26 Şubat 2022 Cumartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(147. YAZI)İbrahim Süresi 31-) İman eden kullarıma söyle: salât'ı ikâme etsinler, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık infak etsinler.32-) O öyle bir Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri size musahhar etti yani nehirleri de size musahhar etti.33-) Düzenli seyreden güneşi ve ayı size musahhar etti yani geceyi ve gündüzü de size musahhar etti. 34-) O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan zalimdir, aşırı nankördür!35-) Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl yani beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!"(Âyette geçen "asnâm" kelimesi, tesadüf ve amaçsız olarak tapılan putlar değildir. Din atalarını ve evliyayı temsil eden nesnelerdir. Yani türbeler gibi içlerinde bir fikir ve inanç barındıran anıt yapılardır.) 36-) "Rabbim! Onlar (din ataları- evliya- ilâhlar), insanları birçoğunu saptıdılar. Şimdi kim bana tâbi olursa o bendendir. Kim de bana isyan ederse, artık sen gerçekten Ğafur'sun Rahim'sin"37-) "Rabbimiz! Salât'ı ikâme etmeleri için ben, zürriyyetimden bir kısmını senin muharrem evinin indinde, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızıklandır! Umulur ki şükrederler."38-) "Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin yani ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."39-) "Büyüklük çağımda bana İsmail'i ve İshak'ı armağan eden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir."40-) "Ey Rabbim! Beni ve zürriyyetimden olanları salât'ı ikâme edenlerden eyle; Rabbimiz! Duamı kabul et!"(Âyette bulunan "zürriyyet" kelimesi, soy anlamında değil, tevhid anlamında kullanılmıştır. Yani benim imanıma sahip olanları, benim yolumda olanları demektir. Çünkü Kur'an'da "zürriyyet" kelimesi hem soy-ırk hemde din anlamında kullanılmıştır) 41-) "Rabbimiz! Beni, anamı-babamı ve müminleri hesabın ayağa kalkacağı gün mağfiret et!"ÖLÜLER ADINA HAYIR YAPILMAZ, DUA BİLE EDEİLMEZ.Allah'ın kitabına baktığımızda ölüler adına hiçbir hayrın yapılmayacağını görürüz.Dolayısıyla ölüler adına hacca gidilemeyeceği gibi, ölüler adına kurban kesilmez, Kur'an okunmaz, sadaka verilmez, hatta dua bile yapılmaz.Bir kişi yapmış olduğu bütün hayırları kendisi için yapmış olur. Cünkü Kur'an'da yüce Allah şöyle buyuruyor."Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka birşey yoktur ve çalışması (emeği- çabası) da ileride görülecektir"Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir"(Necm- 39, 40, 41) "Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir"(Müddessir- 38)Her kişi sadece kazandığına karşılık bir rehindir"(Tur- 21)"O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlara asla zulmedilmez"(Nahl- 111) Bu konuda onlarca âyet vardır.Ölülere dua edileceğine delil olarak gösterilen ayet şudur."Bunların arkasından gelenler şöyle derler. Rabbimiz!Bizi ve bizden önce gelmiş geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli çok merhametlisin" (Haşr- 10)Yanlış meal verilen bu âyetin doğrusu şöyle olacaktır."Bunların arkasından gelenler (muhacirlerden sonra iman eden Ensar) şöyle derler."Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla..." yani iman etmede bizi geçmiş, bizden önce kendilerine iman nasip olmuş kardeşlerimizi bağışlı" anlamına gelmektedir. Âyet, "bizden önce ölmüş gitmiş kardeşlerimizi" değildir.Zaten ayetin içindeki şu cümle buna açık bir delildir."kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma"Peki neden ölüler adına hayır yapılmaz, hatta dua bile edilmez. Aslında kabir hayatı ve ölüm diye bir şey olmadığı içindir.Onun için yüce Allah "Her nefis ölümü tadıcıdır"(Ankebut, 57) buyuruyor.Yani nefis "ölümü sadece tadıyor" sonra kıyamet gününe kadar uyku moduna geçiyor.Vefat eden bir kimse kabirde(aslında kabir diye bir şeyde yoktur) uyku halindedir.Adem (a.s) döneminde ölen ile kiyametin son anında ölenler kabirde aynı zaman dilimini yaşarlar.Kur'an'ın "kabir" kelimesini kullanması bizim anlayış kabiliyetimize uygun olduğundan dolayıdır. Bir insan kabirde yüz bin sene kalsa bir saat kalmış gibi olacaktır. Ashabı Kehf kıssası buna güzel bir örnektir. Bizim bir gecelik uykumuz kabir hayatından çok uzundur. Ölümün hemen ardından kıyamet kopacaktır."Nihayet sur'a üfürülecek.Bir de bakarsın ki onlar cesetlerden kalkıp koşarak Rablerine giderler.( İşte o zaman) Eyvah, eyvah!Bizi yattığımız yerden kim kaldırdı?Bu, Rahman'ın vadettiği gündür. Elçiler gerçekten doğru söylemişler! derler. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada sadece yaptıklarınızın karşılığını alırsınız"( Yasin- 51, 52, 53, 54 )"Sonra, muhakkak ki siz bunun ardından elbet öleceksiniz. Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet tekrar diriltileceksiniz" (Mü'minün, 15, 16)Yukarıdaki iki ayet "ölümün hemen ardından kıyametin kopacağını" haber vermektedir. Kur'an'ı Mübin "ölü olan" diye bir kelime kullanmaz. "Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Bizi ateş azabından koru! derler" (Bakara- 201)Zaman bu dünya hayatında yaşayanlar için söz konusudur. Vefat edenler açısından zaman mefhumu diye bir şeyden söz edilemez. Dolayısıyla Kur'an'ın dilinde ve ilminde kabir hayatı ve ölülere dua diye bir şey yoktur. Birçok Allah Elçisinin oğlu Elçi olduğu halde ana babasına dua ederken "ölmüş anne babama" demez.Gerçekten çok ilginç,Neden Kur'an'ın hiçbir ayetinde ölüler adına hayır yapılacağına ve dua edileceğine dair bir tane ayet geçmez?Bu konu Şia ve Ehli Sünnet dininin Kur'andaki İslam ile hiçbir ilgilerinin olmadığını gösteriyor.İbrahim (a.s) ın hayatta olan ana- babasına dua ve istiğfarı onlara verdiği bir sözden dolayı idi. Onların Allah düşmanı olduklarını anlayınca bundan vazgeçti. (Tevbe-114)İbrahim (a.s) ana-babası hayatta iken bu duayı yapmıştır.) 42-) Resûlüm! Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından gâfil olduğunu hesap etme! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne te'hir ediyor.43-) Gönülleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri havaya dikilmiş bir vaziyette koşarlar.44-) Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bizi te'hir et de senin davetine icabet edelim yani Resüllere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?" (Âyette geçen "senin davetine icabet edelim yani Resüllere tâbi olalım" cümlesi, vahiy ile Resüllerin aynı misyona sahip olduklarını görüyoruz. Resüllerin görevi vahyi tebliğ etmek ve onun mucadelesini yapmalarıdır. Aslında cümle "senin davetine icabet edelim ve Resüllere tâbi olalım" idi. Fakat bağlaç olan "ve" nin "yani" anlamına geldiği için bir çok yerde vav harfine "yani" anlamını veriyoruz.) 45-) "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde (yurtlarında) oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik."46-) Yani (Resüllere) tuzaklarını kurdular. Fakat tuzakları dağları yerinden yürütecek kadar güçlü olsa bile yinede tuzakları Allah'ın indinde idi. 47-) Yani sakın Allah'ı verdiği sözünde hilâf edeceğini hesap etme! Çünkü Allah Aziz'dir, (zulmün) intikamını alandır. 48-) Yer başka bir yer, gökler de (başka gökler) haline değiştirildiği, (insanlar) bir ve kahhar olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün zalimlerin cezasını verecektir).49-) Yani o gün, mücrimlerin zincire vurulmuş olduğunu görürsün.50-) Onların elbiseleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.51-) Allah her nefsi kazandığının karşılığıyla cezalandırmak için (onları diriltecektir.) Kuşkusuz Allah, hesabı çabuk görendir.52-) İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar yani Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler yani beyni olanlar iyice düşünüp tezekkür etsinler diye insanlara (gönderilmiş) bir belâğdır. (Kur'an'ın kendisi yüce Allah tarafından tebliğ edilen bir belâğ, aynı zamanda Allah tarafından tebyin edilen bir beyândır. (Âli İmran-138)Yani Kur'an yüce Allah tarafından hem tafsil, hem tasrif, hem tefsir (Furkan-33) hem tebyin edilmiş bir kitaptır.) Yüce Allah göndermiş olduğu mesajla oynama, ondan bir şey çıkarma ve ona bir şey eklemeyi imkansız bir sistem olarak indirmiştir.) (İbrahim Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder