21 Şubat 2022 Pazartesi
İNFAK VE SALÂTI İKAME(27.YAZI) İnfak kavramında “vermek” ten daha çok “paylaşmak” anlamı vardır. Çünkü infak yüce Allah''ın verdiği rızıktan infak yapmaktır. İnsanın kendi asli malı değildir. Salât'ı ikame (vahiy'le bağlantıyı ayakta tutma) süreci içinde hidayet kitabınızı sorgulayıp irdelemeye ve doğrulamaya devam ederken ve çevrimiçinde kalıp güncellemelerle arınırken artık paylaşım yapmanızın da zamanı geldi. Ne kazanmışsanız çevrimdışı veya çevrimiçi tüm toplumsal platformlarda ondan vermeye başladınız. Buna özellikle öğrendikleriniz de dâhil. İşte bu paylaşım faaliyetine Kur'an infak diyor. İnfak salât'ı ikame âyetleri içinde bolca geçen kavramlardan biri ve hatta kitap sırasına göre ilkidir. (Bakara-3) Rızık sadece yiyecek içecek, mal ve mülk değildir. Rızık aynı zamanda vahiy'den edindiğimiz aydınlık bilgilerdir. Salâtımızda farkındalıkla aydınlanmamızı sağlayan gerçeklerdir. Yukarıdaki âyetin içerdiği infak da ağırlıkla işte o vahiy aydınlığını başkalarıyla paylaşmamızdır. Ne kadar infak ettiğimizin ölçüsü doğru ve güzel olanı ne kadar paylaştığımızdadır. "Onlar, salât'ı ikame eder ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler"(Enfal-3)Kazandığımız ama kenara çekilip tek başınıza tükettiklerimiz infak edilmemiş rızıklardır. İster mal ve mülk olsun ister hak ve hidayet bilgileri olsun. Hidayeti bulduk diye kenara çekilip toplumdan yalıtılmış bir hayat islâmi ve ahlâki bir hayat değildir. "Allah yolunda infak edin yani kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın yani güzel ahlak sahibi olun. Şüphesiz Allah, güzel ahlak sahiplerini sever" (Bakara-195) "Sana neyi-nasıl infak edeceklerini sorarlar. De ki: Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, akrabalara, yetimlere, miskinlere ve yol evladlarınadır. Hayır, olarak her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir"(Bakara; 215)Zekat, tamamen arınma anlamına geldiği için onunla ilgili hiç bir ayrıntı bulunmamaktadır. Fakat infak ve sadakalarla ilgili onlarca ayrıntı mevcuttur. Zekat ve sadakalarla ilgili, kime verilecekleri, ne zaman verilecekleri, hangi mallardan verilecekleri gibi bir çok teferruat vardır.Sanki tek ibadet namazmış gibi insanların akılları tamamen ona kilitlenmiş vaziyettedir. Halbuki Kur'an'da ibadet hükmünde geçen yüzlerce emir ve yasak vardır.Namaz ritüeli bütün bu ibadetlerin üstünü örten, onları hükümsüz bırakan, önemsiz kılan çok tehlikeli bir ugulamadır. Çünkü namaz gösterişe dayalı bir ritüel olduğu için istismara geniş bir alan yaratıyor. İhlas holdingten kombassana, yimpaştan fetö'ye kadar en önemli istismar ve rant aracı namaz ritüeli olmuştur. Dolayısıyla namaz ritüeli salih amelleri örtüp önemsiz kıldığı gibi, kötü amellerinde görünmesine engel olan kalın bir perde gibidir. Mesela infak etmek yani insanın elinde emanet olarak bulunan malı yüce Allah için paylaşmasının karşılığı cennettir. "Ey iman edenler! Hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler zalimlerin ta kendileridir. (Bakara-254) Görünüşte her ne kadar infak eden biz görülüyorsak da esasta infak eden Allah'tır. Yüce Allah’ın bize verdiğini bizim başımıza kakmasını ister miydik? O halde biz de sanki kendi malımızdan veriyormuş gibi infak edemeyiz. Biz sadece yüce Allah ile fakirler arasında bir hayır köprüsüyüz. Eğer maldan infaka gücümüz yoksa bazen güzel bir sözü iletmek ya da bağışlamak gönlümüzün arkada kalacağı infaktan çok daha güzel bir paylaşım olacaktır. Allah’ın bizim malımızdan vermemize ihtiyacı yoktur.Bizim temizlenmeye ve arınmaya ihtiyacımız vardır. Yine Allah isteseydi aracı kılmadan yani direkt olarak verirdi. O yüzden infak ettiğimizde aslında psikolojik olarak kendimizi tedavi ediyoruz demektir. Şu dünya hayatında güzel ahlakla beraber iki özellik kimde bulunursa yüce Allah'ın rızasına yani cennete kavuşur. 1-) Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiç bir rivayet, kaynak, mezhep, cemaat, tarikat, şeyh meyh tanımayanlar. 2-) Allah yolunda infak edecek yani cimri yani ahlaksız olmayanlar. Dolayısıyla camilerden, havralardan, kiliselerden, Mekke ve Medine'den, Kudüs ve Vatikandan Allah'a giden bir yol yoktur. Allah'a giden yol fakirlerin ve miskinlerin gönüllerinden geçiyor. Cimrilik cemaat ve tarikatların en belirgin özelliklerinden biridir. Mal ve para konusunda çok takıntılı ve onu elde etmek için çok hırslıdırlar. Ucuza kapatıp pahalıya verdiklerine çok sevinirler. Mallarını ve paralarını aşırı bir hassasiyetle diğer insanlardan gizlerler. Cami ve mescitlerin, zikir ve tesbihatların, namaz ve niyazın onlara hiç bir faydası olmamıştır. Şirk dinlerinde sırlar taşır, tekelleşmeye çalışırlar.İnsanlara infakı emreder ama kendileri alabildiğine cimridirler. Ellerindekinin bitmesinden ve fakirlikten çok korkarlar. Bir gün öleceklerini ve mallarını diğer tarafa götüremeyeceklerini asla düşünmezler. Kuran din namına eksik bir şey bırakmayan bir kitaptır. Yeter ki onun zikrettiği salât'ı (bağlantıyı) ayakta tutalım. İnfakta rızkın temizliği ve nereden ne şekilde edinildiği de önemlidir. Salât bağlantısının kime olacağını unutmuş biçimde sırtını düzenbaz tüccarlara yaslayıp kazananın infak etmesiyle az da olsa salâtını ayakta tutup temiz kazananın infakı bir olmaz. Çok malım var diyerek gösterişle verenle temiz rızkını paylaşan bir olmaz. İnsanların çoğu mal sahibi olunca halinden memnun ve kimseyi tanımaz, salât malat umursamaz hale gelir. Onlardan değil musallilerden olmak gerek. Musalli olmak sadece infakla ilgili değil tüm bağlantı araçlarıyla ilgilidir. Ama neticede infak salât'ın (vahiy'le bağlantının) bir aracı olduğu için o infakı yapanlara da musalli (salât eden) denir. Onlar salâtları üzerinde devamlıdırlar yani onlar bağlantılarını koparmayanlardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder