14 Şubat 2022 Pazartesi

TESBİH, SALÂT ve VAKİT (4)(24.YAZI) "Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et" (Kaf-39) Aşağıdaki âyette farklı bir tabir “secdelerin ardından” ifadesi geçmektedir. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et"(Kaf-40) “Secdelerin ardından” ifadesinin tesbihini “belli vakitlerle sınırlı tutmamak” anlamına yakın olduğunu anlamak gerekiyor. Gerek vakitli salâtlardan sonra gerekse bireysel tesbihlerin ardından gece ve gündüz bir uyarıcı olarak zihnen meşgul olunmaya devam edilmesi öngörülüyor. "Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözetimimizin altındasın yani her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et yani gecenin bir bölümünde ve yıldızlar kaybolurken O'nu tesbih et"(Tur-48, 49, ) "Ey iman edenler! Cuma(toplanma) günü salât için nida edildiği zaman, Allah'ın zikrine (Kur'an'a) koşun yani alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır" (Cuma-9) Kur'an’da üzerinde özellikle durulan vakitli salât işte budur. Müminler üzerinde ortak akıldan faydalanacakları bir beraberlik sorumluluğudur. Çağrıyla yapılan ve iman edenlerin katıldığı geniş bir ortak tesbih ve dayanışma faaliyetidir. Durumun bu olması ayrıca geniş kapsamlı başka salât yapılamaz demek değildir. Kuran’da emredilen bu salâtın dışında elbette müminler kendi aralarında anlaşıp farklı gün ve saatlerde de emredilmediği halde toplu salât yapabilirler. Gece tesbihlerinde de bir araya gelebilirler. Gelmişlerdir de. Bunun önünde hiçbir bir engel yoktur. "Doğrusu gece neşesi etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüzde, senin için uzun uğraşılar vardır" (Müzzemmil-6, 7)Bu âyet açık olarak gündüzün öğütlenen bir ders tesbihi vakti olmadığını, gündüzün dışındaki saatlerde o tip tesbih saatlerinin öğütlendiğini gösteriyor. Sebeplerini de açıklıyor. Elbette vakitli olan toplantı salâtı bunun dışında. Bunu da Cuma süresi ve bağlantılı âyetlerden anlıyoruz. Şimdi geldik daha önce de bahsettiğimiz Müzzemmil 20.ayete. Hud 114’de konuştuğumuz ve link verdiğini belirttiğim gecenin zülüfleri bu ayetle ilgiliydi. "Şüphesiz ki Rabbin, senin ve beraberindeki bir grubun gecenin üçte ikisine yakın, yarısı veya üçte birinde ayakta olduğunu biliyor…" (Müzzemmil-20) Bu ayete tekrar döneceğiz. Ama önce Nebi önderliğinde salât'ı ikame eden bireylerin gelişim evrelerinden bu sure kapsamında bahsetmemiz gerekiyor. Müddessir ve Müzzemmil sürelerinde genelde her ikisi de benzer biçimde “örtüsüne/elbisesine bürünen” olarak tercüme edilen “Müddessir ” kelimesi ile bir sonraki surede geçen “Müzzemmil” kelimesinin yakın anlamlara sahip olmakla birlikte aralarında bir nüans vardır. Müzzemmil kelimesi daha çok “elbisesine bürünen” anlamına müddessir ise “örtünerek gizlenen” anlamına yakın duruyor. Yani birisinde kendi olağan kıyafetine bürünen bir kişi varken, diğerinde bir üst giysisi ya da üzerine aldığı ilave bir örtü söz konusudur. Ancak her iki kelimenin de benzeşimli bir deyim olduğunu göz önüne alırsak aradaki farkı daha net görüyoruz. Şöyle ki… Müzzemmil’den yani elbisesine bürünen kişiden kasıt, kendisini toplum içinde, daha doğrusu kalabalıklar içinde yalnızlığa terk etmiş olan, toplumdan farklı düşündüğü halde kendi kendine bu farklılığı yaşayıp toplumla bu yönde ilişki kurmayan ya da kuramayan bir kişi anlaşılır. Yani düşüncelerini kendi içinde yaşar. Müddessir ise bir adım daha geride durup gizlenmeyi seçendir. Müzzemmil’in tüm anlamlarını taşımakla beraber Müddessir deyiminden kasıt, kendisini toplumun içinde yalnız görmekle kalmamış elbisesinin üzerine bir de battaniye/zırh çeker gibi kendisini daha bir korumaya almış olan kişi anlaşılır. Yani düşüncelerinden dolayı yalnızlaşmış olan kişinin ilave olarak toplumdan kaçmaya başlaması, kendi gibi düşünmeyenlerin şerrinden korunma gayreti söz konusudur. Peki, bu fark niçin önemli diye sorabilirsiniz. Bunu surelerin diğer âyetlerinde göreceğiz. Müzzemmil aşamasında olan kişi henüz öğrenim aşamasının daha alt basamaklarındadır. Uyanmıştır ama daha okuyacağı, öğreneceği çok şey vardır. Fakat müddessir aşamasında olan kişi öğrendiklerinin ne kadar önemli olduğuna daha bir farkındalıkla hâkimdir ve bu yüzden toplumun tepkisinden iyiden iyiye çekinmeye başlamıştır. Kısacası Müzzemmil’de bir acemilik, bir kendi halindelik ve hamlık, müddessir’de ise ilerleyen fikri olgunluğun verdiği bir gizlenme refleksi ve “şimdi ben ne yapacağım” tereddüdü söz konusudur. Bu anlamlar sürelerde gelen sonraki âyetlerde mevcuttur. Müzzemmil süresinin ikinci ve daha sonra gelen âyetlerinde emredilenlerle Müddessir süresinin ikinci ve daha sonra gelen âyetlerinde emredilen şeylerin birbirinden farkı bunu net biçimde ortaya koyar. Müzzemmil süresi bireysel eğitime yöneltirken, Müddessir suresi ise öğrendiğini uygulamaya yönelten bir suredir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder