22 Şubat 2022 Salı
SALÂT, NAMAZ DEĞİLDİR. (2.YAZI) Kur'an'ın salât kavramı, en geniş, evrensel ve en önemli kavramlardan bir tanesidir. Âdeta dinin olmazsa olmaz ilkelerinden biridir. Kavram olarak destek olmak, bağ kurmak, yardımlaşmak, sorunları üstlenmek ve sahiplenmek, arka çıkmak gibi bir çok yan anlamı vardır. Zaten bu anlamın Alak süresinde"Salla yaparken bir kulu nehyedeni gördün mü? Ne dersin, o kul hidayetin üzerinde ise yahut takvâyı emrediyorsa!(Alak-9-12) derken de, salât'ın belkemiğinin takva olduğunu, erdemlilik olduğunu, olaylara duyarsız olunamayacağını, sorunların üstesinden gelmek üzere adım atılmasının gerektiğini, toplumun her türlü sorununa destek vermek olduğunu göstermektedir. Mesela: Salât, helalinden iş bulup geçiminin sağlanması, aile kurumuna destek verilmesi, eğitim-öğretim boyutu gibi çok kapsamlı alanı olan bir kavramdır. Zaman içerisinde din adamları tarafından şu anda icra edilen ritüele dönüşmüştür.Hindulara bakın, Zerdüştlara bakın, Budistlere bakın, Yahudi ve Hristiyanlara bakın hepsi buna benzer bir ritüeli yaptıklarını görürsünüz. Peki namaz kılmak nereden geliyor? Namaz Sanskriçe bir kavram olarak, değerli ve saygın bilinen bir şeyin veya bir kişinin karşısında "saygıyla eğilmeyi" ifade eden bir kavramdır. Namaz, Hindistandan İran'a oradan Araplara, Araplardan Türklere geçmiş bir ritüeldir. Namaz kılmanın eylemi literatür olarak "ateşin önünde saygıyla eğilmek" demektir. Yani bu ateş olmaz da bir taşın karşısında veya bir beşerin karşısında saygıyla eğilirsiniz, bu o kadar önemli değildir. Herhangi bir anıtın, türbenin ve heykelin karşısında da saygı ile eğilebilirsiniz. İnsanın müşrik olması için bunlardan biri veya birkaçını yapıyor olması önemli değildir. Şekil önemli değildir.Dikkat ederseniz bunların hepsinin putperestlerin ve müşriklerin ibadeti olduğunu bir çok âyette Kur'an söylüyor.İşte bundan dolayı insanlara sürekli olarak Kur'an'ı okumalarını ve anlamalarını tavsiye ediyoruz. Salât'ın her yerinde vahiy vardır. Salât vahiy demektir. Salâtta okumak vardır. İnsan okumadığı ve bilmediği şeyin cahilidir. Yüce Allah'ın ilk emri ikra ile başlıyor. İman edenler Allah'tan korkmalı ve Resülden utanmaları gerekir. Allah'ın indirdiği mesaj nedir? Ne değildir. Allah ne emrediyor, nelerden yasaklıyor.Buyruğu nedir? Benim gittiğim yol nedir?Hidayet nedir?Ömrümü uğrunda tükettiğim din hidayet midir yoksa sapkınlık mıdır diye insan hiç merak etmez mi? İslam'ın yani Kur'an'ın bütün kavramlarının değiştirildiğini, tahrif edildiğini, bozulduğunu birçok yazımızda göstermeye çalışıyoruz.Şu an Şia ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin uyguladığı yani fıkıh kitaplarında bulunan namaz eylemi hanif din olan İslam'da olmayan bir eylemdir. Önce bunu bilmek zorundayız. Dinde yaptığımız her şeyi soracağız, sorgulayacağız. Yüce Allah'ın böyle bir emri var mı, yok mu onu bileceğiz. Yoksa biz beş on tane Kur'an cahili mezhep önderinin, müşrik mollaların fetvalarına inanacak onlara ve onların aklına kendimizi mahkum edeceğiz. Yani biz Allah'ın emretmediği bir eylemi farkında olmadan mı yapıyoruz. Bunu kendimize mutlaka sormalıyız. Kur'an'ı okuyup anlamaya çalışacağız. Bilgisizce hareket etmek İslam dininin kabul etmediği bir ahlaktır.Şimdi salâta gelelim.Namaz kılmak diye bir eylemin olmadığını, Kur'an'da kalıplaşmış, robotlaşmış, alışılmış, yüzyıllardan beri taklit edilen, insanlara hiçbir katkısı olmayan Kur'an'da karşılığı bulunmayan bir ritüelin olmayacağını bilmemiz gerekir. Fakat Nebi'ye destek olan salât'ı Muhammed'e salavât olarak çevirdikleri gibi, (Ahzab;56) vahiy'le topluma destek olan salât'ı ikâme'yi namaza çevirdiler.Buradaki esas amaç, insanlar Kur'an'ı okusun, araştırsın, öğrensin istemiyorlardı. Kendilerine kul olsun, aynen sürü gibi hareket eden bir toplum isteniyordu. Çünkü putperest müşrik zihniyetinde mollalar takımı vardır. Aynen Türkiye'de olduğu gibi. Bu müşrik mollaların hiç bir tanesinin Kur'an'ın anlaşılması ve araştırılması ile ilgili bir cümlesini duyamazsınız. Bu mollalar takımı şirk dininin şeytanlarıdır. Bunlar asla Kur'an'ın ilmini tavsiye etmez, hidayete yönlendirmez ve doğruyu konuşmazlar. Bunların işleri güçleri Allah adına yalan söylemek ve iftira etmektir. Bu Sünniymiş, Şiaymış, Vahhabiymiş, Selefiymiş, Nurcuymuş, Süleymancıymış, Tarikatçıymış bizi ilgilendirmiyor. Önce bunlarla ilişkimizi keseceğiz. Bunlar Kur'an hidayeti açısından birer ümitsiz vakıadır. Bunların Kur'an'ı kabul etmeleri mümkün değildir. Yani bu konuda bir karar vereceğiz. Salâtın hedefi vahiy'le bilinçli ve şuurlu bir birey ve toplum oluşturmaktır. Yani sorumluluklarının idrakine sahip ne söylediğinin farkında olan, uğruna ulaşabileceği hedefleri kestirebilen toplum uyanacak, Kur'an'ın ilmine ve iklimine dönecektir.Salât öyle üç dakikalık yat kalk hareketi değildir. Esas salât, Kur'an'ın eğitim ve öğretimidir.Bir insan öğrenmediği ve bilmediği bir şeyin yabancısı olacaktır. Kur'an'ı öğrendiği zaman bilinçli hareket edecek, şirk ve hurafelerden de kendisini koruyabilecektir. Sadece salât değil, Kur'an'ın bütün kavramları değiştirilmiştir.Mesela: Akıl büyük bir güç ve önemli bir nimettir.Onu kullanmasını bilemezsiniz ona hakaret etmiş yani ona küfretmiş olursunuz. Aklın kullanılmamasının en büyük sebebi vahiy'den uzaklaşmaktır. Bizim dinimizde içten dua etmek vardır. Ve bunun bir formu ve şekli yoktur. Çünkü dua Yüce Allah ile kul arasında en ideal iletişim aracıdır.İslam dininde boyun bükerek, yalvara yalvara, gizli gizli, ilan etmeden, çağırıp bağırmadan yani gösteriş yapmadan dua etmek vardır. Nebi ve Resüllerin duaları bu şekilde idi. Rabbimize dua ederken yani onu anarken, isimleri ile ona yönelmemiz, ona hamd etmemiz, saygı ve sevgimizi belirtmemiz gerekir. Sakın bu kadar insanın yaptığı şey yanlış olamaz, bu kadar insan batılın üzerinde bir araya gelmez, demeyin.O zaman Hintlileri ve Çinlileri da haklı çıkarmış olursunuz. Salât, müminin her amelini, düşünüşünü, her türlü eylemini yüce Allah'a bağlı bir şekilde ondan gafil olmadan, takva sorumluluğu ile yerine getirmesi demektir.Salât, eğitim-öğretimde münferit ve toplumsal konularda, ailevi ve sosyal konularda destekleyici faaliyetlerle toplumu maddi-manevi ayağa kaldırıcı her türlü hayırlı eylemin adıdır. Salât budur. Peki bunlar salât'ı nasıl değiştirmişler? Şii ve Sünni din adamlarının "namaz vakitleri" olarak ileri sürdükleri âyetlerin hepsi Mekke'de inmiştir.Ve sadece Nebi (a.s) a özel olarak indiklerini kapkara cahil olmayan herkes anlar.Fakat müminlerin ilim için bu vakitleri değerlendirmelerinin hiç bir sakıncası yoktur. Yeter ki bu vakitler için sanal bir ritüel için vakit çıkarmayalım. Mekke'de salâtlar toplu olarak değil, münferit olarak yerine getiriliyordu. Cuma salâtı için temizliğin Mekke'de değil de, Medine'de önerilmesinin sebebi budur. Yani Şii ve Sünnilerin farz olarak gördükleri ve adına abdest dedikleri maddi temizlik bir tavsiye ve önermeden başka bir şey değildir. Mâide süresi 6.âyet gibi, "Ey iman edenler!" diye başlayan bir çok öneri ve tavsiye içerikli âyetler vardır. Ve iman edenlerin büyük çoğunluğu bunları hiç bir zaman duymamışlardır. Bunun sebebi dinin namaz ve abdestin üzerine bina edilmesinden kaynaklanmıştır. Yani, normal bir temizlik olan bir tavsiye büyük bir farz olarak telakki edilmiştir. Aynen Nebi'ye özel olan bir nafilenin (İsra-78,79) bütün ümmete farz yapıldığı gibi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder