12 Şubat 2022 Cumartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(135.YAZI) Hud Süresi 56-) "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Çünkü hareket halinde hiçbir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim sırat'ı müstakim üzerindedir.(Kur'an'da" sırat'ı müstakim yüce Allah, vahiy ve Resül bağlamında kullanılan bir kavramdır.) 57-) "Eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki benimle size gönderileni (vahyi) size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) sizden başka bir kavmi yerinize getirir de O'na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetendir."(Âyette bulunan "benimle gönderileni size tebliğ ettim" cümlesi, Resüllerin indirilen vahyi tebliğ etmekten başka bir görevlerinin olmadığını açıkca gösteriyor.) 58-) Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik.59-) İşte Âd (kavmi). Rablerinin âyetlerine karşı geldiler yani O'nun Resüllerine âsi oldular yani inatçı her zorbanın emrine tâbi oldular.(Âyette vahiy ve Resülün aynı misyona sahip olduklarını apaçık görüyoruz.) 60-) Onlar hem bu dünyada hem de kıyamet gününde lânete tâbi tutuldular. Dikkat edin, Ad (kavmi) Rablerine kafir oldular. (Şuna da) dikkat edin ki Hûd'un kavmi Âd,.(Allah'ın rahmetinden) uzak kılındı.61-) Semûd (kavmine) de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) inşa etti. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'na istiğfar edin; sonra da O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır, (dualarını) kabul edendir.62-) Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. (Şimdi din) atalarımızın ibadet ettiklerine, ibadet etmekten bizi nehyediyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine (ibadete) dâvet ettiğin şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz.63-) ( Sâlih) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden (gelen) apaçık bir beyyine üzerinde isem yani O bana kendinden bir rahmet (nübüvvet) vermişse, buna ne dersiniz? Bu durum karşısında O'na âsi olursam beni Allah'tan (O'nun azabından) kim kurtarabilir? Siz benim husranımı arttırmaktan başka hiç bir şey yapamazsınız. 64-) Ey kavmim! İşte size bir âyet olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin) yani Ona kötülükle dokunmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.(Âyeti güncelleyecek olursak, bu deve kamu malını sembolize ediyor. Kamu malına kötülükle ellememek, devlet malına ihanet etmemenin dersi veriliyor.) 65-) Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yararlanın (sonra helâk olacaksınız)!" Bu vaad, yalan olmayan bir vaad idi.66-) Emrimiz gelince, Sâlih'i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan) yani o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz ki senin Rabbin kuvvetli olandır, Aziz olandır. 67-) Yani zalimleri o korkunç sayha yakaladı ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.68-) Sanki orada hiç oturmamışlardı. Dikkat edin, Semûd kavmi gerçekten Rablerine kafir oldular. Yine dikkat edin ki, Semûd kavmi (Allah'ın rahmetinden) uzak kılındı.69-) Andolsun ki elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.(Bu Resüller melek değil, yüce Allah'ın özel elçileri idi. Çünkü bu Resüllerin melek oldukları ile ilgili Kur'an'da bir delil bulunmamaktadır.) 70-) Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı yani onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! Biz Lût kavmine gönderildik.71-) O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı, İshak'ın ardından da Ya'kub'u müjdeledik.72-) İbrahim'in karısı: Vay başıma gelen! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten acayip bir şeydir! dedi.73-) Dediler ki: Allah'ın emrine şaşırıyor musun? Ey Ehl-i Beyt! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, Hamid'tir, Mecid'tir. (Yani yüce Allah her türlü övgü ve methi hak edendir. Tâzimin en yücesine layıktır. Lügatta mecd'ın aslı bir devenin geniş bir otlağa girmesi demektir. Mastarı mecd ve mecâddedir. Yüce Allah, Kur'an'ı "Mecid" olarak tanımladığı gibi,(Kaf-1) kendini de böyle sıfatlandırdı. Bu tanımlama, kitabının geniş hidayeti ve bereketi, kendisinin de kullarına bol ihsan ve ikramı sebebiyledir.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder