23 Şubat 2022 Çarşamba
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(144. YAZI)Rahman Rahim Allah'ın Adıyla Râd Süresi, 43 Âyet olup Mekke'de inmiştir. 1-) Elif. Lâm. Mîm. Râ. Bunlar, kitab'ın âyetleridir yani sana Rabbinden indirilen haktır lâkin insanların çoğu iman etmezler.2-) Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak ref'eden, sonra (ilim ve kudretiyle) Arş'a istivâ eden yani güneşi ve ayı (emrinize) musahhar kılan Allah'tır. (Bunların) hepsi ecelin musammâ'ya (muayyen bir vakte kadar) kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza yakin getirmeniz için her işi düzenleyip âyetleri tafsil etmektedir.(Kur'an'ı detaylandırma anlamına gelen "tafsil, tasrif ve tefsir" sadece yüce Allah bağlamında geçerken, tebliğ etme, duyurma ve ilan etme anlamına gelen "tebyin" kavramı yüce Allah ve Resül bağlamında kullanılmıştır.) 3-) Yeri uzatan yani onda oturaklı zirveler ve nehirler kılan ve orada meyvelerin hepsinden çifter çifter kılan da O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda tefekkür eden bir toplum için âyetler vardır.4-) Yerde birbirine komşu kıtalar ve üzüm bahçeleri ve ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) tatlarında onların bir kısmını bir kısmına tafdil (farklı) kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için âyetler vardır.5-) Ve (Ey Nebi! Kâfirlerin yalanlamaları) senin acayibine gidiyor, ama asıl acayip olan onların: "Biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte onlar, Rablerine kâfir olanlardır yani onlar boyunlarında (şirk ve küfrün taklit) tasmaları bulunanlardır yani onlar ateş ehlidir. Onlar, orada devamlı kalacaklardır!6-) Müşrikler senden güzellikten önce kötülüğü acele istiyorlar. Halbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri gelip geçmiştir yani insanlar kötülük ettikleri halde Rabbin onlar için mağfiret sahibidir ve Rabbinin ikâbı (cezalandırması) da çok şiddetlidir.7-) Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun (vahiy'le) bir hidayet edicisi vardır.8-) Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir yani O'nun katında her şey ölçü iledir.9-) O, gaybı da şehadeti de bilir; büyüktür, muteâl olandır.10-) Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran yani geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun ilminde) eşittir.11-) Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler vardır. Bir toplum kendi nefislerinde var olan özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez yani Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur yani onların Allah'tan (vahiy'den) başka yardımcıları da yoktur.12-13) O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren yani (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir ve gök gürültüsü Allah'ı hamd ile tesbih eder yani melekler de O'nun korkusundan dolayı tesbih ederler yani onlar, Allah hakkında mücâdele edip dururken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğine isâbet ettirir yani O, azabı pek şiddetli olandır.14-) El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun dununda (yanında-yöresinde-astında) el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir yani kâfirlerin duaları sapkınlıktan başka bir şey değildir. (Yukarıdaki âyet son vahyin inmesiyle beraber olağanüstü olayların yani mücizelerin olmayacağını ortaya koyuyor. Çünkü çeşmeye ağzını dayamadan su içemezsin diyor. Yani matarayı doldurmazsan kendi kendine dolmaz buyuruyor.) 15-) Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez Allah'a secde ederler.16-) (Ey Resül!) De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." O halde de ki: "O'nun dununda (yanında-ötesinde-astında) kendi nefislerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayanları evliya mı edindiniz?" De ki: "Körle gören hiç bir olur mu? Ya da karanlıklarla nur eşit olur mu?" Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan şerikler buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyin yaratıcısıdır yani O, birdir, kahhar olandır. 17-) O, gökten su indirdi de vâdiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü yani süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile bâtıla böyle misal verir ve köpük atılıp gider yani insanlara fayda veren şeye gelince, o yerde kalır. İşte Allah böyle darbı meseller verir. 18-) İşte Rablerinin emrine icâbet edenler için güzellikler vardır. Ona icâbet etmeyenlere gelince, eğer yerde olanların tümü ile bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, (azaptan kurtulmak için) onu mutlaka fidye olarak verirlerdi. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlarındır yani varacakları yer cehennemdir. O ne kötü yataktır!19-) Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu? (Fakat bunu) ancak beyni olanlar anlar.20-) Onlar, Allah'ın ahdine vefa gösterenler yani verdikleri sözü bozmayanlardır.21-) Yani onlar Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri birleştiren, Rablerinden haşyet duyan yani kötü hesaptan korkan kimselerdir.22-) Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden yani salât'ı ikâme eden yani kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) infak eden yani kötülüğü güzellikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) akibeti sadece onlarındır.23-) O yurt Adn cennetleridir yani oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler yani melekler her kapıdan onların yanına gireceklerdir.24-) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (Yukarıdaki âyetlerde geçen meleklerden kasıt, onların üzerine inen güven verici duygu ve düşüncelerdir.) 25-) Allah'a verdikleri misakı kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar yani Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri (salât'ı ikâme-zekât'a gelip arınmayı) terk edenler ve yerde fesat çıkaranlar; işte lânet onlar içindir yani kötü yurt onlarındır.26-) Allah dilediğine rızkını yayar da ölçülü olarak da verir. Onlar dünya hayatıyla sevindiler. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir yararlanma metaından başka bir şey değildir.27-) Yani kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir âyet indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dileyeni saptırır ve kendisine yöneleni de hidayete erdirir.28-) Bunlar, iman edenler yani kalpleri Allah'ın zikriyle (Kur'an'la) mutmain olanlardır. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ın zikriyle (Kur'an'la) mutmain olur.(Âyette geçen "itminân" manevi açıdan kalbin doyuma ulaşması ve huzur bulması anlamına gelmektedir. Bunu da Kur'an'dan başka hiç bir şey gerçekleştiremez.) 29-) İman edip yani salih ameller işleyenlere mutluluk yani varılacak güzel yurt onlar içindir.30-)(Ey Resül!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'a kafir oldular. De ki: O benim Rabbimdir. O'ndan başka ilâh yoktur. Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece O'nadır.(Yukarıdaki âyet Allah Resülünün tek görevinin kendisine indirilen vahyi okumak olduğunu açık olarak göstermektedir.) 31-) Eğer okunan bir Kur'an'la dağlar yürütülseydi veya onunla yer parça parça olsaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün emirler Allah'a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi (iradelerine ipotek koysaydı) bütün insanları hidayete erdirirdi. Allah'ın vâdi gelinceye kadar kafirlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir bela isabet edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Şüphesiz Allah, vâdinden dönmez.32-) Andolsun, senden önceki Resüllerle de alay edildi de ben kafirlere mühlet verdim, sonra da onları yakaladım. (Görseydin ki) ikabım nasılmış!33-) Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Yani onlar Allah'a şerikler koştular. De ki: "Onlara ad verin (onlar necidir?). Yoksa siz Allah'a yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz?" Doğrusu kafirlere hileleri süslü gösterildi yani onlar hidayetten alıkonuldular yani kim Allah'ı (vahyi) kaybederse artık onu hidayete iletecek yoktur.34-) Dünya hayatında onlara azap vardır. Âhiret azabı ise daha şiddetlidir yani onları Allah'tan koruyacak kimse de yoktur.(Yukarıdaki âyete göre dünya hayatındaki cezalandırma ve ahirette bulunan ateş azabından veya cehennem azabından başka bir azap yoktur.) 35-) Takvâ sahiplerine vâdedilen cennetin özelliği (şudur): Onun zemininden nehirler akar. Yemişleri ve gölgesi devamlıdır. İşte bu, (kötülüklerden) sakınanların (mutlu) âkibetidir. Ve kâfirlerin âkibeti ise ateştir.36-) Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene (Kur'an'a) sevinirler. Fakat (senin aleyhinde birleşen) hiziplerden onun bazısını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem yani O'na şirk koşmamam emrolundu. Ben yalnız O'na dâvet ediyorum ve dönüş de yalnız O'nadır.37-) Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik yani (ey Nebi!) eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların hevalarına tâbi olursan, (işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir velin ne de koruyucun vardır.(Kur'an'ın bazı âyetleri değil, tümü hükümdür yani din ve hüküm olarak ondan başka kaynak yoktur. Nebi (a.s) içinde böyledir. Nebi din namına tek bir kelime ortaya koyamaz. Nebi dememin sebebi şudur. Nebi, vahye tâbi olmakla yükümlü iken (Ahzab-1,2) Resül, tebliğ etmekle yükümlüdür.(Mâide-67)Sistem bu şekilde işliyor. Yani sistem koruma altındadır.) 38-) Andolsun senden önce de Resüller gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik yani Allah'ın izni (yasası) olmadan hiçbir Resül için âyet (mücize) getirme imkânı yoktur. Her ecelin bir kitabı vardır.39-) Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların anası onun indindedir.40-) Biz, onlara vâdettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.41-) Bizim, yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah (dilediği gibi) hükmeder, O'nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.42-) Onlardan öncekiler de (Resüllere) tuzak kurmuşlardı; halbuki bütün tuzakları (bozmak) Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne kazanacağını bilir. Bu yurdun akibetinin kimin olduğunu yakında kâfirler bileceklerdir!43-) Kâfir olanlar: Sen gönderilmiş bir Resül değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve yanında kitab'ın bilgisi olan (muvahhidler) yeter.(Vahiy ehli muvahhidler hem Kur'an'ın yüce Allah tarafından indirildiğini hemde Muhammed (a.s) ın son Nebi ve Nübüvvete bağlı son Resül olduğunu âyetlerin bağlam ve bütünlüğünden, kavramların arasında bulunan ince ayar ve hassas dengesinden bilirler. Dolayısıyla Kur'an'ın ilim ve hikmetini anlayan, vahyin sistemini kavrayan biri onda var olan kelime kombinasyonunun mükemmelliği karşısında büyük bir hayranlık duyacaktır
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder