25 Şubat 2022 Cuma
SALÂT NAMAZ DEĞİLDİR.(3.YAZI) Biz bu çeşit bir ritüelin “Allah’ın emri” olmadığını ortaya koydukça, geleneksel dinin tâbiileri, sanki elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi ağlamaya ve feryat etmeye başlıyorlar.Yüce Allah'tan isim ve sıfatlarıyla bir istekte bulunma insanın kendi duygusal ve ihtiyaçlarıyla ilgili bir durumdur. İyice incelendiğinde salât kavramının geçtiği doksan dokuz âyetin hepsinde ya zihinsel destek olan öğrenim ya da maddi destek olan infak yani yardım ve dayanışma anlamında geçmektedir. Bu saf ve hanif dinin Emevi- Abbasi rivayetleriyle harcanması büyük bir yıkım getirmiştir.Kur'an cahili muhaddis ve müctehidler sanki ümmete büyük bir yarar sağlamış gibi namaz ritüelini şişirdiler de şişirdiler. Namazla ilgili şimdiye kadar kaleme aldığımız ilmi ve akli yazılarımız sayesinde bir çok arkadaştan olumlu mesajlar alıyoruz.Hiç olmazsa namaz için çocuklarının üzerinde artık eskisi gibi bir baskı kurmuyorlar. Diğer taraftan namaz ritüelini savunan arkadaşlar da yorumlarında bizi karalamaktan başka ilmi ve akli bir cevap verememişlerdir. Yani Kur'an'dan kopuk zihniyetin artık insanları aldatabilecek hiç bir delilleri bulunmamaktadır. Kur'an'ın ilmi ve hikmeti sayesinde hepsi çürütülmüştür. Namazla ilgili olarak Kur'an'dan getirebilecekleri hiçbir delilleri yoktur. Özellikle Hud süresi 114; İsra süresi - 78, 79 ve Nisa süresi 103.âyetinin son cümlesinin gerçek meâline ulaşmak bizim için de zihinsel bir devrim olmuştur. Yani namazın esaretinden salâtın özgürlüğune kavuşmakla Kur'an'ın ilmi zihin dünyamızı daha da arındırdı. İnsanın fıtratına ve evrensel hayat şartlarına uymayan bir şeyin yüce Allah'ın emri olmayacağını kesin olarak anladık. Yani din adamları Kur'an'da var olmayan namaz ritüelini farz kılmakla ümmetin akıl ve ahlakına büyük bir hakaret, hayat standartlarına ağır bir sınırlama getirdiler. Dolayısıyla yüce Allah'ın âyetlerini yalan yanlış açıklamaları sayesinde kalın zincirlerle kendilerine kul yaptılar. Yani namaz Kur'an'ı ümmilerin nazarından uzaklaştırma ve onları kul yapmanın aracısı olmuş bir uygulamadır. Şimdi sabah namazı diye bir ibadetin olmadığını ilgili âyetlerde yakından görelim. Kur'anda “Sabah Namazı”na delil olarak gösterilen âyetler, İsra- 78. ve Hud- 114.âyetleridir. Bu âyetlerin ikisi de Mekke'de inen sürelerde yer alırlar.Bu âyetlerin Mekke'de nazil olan sürelerde yer almaları o kadar önemli ki: Yani cuma salâtının farz olmadığı bir dönemle ilgilidirler. Sadece Nebi (a.s) ın tebliğ faaliyeti ile ilgili olarak inmişlerdir.Âyetlerin bir kelimesinde bile müminlerle ilgili bir emir ve tavsiye bulunmamaktadır.Yani "kılın" "yapın" "edin" diye bir emir yoktur.Âyetlerde “kıl” “yap” “et” emir ve tavsiyesi yer alır. Hitap müminlere olmadığı gibi Nebi'ye farz da kılınmış değildir. Sadece Nebi (a.s) ın şahsına bir öneridir. Buda Nebi (a.s) ın yüklenmiş olduğu ağır yükün hafifletilmesi ilgili bir durumdur. Bu âyetlerin hangi anlamda kullanıldığını Müzzemmil süresi mükemmel bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla buradan da anlaşılıyor ki her devirde ve her yerde olan vahiy tebliğcilerine bir yol göstermedir. Yani gecenin bazı dilimlerinde Kur'an'ın ilim ve hikmetinin üzerinde araştırma yapmalarıyla ilgilidir. İşte Âyetler: "(Ey Nebi!) Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar salât'ı ikame et yani fecir Kur'an'ını (ikâmet et) çünkü fecir Kur'an'ı şahitlidir yani gecenin bir kısmında uyanarak sana özel bir nafile olmak üzere teheccud yap. Böylece Rabb'inin seni övgüye değer bir makama (konuma) göndereceği umulur yani şöyle de: Rabbim gireceğim yere sıdk ile girmemi sağla çıkacağım yerden de sıdk ile çıkmamı sağla. Bana tarafından hakkıyla yardım edecek bir sultan ver" (İsra-78, 79, 80) 79. âyet, hitabın sadece Nebi (a.s) la ilgili yani yalnız ona özel olduğunu "néfileten leke" demek süretiyle açıkça ortaya koymaktadır. 78.âyette geçen "meşhuden" kelimesi, gece okunan Kur'an'ın akıl, kalp, idrak ve zihin açısından daha verimli, daha kalıcı, daha etkili ve daha bereketli olduğunu göstermektedir. Bu gece çalışmasını en geniş anlatan Müzzemmil süresidir. 79.âyette bulunan "makamen mahmuden" ifadesi de, Nebi (a.s) ın Mekke'nın sıkıntılı ve işkenceli hayatından Medine'ye hicret edeceğini yani daha elverişli bir konuma kavuşacağına işaret ediyor. 80.âyet bu fikrimizi destekler bir özelliğe sahiptir. Âyette geçen “Kur'an-el fecr" (fecrin Kur'an'ı) ifadesi, “salât”ın namaz kılmak olmadığı, müşriklerle yapılacak ilmi mucadele için geceden hazırlık yapmanın önemine vurgu yapmaktadır. Yani Kur'an'ı tebliğ eden muvahhidlerin gecelerde başlayan Kur'an çalışmaları yoksa, başarılarının çok sınırlı kalacağını ortaya koymaktadır.Âyetler, tebliğ makamında olan müminlerin Kur'an dersi çalışmalarını gecenin ve fecrin sakin, serin ve dingin vaktinde yapmalarını öğütlemektedir."(Ey Nebi!) yani gündüzün iki tarafında (sabah -akşam) yani gecenin gündüze yakın saatlerinde salât'ı ikâme et! (Günün bu sakin zamanlarında, imkân bulduğunda vahiy dersini ayakta tutarak (hasene) güzellik yap !) Çünkü güzellikler (vahiy'den öğüt almalar) kötülükleri giderir. Bu (Kur'an çalışması), tezekkür edenler için bir zikirdir (düşünüp ders çıkarmak isteyenlere bir yol göstermedir.)” "Yani sabret, şüphesiz Allah güzel ahlak sahiplerinin mükafatlarını zâyi etmez" (Hud-114, 115)Dolayısıyla yukarıdaki âyette bulunan öğüt ve öneri sadece Nebi (a.a) özeldir.Kur'an'da bulunan hiç bir kavram ve ifade amaçsız olmadığı gibi, hitap bağlamı da boşuna ve amaçsız değildir. Hitab Nebi'ye ise, emir, öğüt ve öneriyi o yapacaktır. Yoksa yüce Allah, bir çok yerde olduğu gibi, hitap bağlamını daha geniş tutardı. Yani bütün müminleri hedef alırdı. Onun için "Ey iman edenler! Ey Kafirler! Ey Ehli kitap! Ey Nebi'nin hanımları! Ey Resül! Ey cahiller!" diye hitap edilmektedir. Ey cahiller! Nebi'ye tavsiye ve öneri olan âyetleri müminlere nasıl farz yaparsınız. Tekrar etmede fayda vardır.Nebi(a.s) ın şahsına olan öneri, aynı zamanda her devirde ve her coğrafyada var olan Kur'an tebliğcilerine bir mesaj’dır. Öneri bütün müminlere olsaydı, âyette “çoğul” fiili kullanılırdı. Dolayısıyla uykunun en derin ve en sağlıklı yerinde müminleri uyandırarak her gün kalkmaya mecbur eden bir emir bulunmamaktadır. Ama vahyi tebliğ edenler imkânları dahilinde bu vakitlerden yararlanmaları çok önemlidir. Bugün birçok yurtta öğrenciler daha uykularına doyamadan çok erken bir saatte sadece Kur'an cahillerinin ümmetin önüne sürdüğü uydurma rivayetlerle ve batıl ictihadlarla sabah namazı kılmaları için yataklarından kaldırılmaktadır. Uyku ihtiyacını tam alamadıkları için de dersi-salâtı yeterince anlayamamaktadırlar. Yüce Rabbimizin âyetlerini evrensel bir akıl ve mantıkla anlar ve bu şekilde tebliğ edersek, dinin rahmet ve hidayetinin yayılmasında ve sürdürülmesinde başarılı olabiliriz. Aksi halde son vahyin tarihinde görüldüğü gibi sadece Şiilik ve Sünniliğin basma kalıp uygulamalarına ve statik inançlarına mahkum oluruz. Bunun sonraki adımı da dini komple rafa kaldırmak olacaktır. Çünkü gerçek hayatta bir karşılığı olmayacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder