6 Mart 2022 Pazar

KURANI MÜBİNİN MEÂLİ(153.YAZI) 33-) Kâfirler kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı yani Allah onlara zulmetmedi lâkin onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.34-) Sonunda yaptıklarının cezası onlara isabet etti yani alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.35-) Müşrikler dediler ki: "Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına ibadet ederdik. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Resüllerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!(Müşrikler iradelerinin tamamen Allah'ın elinde olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki bu doğru değildir. Yüce Allah insanları kendi iradeleri ve seçimleri ile baş başa bırakmıştır yani onlara tam bir özgürlük vermiştir. Âyatin son cümlesi hakkı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Yani Allah tarafından irade gasbı söz konusu değildir. Resüller sadece indirilen vahyi tebliğ ederler. Hidayet ve dalâlet insanların kendi seçimleriyle ilgili bir durumdur. 36. âyet bu konuya son nokta mahiyetindedir. TEBLİĞ:Kur'an'da tebliğ kavramı bir çok kavram gibi Muhammed ve Nebi bağlamında değil, Resul bağlamında kullanılan kavramlardandır. "...ve me alerrusuli illel belâğul mübinu""...Resullerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi?"(Nahl-35)"Mé alerrasuli illel belâğü...""Resule düşen vazife, ancak tebiğdir..."(Mâide- 99) "Biz onlara vâdettiğimizin bir kısmını sana göstersek de veya ondan önce seni öldürürsek de (Ey Resul! ) sana ancak Allah'ın emirlerini tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir"(Ra'd-40)"Übelliğuküm riséléti rabbi..." "Size Rabbimin vahiyettiklerini duyuruyorum..."(Âraf-62)36-) Andolsun ki biz, "Allah'a ibadet edin ve Tâğut'tan sakının" diye (tebliğ etmeleri için) her ümmete bir Resül gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını (vahiy'le) hidayete iletti. Onlardan bir kısmının üzerine de sapkınlık hak oldu. Yeryüzünde gezin de görün, yalanlayanların sonu nasıl olmuştur!37-) (Ey Nebi!) Sen, onların hidayetleri için düşkünlük göstersen de, bil ki Allah, dalâleti dileyeni (vahiy'den bağımsız olarak zorla) hidayete erdirmez yani onların yardımcıları yoktur.38-) Onlar: "Allah ölen bir kimseyi diriltmez" diye içtenlikle Allah'a kasem ettiler. Bilakis, bu O'nun üzerine hak olan bir vâdi'dir. Lâkin insanların çoğu bilmez.39-) Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklanması ve kâfir olanların da yalancılar olduklarını bilmeleri için (Allah onları diriltecektir).40-) Biz, bir şeyin olmasını irâde ettiğimiz zaman, ona (söyleyecek) sözümüz sadece "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluş sürecine girer. 41-) Ve zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür.42-) Onlar sabredenlerdir yani Rablerine tevekkül edenlerdir. 43-) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını (Nebi) olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir (vahiy) ehline sorun.44-) Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik. TEBYİN: Tebyin kavramının hangi anlama geldiğini bilmek zorundayız. Çünkü Şii ve Sünni din adamları rivayetlerine yol açmak ve iftiralarına meşrü bir alan açmak için en çok istismar ettikleri tebyin kavramı bu âyette bulunuyor. Âyette bulunan "litubeyyine linnési" "insanlara açıklayasın" ifadesini, tefsir edesin, indirilen vahyi detaylandırasın" olarak anlamışlardır. Dolayısıyla bu âyette bulunan tebyin kavramına takılarak "vahyi gayri metlüv" diye bariz bir yalan ve apaçık bir iftiranın içine dalmışlardır. Bu inanç ve anlayışları asla doğru değildir. "Tebyin" kavramı Kur'an'da Nebi ve Muhammed bağlamında değil, Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan kavramlardandır. Kur'an-ı Mübin Allah tarafından hem tebyin, hem tasrif, hem tafsil hemde tefsir edildiği ve Resul'ün görevinin sadece onu duyurma anlamında "tebyin" beyan etme yani gizlememe olduğu ile ilgili yüzlerce âyer mevcuttur. Yani tebyin vahiy ve Resâletle ilgili bir kavramdır. "....Ayrıca bu kitab-ı da sana, her şey için "tibyenen" bir "açıklama" bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"(Nahl-89) "Elif. Lam. RA. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış sonra da detaylandırılmış "fussilet" bir kitaptır"(Hud-1)Aslında vahyin kendisi beyandır, Resul sadece onu okuyor, ilan edip duyuyor."Bu Kur'an bütün insanlara bir açıklamadır, (beyanün) takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür" (Âli İmran-138) Dolayısıyla Nahl 44'te bulunan "litübeyyine linnési" "insanlara açıklayasın" "duyurasın onu sakın gizlemeyesin" anlamında olduğunu bileceğiz.Kur'an'da öyle kurulu bir sistem mevcut ki, deteylandırma anlamına gelen "tasrif, tefsir, tafsil ve te'vil" kavramları Allah bağlamında, yalnız duyuru anlamına gelen "tebyin" kavramı Resül bağlamında kullanılmıştır. Yani Kur'an'ı sadece Allah detaylı bir şekilde ortaya koyar. Resül sadece onu tebliğ eder. (Mâide- 66, 67, 68)Nehl 44.âyette bulunan "litubeyyine" açıklayasın kelimesinin, duyurasın, ilan edesin, beyan edesin" yani tefsir ve detaylandırma olmadığını gösteren en güzel delil, şu âyettir. "Allah kendilerine kitap verilenlerden" "onu mutlaka insanları açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek misak almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler onu az bir (dünyalık) değerle değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü olmuştur"(Âli İmran-187)Âyette geçen "onu mutlaka insanlara açıklayacasınız" cümlesinin zıddı "onu gizlemeyeceksiniz" olarak gelmiştir. Demek oluyor ki, tebyin tefsir etme anlamında açıklama değil, gizlemeden beyan etme yani duyurma ve ilan etme anlamında bir açıklamadır. 45-) Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine şuurunda olmadıkları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?46-) Yahut onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) âciz bırakacak değillerdir.47-) Yoksa Allah'ın kendilerini yavaş yavaş tüketerek cezalandırmayacağından (emin mi oldular)? Kuşkusuz Rabbiniz Rauf ve Rahim'dir. 48-) Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah'a secde ederek sağa sola döner.49-) Yani göklerde bulunanlar ve yerdeki varlıklar yani bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.50-) Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar yani kendilerine ne emrolunursa onu yaparlar.51-) Yani Allah buyurdu ki: Sakın iki ilâh edinmeyin! O ancak bir ilâhtır. O halde yalnız benden korkun!52-) Yani göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur yani din de yalnız O'nundur. O halde Allah'tan başkasından mı korkuyorsunuz?53-) Yani nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman dayalnız O'na yalvarırsınız.54-) Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir fırka, hemen Rablerine şirk koşarlar!55-) Kendilerine verdiklerimize kafir oldukları için (öyle yaparlar). O halde bir süre daha yararlanın; fakat yakında bileceksiniz!56-) Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (evliya-ilâhlara) pay ayırıyorlar. Tallâhi, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorgulanacaksınız!57-) Ve onlar, kızların Allah'a ait olduğunu iddia ediyorlar O subhandır yani beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.58-) Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.59-) Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Dikkat edin, hükümleri ne kadar kötüdür!60-) Kötü sıfat, ahirete iman etmeyenler içindir. En yüce sıfatlar ise Allah'ındır yani O, Aziz'dir Hakim'dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder