah'ın âyetlerine iman etmeyenler yok mu, kuşkusuz Allah onları hidayete iletmez yani onlar için elem verici bir azap vardır.105-) Allah'ın âyetlerine iman etmeyenler, ancak yalan yere iftira ederler yani onlar, yalancıların ta kendileridir.106-) Kim iman ettikten sonra Allah'a karşı kâfir olursa -kalbi iman ile dolu olduğu halde (küfre) zorlanan başka- fakat kim göğsünu küfre açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır yani onlar için azim bir azap vardır.107-) Bu (azap), onların dünya hayatına ahiretin üzerinde sevgi beslemelerinden yani Allah'ın kâfirler toplumunu (vahiy'den bağımsız olarak) hidayete erdirmemesinden ötürüdür.108-) İşte onlar Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir yani onlar gafillerin ta kendileridir.109-) Hiç şüphesiz onlar ahirette husrana uğrayanların ta kendileridir.110-) Sonra şüphesiz Rabbin, fitneye uğradıktan sonra hicret edip, ardından da sabreden yani cihad edenlerin yardımcısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabbin Ğafur'dur, Rahim'dir. 111-) O gün, her nefis gelip kendi nefsi için mucadele eder yani her nefse yaptığının karşılığı eksiksiz olarak ödenir yani onlara asla zulmedilmez.112-) Ve Allah, (ibret için) bir ülkeyi darbı misal olarak verdi: Bu ülke emniyet içinde, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku libasını (elbisesini) tattırdı.113-) Yani onlara kendilerinden Resül geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.114-) Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin yani eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.115-) Allah size, sadece ölüyü, kanı, hınzır etini Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa (başkalarının haklarına) aşırı gitmeksizin yani sınırı aşmadan (bunlardan yiyebilir). Çünkü Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 116-) Yani dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helâldir, şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan yere iftira etmiş olursunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan yere iftira edenler kurtuluşa eremezler.117-) Kazandıkları pek az bir meta'dır yani onlar için elem verici bir azap vardır.118-) Yani sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık yani biz onlara zulmetmedik lâkin onlar kendilerine zulmediyorlardı.119-) Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip yani kendini ıslah edenleri (bağışlayacaktır). Çünkü onlar tevbe ettikten sonra Rabbin Ğafur'dur, Rahim'dir. 120-) İbrahim, gerçekten (tek başına) bir ümmet, sadece Allah'a boyun eğen, hanif idi yani hiç bir zaman müşriklerden olmadı. (İbrahim (a.s) tevhid inancı Allah'a teslimiyeti ve saf imanı ile kendi döneminde yaşayan bütün insanlardan üstün idi.) 121-) Allah'ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu seçmiş yani onu sırat'ı müstakime hidayet etmişti.122-) Yani ona dünyada güzellik verdik ve şüphesiz o, ahirette de sâlihlerdendir.123-) Sonra da sana: "İbrahim'in hanif milletine tâbi ol diye vahyettik yani o hiç bir zaman müşriklerden olmadı. 124-) Sebt, ancak onda ihtilaf edenlere kılınmıştı yani kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.125-)(Ey Resül! Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et yani onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir yani O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.126-) Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle verin yani sabrederseniz, (karşılık vermeme hususunda dayanıklı olursanız) elbette bu durum, sabredenler için daha hayırlıdır.127-) Sabret! yani senin sabrın da ancak Allah'ın (vahyin) yardımı iledir yani onlardan dolayı hüzünlenme yani kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!128-) Hiç şüphesiz Allah, takva sahipleri yani güzel ahlak sahipleri ile beraberdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder