16 Şubat 2022 Çarşamba

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(139.YAZI)Yusuf Süresi Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık kitab'ın âyetleridir.2-) Aklınızı kullanasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.(Yukarıdaki âyet bize çok önemli bir konuyu hatırlatıyor. Yüce Allah, "Kur'an'ı biz indirdik" fakat aklınızı siz kullanacaksınız. buyuruyor. Âyette geçen "lealle" fiili bir amacı bildiriyor.Yani aklınızı kullanasınız diye Kur'an'ı Arapça (anlaşılır) bir kitap olarak indirdik.Şia ve Ehl-i Sünnet din adamları ve eğitimcileri ümmetin aklına kelepçe vuruyorlar. Özellikle çocukların ve gençlerin akıl ve iradelerini kilitleyip tarihin karanlıklarına mahkum ediyorlar. Çocuklarımızı ve gençlerimizi cemaat ve tarikatların buz gibi duvarların arasında, yobaz kafaların esaretinde kaybedip gidiyoruz. Âyetlere baktığımızda yüce Allah'ın her insanı özgür yarattığını ve aklını kendisinin kullanmasının gerektiğini görüyoruz. Herkes aklını kendisi kullanacaktır. Yüce Allah "Ben sana aklını kullanman için gerekli kural ve kaideleri gönderdim ama aklını sen kullanacaksın" buyuruyor.Şimdi dinde olay şudur. Resüllerin en önemli görevi, insanların akıllarına vurulan zincirleri kırıp, üzerlerinde bulunan yükleri kaldırıp atmaktır. Demek ki vahyin amacı aklı özgür bırakmaktır.Vahiy demek, aklın önünde bulunan bütün engelleri kaldırmaktır. Bir çocuğu cemaat ve tarikatların zindanına mahkum ederseniz, o çocuğun aklına düşünme fırsatını, sorgulama nimetini vermez, belli dogmaların, statik düşüncelerin, dar kalıpların içerisine sokar da ona esaret zincirlerini vurursanız o çocuk şahsiyetini kaybedecektir. Çocuklar Kur'an cahili, şizofren adamların eserlerini okuyorlar yani çocuklara bunları okuyup dinlemelerini zorunlu kılıyorlar. Muhafazakar yobaz kafalar bu inancı çocuklara ve gençlere din diye dayatıyorlar. Olay şu: Biz Kur'an'ı bir kenara attık, mezhepleri öne çıkarttık onları birer din yaptık tarikatları ve cemaatleri öne çıkarttık, onları da birer din yaptık. Bu sefer yüce Allah'ın indirmiş olduğu hidayet ve rahmet kaynağı terkedilmiş bir vaziyette önemsiz kaldı.Adama soruyorsun, Ahmet bin Hanbel böyle dedi, Şafi böyle dedi, Buhari, Müslim böyle rivayet etti.İtikatta mezhebin nedir? Maturidi diyor. Halbuki itikadda tek yol, yüce Allah'ın indirdiği vahiy'dir. Müslümanın iman ve itikadını bir beşer nasıl belirleyebilir?Dinlerini parçalayıp fırka fırka edip şialara ayrılanlar varya, (Ey Nebi!) Senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allaha kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını haber verecektir"(Enam- 159)Âyette geçen "leste minhum fi şey'in, inneme emruhum ilallâhi" cümlesi önemlidir. Yani, rivayet ve ictihadlarından, alim ulemalarından, efendi olarak gördükleri büyüklerinden, cemaat ve tarikatlarından, mezhep ve farkalarından vazgeçmedikleri sürece, ey Nebi! Sen bile onların işini çözemezsin, onların işini halledemezsin. Onların dinlerini parçalamaları çözümsüz bir problemdir. Ey Nebi! Sen bunlara bir çözüm getiremezsin" gerçeğini ortaya koymaktadır.) 3-)(Ey Nebi!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş ümmetlerin kıssalarını sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce gafillerdendin (bu olayları bilmiyordun.) 4-) Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.5-) Babası: Oğlum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.6-) İşte böylece Rabbin seni seçecek yani sana olayların yorumunu öğretecek yani daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.7-) Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için âyetler vardır.8-) Kardeşleri dediler ki: Yusufla kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık ve güçlüyüz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir şaşkınlık içindedir.(Yani biz güçlü ve kuvvetli olduğumuz ve babamızın ihtiyaç duyduğu gıda ve himaye gibi şeyleri yeteri kadar ona temin ettiğimiz halde Yusuf'u ve kardeşini bize tercih ediyor. Gerçekte babamız açık bir hata ve şaşkınlık içindedir.) 9-) Aralarında dediler ki: Yusufu öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın (ilgi ve) teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da sâlih kimseler olursunuz!(Bazı insanlar sanki ecelleri kendi ellerindeymiş gibi böyle bir yanılgı içine düşüyorlar. Yani "ileride tevbe ederim hac ve umreye giderim, diyerek" her türlü gayri meşru amelleri yapıyorlar. İşte bu düşünce şeytâni bir düşüncedir.) 10-) Onlardan biri: Yusuf'u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın (götürsün), dedi.11-) Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun için sadece nasihatçı olmuşuz. 12-) Yarın onu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin (içsin), oynasın. Biz onu mutlaka muhafaza ederiz. Kıraat Farklılığı: (Âyette bulunan "yerta ve yelabe" "oynasın, eğlensin" kelimelerini, "nerta ve nelabe" "(beraber) oynayalım, eğlenelim" olarak okuyan kıraat imamları olmuştur.) 13-) Babaları dedi ki: Onu götürmeniz beni hüzünlendirir. Siz ondan gaflette olduğunuz bir anda onu bir kurdun yemesinden korkarım.14-) Dediler ki: Gerçekten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten hüsrana uğramış kimseleriz. 15-) Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a: Andolsun ki sen onların bu yaptıklarını onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.16-) Ve akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.17-) Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık yani Yusufu metaımızın yanında bırakmıştık. (Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Gerçi biz sadıklardan olsak da sen bize inanmazsın.18-) Ve gömleğinin üstünde yalan bir kan ile geldiler. (Yakub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen) sabrı cemildir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak Allah'tır.19-) Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusufu görünce) "Müjde! İşte bir oğlan!" dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.20-) Kafile Mısır'a vardığında onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.21-) Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: "Ona ikram et yani güzel bak! Umulur ki bize bir menfaatı olur. Veya onu evlât ediniriz." İşte böylece (Mısır da adaletle hükmetmesi) ve kendisine olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.22-) Yusuf erginlik çağına erişince, ona hüküm ve ilim verdik yani güzel ahlak sahiplerini biz böyle mükâfatlandırırız.23-) Evinde bulunduğu kadın, onu kendine çağırdı. kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" Allah'a sığınırım! Zira O (Allah) benim Rabbimdir. Bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi.24-) Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin burhanını (vahiy) görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (âyetlerimizi gösterdik). Şüphesiz o muhlis kullarımızdandı.(İhlas: Din ve hüküm olarak yüce Allah tarafından indirilen vahiy'den başka bir şeye iman etmemek yani dini Allah'a özel kılmak anlamına geliyor. İhlas ameli bir kelime olduğu için samimiyet anlamına gelmez. Dinde Allah'tan başka otorite kabul etmemektir.) 25-) İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir azaptan başka ne olabilir!26-) Yusuf: "Beni kendisine çağıran odur" dedi. Kadının ehlinden biri şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın sadıktır, bu ise yalancılardandır."27-) "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise sadıklardandır"28-) Kocası, Yusuf'un gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): "Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten azimdir"29-) "Yusuf! Sen burada (olanları söylemekten) vazgeç! (unut) (Ey kadın!) Sen de günahın için istiğfar et! Çünkü sen hata edicilerden oldun"30-) Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, gencini kendisine çağırmış; Yusuf'un sevgisi ona işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapkınlık içinde görüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder