7 Şubat 2022 Pazartesi
SALÂT ve HUŞU(20.YAZI) Hûşû genellikle insanın iç dünyasında bir huzur ve mutluluk duygusu, dünyevileşmeden kurtulma özgürlüğüdür. Fakat hûşûnun içinde asıl önemli olan şey vahiy'de derinleşme ve hakkı daha fazla öğrenme duygusu ve yeni fikirleri merak etmedir. Takva ile başladığımız salât (vahiy'le bağlantı) yolculuğunda bakın neler öğrendik. Ne kadar tesirli duygularla yoğrulduk. Yeni şeyleri ve gerçekleri apaçık görmeye başlamak bu öğrenme merak ve heyecanını doğurdu. Boş işlere dalıp da bu huzur dolu duyguları kaybetmemek gerekiyor. İşte hûşû bu manada gerçeklere daha fazla bir istek ve iştahla sarılmaktır. Salât'ı ikame ediş (bağlantı) bu bağlılık hissi ile ayakta tutulmaktadır. "Andolsun ki müminler felaha ermiştir. Onlar salâtlarında hûşû içindedirler yani onlar boş şeylerden yüz çevirmişlerdir" (Müminün-1, 2, 3) Hûşû ile “boş şeylerden yüz çevirmişlik” yan yana ve hûşûnun tanımı mahiyetindedir. Kuran’daki bu tip ifadeler hûşûnun içi boş bir duygu yoğunluk hali değil, içi dolu bir farkındalık olduğunu gösterir. Huşuyu meydana getiren şey ne yaptığını ne istediğini ve nereye yürüdüğünü bilmektir. İlâhi mesajın farkında olmadan ve dişe dokunur hiçbir şey bilmeden anlamsız ve batıl bağlantılar içinde, geleneksel bir duygu yoğunluğu yaşamak hûşû değil, içi boş bir arabesk duygusudur. "Sabırla ve salâtla yardım dileyin. Şüphesiz bu hûşûlu olmayanlara büyük (zor) gelir" (Bakara-45)Duygu yoğunluğu ve hayat zorlukları içinde sıkışıldığı dönemlerde Allah’a dayanma davranışı gelip geçen bir duygudur. Ama hûşû esas olarak gelip geçen bir duygu değildir. Hûşûnun olmadığı duygu; içselleştirilmemiş ve devamlılığı olmayan bir duygu patlaması olduğu için onun olmadığı dönemlerde salât'ı ikameye (bağlantısını, davasını ayakta tutmaya) ve daha fazla öğrenip üzerinde çalışmaya olan istek azalır. Bu da insanı öğrendiklerini unutmaya, önemsememeye, “desinler” diye orada burada olmaya, ikiyüzlülüğe ve nifaka götürür. "Hiç Şüphesiz münafıklar Allah'ı aldatma peşindedir. O ise bunu başlarına çevirir (onları aldanmış bırakır). Salât için kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar yani pek az (zaman) hariç Allah'ı zikrediyor değillerdir"(Nisa-142)Şu gerçeği hatırlamada büyük fayda vardır. İhlastan infaka, ihsan'dan (güzel ahlaktan) takvaya, şükürden hamdetmeye, huşu'dan zikre, hidayetten istikamete, salât'tan zekat'a (arınmaya) İslamdan imana her şey gelip ilâhi mesajı bilmeye yani yalnız yüce Allah'a teslim olmaya dayanıyor. Yani bütün bunlar Kur'an'ı dinde tek hüküm kaynağı kabul etmekle ilgili erdemlerdir. Bu ilke varsa, bütün bunlar değer kazanır, yoksa bunların hiçbirinin önemi kalmaz. Dolayısıyla Kur'an'ın ilmi olmadan yani kayıtsız şartsız Allah'a teslim olmadan dinde hiç bir şeyin önemi yoktur. Dininizin ve hayatınızın merkezinde Kur'an tek kaynak değilse, hakimiyetinizin altında olan mâbed ve ibadetlerle sadece ölülere sanal cennetin ticaretini yaparsınız. Yukarıda bulunan erdemler olduğu zaman insan sadece yüce Allah'a ibadet etmiş oluyor. Yani yukarıdaki erdemlerin toplamına Kur'an ibadet adını vermiştir. Onlarca âyette geçen "Ey kavmim! Allah'a ibadet edin, sizin ondan başka ilâhınız yoktur" öğüdünün gerçek anlamı budur. Yani ibadet belli zamanlarda yapılan anlamsız bir ritüel değil, insanın gece gündüz, her zaman, hayatı boyunca, her durumda, sürekli olarak beraber ömür geçirdiği erdemlerdir. "(Munafıklar) Ne onlarla, ne bunlarla (huzurlu) olurlar, arada bocalayıp dururlar yani kim Allah'tan (Kur'an'dan) saparsa, (mümkün değil) artık sen ona (hidayete doğru) bir yol bulamazsın" (Nisa-143)Yani hûşûnun en önemli unsuru vahye karşı olan farkındalıktır. Bu farkındalık Allah’ı doğru anlamayı ve O’nu hakkıyla takdir etmeyi de beraberinde getirir. "Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer yani kendilerine isabet eden musibetlere sabreden yani salât'ı ikame eden yani rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir" (Hac-35) Hûşûnun en önemli özelliği insanın bilmediği şeyleri daha iyi bilme heyecanına kapılmasıdır. Eğer bu heyecan yoksa o kişi henüz uyarılacak ve uyandırılacak kişi olamamıştır. Daha doğrusu uyanmaya hazır değildir. "Yükü olan kimse başka bir yükü yüklenmez. Eğer yükü ağır olan kimse onu taşımaya çağırsa yani yakını da olsa kendisine ondan hiç bir şey yükletilmez. Sen yalnızca gayb ile Rablerinden hûşû duyanları ve salât'ı ikame edenleri uyarırsın. İşte kim arınırsa, o sadece kendi nefsini arındırmış olur. Sonunda varış Allah'adır"(Fatır-18)Salât'ı ikâme, içinde iletişim, diyalog ve uyarının olduğu zihinsel bir destekleşme ve bilinçlenme faaliyetidir. Bazen toplu bir hûşû hali hissedilebilir ama esasta hûşû tekil (bireysel) bir duygudur. Yani toplu olunmadığı durumlarda bu duygu daha yoğun hissedilir. "Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler yani kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.(Secde-16)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder