20 Şubat 2022 Pazar
SALÂT NAMAZ DEĞİLDİR.(1.YAZI) Allah’ın âyetlerini hakkıyla okuyup, kayıtsız şartsız teslim olup boyun eğerseniz (secde-rükû ederseniz) her türlü problemi çözersiniz.Fakat şeytanların rivayetlerinden yola çıkarsanız yani zanni bilgilerle hareket olursa çürümüş beyinlere mahkum olursunuz. İşte bu yüzden bugüne kadar ümmete öğretilen namaz ritüeli hem fıtri açıdan, hem medeni açıdan, hem Kur'anî açıdan ve hem de aklî açıdan anlamsız çıkıyor. Kur'an'da anlatılan salât ve salât'ı ikâme ile taban tabana zıt çıkıyor. Hiçbir âyette salât namazla uyum sağlamaz. İşte bunun için salât'ın namaz yorumunu değil, Kur'an’ın ve aklın gösterdiği istikameti doğru buluyoruz. Bunun farkına varırsak, samirilerin buzağısından ebediyen kurtulmuş oluruz. “Namaz kılmak” olarak çevrilen Salât âyetlerinin üzerinde defalarca eğiliyor ve her açıdan izah etmeye çalışıyoruz. Fakat İsrailoğullarının buzağıdan kurtulmaları hiç kolay olmuyor. Düşünebilir misiniz ki, Musa (a.s) gibi karizmatik bir lider yani Allah sevgisinin üzerinde tecelli ettığı bir Nebi ve Resül yıllarca sizi mescitlerde eğitsin, Firavun'a meydan okusun, şirk dininin bütün ilim adamlarını mağlup etsin, sizi özgürlüğe çıkarsın, denizi kupkuru bir yol olarak önünüze döşesin, ama karşıya geçer geçmez bir putun önünde eğilme ihtiyacını hissedeksiniz. (Âraf-138)İnsanların “namaz” da diretmelerinin sebepleri:1-) Kur'an'ın bilinmemesi: Bu ümmet Emevilerden beri Kur'an'a karşı büyük bir cehalet içindedir.Kur'an'ın en basit kavramları bile anlaşılmış değildir. Hatta tahrif edilmiştir. Vahyin bağlam ve bütünlüğü darmadağın edilmiş, Kur'an anlaşılmaz denilerek itibârı sarsılmış, Allah'ın âyetleri dünya metaına peşkeş çekilmiş, ölülerin hükümlerine esir edilmiştir. 2-) Kur'an'a korkunç ihânet edilmekle beraber "Namaz inancının" temeli çok sağlam atılmış, neredeyse din eşittir namaz olmuştur. Böyle olunca Kur'an'da var olan onlarca ibadet önemini yitirmiş, ümmet tek ibadetin namaz olduğuna iman edince Kur'an'ın en önemli ilkeleri meçhule karışmıştır. Buzağıya tapma arzusu, Musa (a.s) ın bütün emeklerini zayi etmiştir. Mesela: İhlasın, dini Allah'a özel kılma olduğunu kaç hadis profösörü biliyor. Mesela: İhsanın, (güzel ahlak) tevhid akidesinden sonra İslamın en önemli ilkesi olduğunu diyanet vaizlerinden duydunuz mu? Mesela: Takvanın ne olduğu, şükrün hangi anlama geldiğini, infak etmenin önemini, adalet, merhamet, hidayet, akrabalara ihsan, fakir, yetim ve miskinlerin gözetilmesi, boynu büküklerin özgürleştirilmesi gibi yüzlerce ibadet ve ilkenin yok olmasına sebep namaz ibadeti olmuştur. Bü ümmet zekat'ın ne olduğunu bile anlayamamıştır. Çünkü din, tevhid ve güzel ahlak üzerinde kurulu iken, onlar sanal bir ritüelin yani bir bataklığın üzerine inşa ettiler. Şii ve Sünni din adamları, tek ibadetin namaz kılmak ve hac yapmak olduğunu zannediyorlar. Halbuki Allah için yapılan her şey ibadettir. Daha doğrusu Kur'an'da var olan bütün emirler ibadettir. Yani Kur'an'da altı yüz civarında bulunan tüm emir ve yasakların hepsine riayet etmek ibadettir.Dolayısıyla salih amel olan her şey ibadet hükmüne geçer. Dini Allah'a özel kılanın her adımı ve her sözü ibadettir. Din ve hüküm olarak rivayetlere iman eden din adamlarının bütün amelleri şirk ve küfürdür. Tabi aldatma namazı dinin üzerine bina etmekle sona ermedi. Sırada devasa mâbedler, insanları etkileyen gösterişli mimari, ziynetli mefruşat ve bir hiç uğruna heba edilen servetler. Bütün bunlarla beraber Allah'ın kitabının mehcur bırakılmasını bir düşünün. Bu batıl dinde ihlas ve takva, hamd ve şükür, iman ve ihsan olmadığı gibi İbrahim ve Musa, İsa ve Muhammed (aleyhimusselâm) da yoktur. İbrahimsiz bir dini düşünün. Nebi ve Resüllerin olmadığı yani bilinmediği bir dini düşünün. Böyle bir din cehenem olmaya mahkumdur. Evet maalesef Kur'an'ın temeli yok edilmiş buna mukabil olarak namaz dininin temeli ümmetin zihnine çok sağlam atılmıştır. Bu bakımdan ümmetin salâtı algılaması zor oluyor. İsrailoğulları özgürlüğe ayak uyduramıyor.Çünkü Mısırda idealsiz bir hayata mahkum edilmişlerdi. O kadar ki, Musa (a.s) gibi çilekeş bir Resüle "git sen ve Rabbin savaşın, biz burada oturuyoruz" deme cüretini göstermişlerdir. Bütün bu zorluklara rağmen, hakkın yolunda olan arkadaşlarımız Kur'an'da var olan esas konulara odaklanarak salâtın gerçek olarak hangi anlama geldiğini araştıracaklardır.Bu yanlış algılamaların Şia ve Ehl-i Sünnet coğrafyasını ne hale getirdiğine bir bakın!Namaza Delil Olarak Gösterilen Bir Kaç Âyetin Gerçek Anlamı:1-) Nisa- 101: Bu âyette geçen salât; fanatik mezhep bağlılarının, cemaat ve tarikat mensuplarının yoğunlukta olduğu bir ortamda Kur'an dersi verildiği yani sadece vahiy anlatıldığı zaman, bir itiraz, kavga, kargaşa ve tehlikeli bir durum çıkma ihtimali halinde salat'a ara verilmeli ve kısa tutulması ile ilgilidir. Yani bir saatlik konuşmayı on beş dakikada bitirmek gibi bir durumdur. Dört rekatı iki rekata indirme cehaleti değildir.Çünkü fanatik müşrikler namazdan değil, Kur'an'ın tevhid öğretisinden rahatsız olurlar. Kur'an'a asla tahammül edemezler. Yoksa namaz kılmanın müşriklere hiç bir zararı yoktur. Onların dinini yıkacak olan namaz değil, vahiy ahlakının öğretilmesidir.2-) Nisa- 102: Nebi (a.s) orduya savaşla ilgili talim ve taktik veriyor. Vahiy nazil olursa, Allah'ın Resülü onunla askerleri motive ediyor. Toplu savaş eğitiminin desini veriyor yani salât'ı yerine getiriyor. İyice anlayıp motivasyonla iknâ olanlar, Resulullah’ın sözlerine secde ediyorlar yani tam teslimiyet gösteriyorlar. Sonra nöbetçilerle yer değiştirip aynı dersi yani taktik ve talim desteğini alıyorlar. Âyetin Esas Amacı: Savaş anındayken bile namazı kılın değil, düşman saldıracakken bile komutanın vereceği talimatı dinleyin kurallara göre hareket edin ve onun emrine uyun!” demektir. 3-) NİSA 103: Vahiy'le toplu eğitim bittiğinde dağılıp her halinizle (bireysel olarak) Allah’ı zikredin. Güvende olduğunuzda cemaat olarak salât'ı ikame edin! Muhakkak ki salât'ın vakitlerini yazmak müminler üzerine bir görevdir.Yani cuma salatının vaktini tayin etmek, onu berlemek yüce Allah'ın değil, müminleri üzerine düşen bir görevdir. Kendi durumlarına göre aralarında şura ile kayıt altına alırlar. Bu âyet de: “Cuma salâtı’nın yani toplu olarak salat'ı ikâme etmenin vaktine” işaret eder. 4-) Cuma-9:"Ey iman edenler! Cuma günü salât için nida edildiği zaman Allah'ın zikrine koşun yani alışverişi bırakın..." Bu âyet salâtın vahyi dinlemek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 5-) Tâhâ-14: "... Bana ibadet et yani salât'ı zikrim (vahiy) için ikâmet et" Demek oluyor ki, salât'ı ikâme vahiy'le toplumun ayağa kaldırılması, Kur'an ilminin insanlara ulaştırılmasıdır. 6-) Ankebüt-45:"Sana kitaptan vahyedileni tilâvet et yani salât'ı ikâme et. Şüphesiz salât fuhşiyattan ve münkerden alıkoyar yani Allah'ın zikri olan (Kur'an ile uyarmak) en büyük (öğüttür) Bu âyet iletişim ve diyalog olmadan kötülüklerden uzaklaşmanın mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Yani salat'ı ikâme vahiy'le insanları uyarmaktan başka bir şey olmadığını net olarak gösteriyor. 7-) MAİDE 6: Bu âyetin Mekke'de değil de Medine'de inen bir sürede bulunmasının sebebi Mekke'de cuma salâtının olmaması yüzündendir.Çatışma ve kargaşa olmaması yani müminlerin zarar görmemesi için Mekke'de toplu olarak salât icra edilmiyordu. İşte bu yüzden cuma salât'ı olmadığı için Mekke'de maddi temizlik (abdest) önerilmemiştir.Yani maddi temizlik, bireysel salâtlar için değil, cuma salâtı için önerilmiştir.Ehl-i Sünnet din adamlarının namaz için çıkardıkları vakitlerin hepsi Mekke'de inen sürelerde yer almakta ve tümü Nebi (a.s) ın Mekke müşriklerine karşı vahiy'le mucadele etmesini konu almaktadır.İçte âyetle: Hud-114; İsra-78, 79; Tâhâ-130.Bu âyetlerin her kelimesi Nebiye özel yani çoğul formunda değil, tekil formunda gelmişlerdir. Hatta İsra süresinde "sana özel" hükmü de kayıt altına alınmıştır. Ancak bu âyetlerde geçen vakitler en verimli zaman dilimleri oldukları için müminlerin de bireysel olarak bu vakitleri değerlendirmelerinde hiç bir sakınca yoktur. Dolayısıyla bu zaman dilimlerinden müminler için namaz vakitleri çıkarmak cehaletin zirvesidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder