17 Şubat 2022 Perşembe
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(140. YAZI)31-) Kadın, onların tuzaklarını duyunca, onlara dâvetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi: "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar yani ellerini kestiler ve dediler ki: Hâşâ! Bu bir beşer değil, bu ancak kerim bir melektir!(Âyette mecazi bir anlatım vardır. Aslında kadınlar gerçek olarak ellerini kesmediler. Dillerini Yusuf'a uzatmaktan vazgeçtiler, kötü düşünceleri ve dedikodu yapmayı bıraktılar. Onun temiz ve masum olduğunu anladılar. Yoksa ne olursa olsun hiç kimse ellerini kesecek bir dalgınlığa ve şaşkınlığa düşemez.) 32-) Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Onu kendime çağıran bendim. Fakat o, (bundan Allah'a) sığındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak yani elbette zelillerden olacaktır!33-) Yusuf: Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha sevimlidir! Yani eğer onların hilelerini benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.34-) Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.35-) Sonunda (aziz ve adamları) kesin delilleri görmelerine rağmen (halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir zamana kadar zindana atmaları kendilerine daha uygun göründü.36-) Onunla birlikte zindana iki genç daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun te'vilini bize haber ver. Çünkü biz seni güzel ahlak sahibi olanlardan görüyoruz, dedi.(Kur'an'da geçen "ehsenu, hüsnen, haseneten" gibi kelimeler "güzel" "muhsinine" kelimeleri de "güzel ahlak sahipleri" anlamına gelmektedir. Yani bunlara iyilik ve iyilik sahipleri gibi anlamlar vermek hatalıdır.) Kur'an'a baktığımızda, "te'vil" kavramının "yorum" anlamına gelmediğini görüyoruz. Te'vil, "kesin çözüm" demektir. Çünkü te'vil kavramının insanlarla ilgili bir kullanımı yoktur. Kullanım alanı Allah ve Resüldür. İşte bundan dolayı te'vile, "yorum" anlamını vermek hatalıdır. Yüce Allah yorum yapmaz, kesin söz söyler ve sorunu yüzde yüz çözer.) 37-) Yusuf dedi ki: Size rızık olarak yemek gelmeden önce onun te'vilini mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a iman etmeyen bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahirete de kâfir olan kimselerdi. 38-) Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine tâbi oldum. Allah'a herhangi bir şeyi şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan faziletindendir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.(Dinleri birbirinden ayıran tek şey tevhid, onları birbirine eşitleyen tek şey şirktir. Adı ne olursa olsun bir dinde tevhid yoksa, o din tağutların ve şeytanların şirk dinidir.) 39-) Ey zindan arkadaşlarım! Farklı rabler mı daha hayırlı, yoksa kahhar olan bir tek Allah mı?40-) Allah'n dununda (yöresinde-astında-yanında) ibadet ettikleriniz sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir sultan (delil) indirmemiştir. Hüküm yalnız Allah'ın'dır. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte (toplumu) ayağa kaldıracak din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.MÜŞRİK MANTIĞI Âyette geçen "Hüküm yalnız Allah'ın" dır" cümlesi, din ve hüküm olarak vahiy'den başka bir kaynak olmadığı ile ilgilidir. Yani rivayetleri ve mezhep ictihadlarını reddeden Kur'an'ın en önemli ilkelerindendir. Dolayısıyla bu ilkenin hitap kitlesi devlet başkanları, hakimler ve savcılar değildir. Esas muhatap aldığı kitle yüce Allah'ın mesajını görmezden gelen, rivayetler yoluyla onu arkasına atan, mezhep ictihadlarıyla onu yalanlayan din adamalarıdır.) Fakat Ehl-i Sünnet ve Şia âlimleri Kur'an'da bulunan bütün kavramlar gibi, hüküm kavramını da tahrif etmişlerdir. İnsanları aldatmak için kavramın orijinalini Kur'an'dan çalıyorlar. Onu içini dinlerinde var olan uydurma rivayet ve yalan ictihadlarla dolduruyorlar. Mesela: İslam, din, iman, Nebi, Resul, salât, salavât, hasenat, salihât, ümmet, millet, küfür, ihlâs kavramları gibi.Bu konuda ümmi insanların bir günahı yoktur.Ümmi insanlar hangi geleneğin ve dinin içinde kendini bulmuşsa o inanç ve geleneklerle şekil almışlardır. Şirk akıl ve mantığının en önemli argümanı "din âlimlerimiz, atalarımız, eski ulema bilmedi de, siz mi bildin?""Bunları nereden çıkarıyorsun ?""...Biz geçmişteki (din) atalarımızdan böyle bir şey işitmedik"(Mü'minün-24) itirazlarıdır. Mezhebi din edinen cahil, düşünmüyor ki, bir de şu Kur'an'a kulak verelim, bir de şu Kur'an'dan konuşanları dinleyelim.Bu konuşan insanlar sadece Kur'an'a atıf yapıyorlar, "dinde Kur'an'dan başka hiçbir kaynak yok" diyorlar. Bu adamlar dinde adres olarak yalnız Kur'an'ı gösterdiklerine göre, birde Allah'ın indirdiği kitab-a bir göz atalım. Bir ihtimal, olabilir ki, bunlar doğru söylüyor. Kur'an müminleri tarif ederken ne diyor? "Onlar ki, sözü dinlerler en güzeline uyarlar..."(Zümer-18)Sözü dinlemeden en güzelini nasıl bulacaksınız? Sizin Allah'a, kitab'a imanınız yok mu? Bak Kur'an her şeyi tarif ediyor, her açıklamayı yapıyor. Siz bin dört yüz seneden beri hiç durmadan aralıksız olarak yalan konuşuyor, her türlü iftirayı yapıyorsunuz.Bırakın herkes konuşsun, konuşturmuylar, hemen kafirsin, "Peygamber" düşmanısın, hemen aforoz ediyorlar. "Atalarımız, ulemamız, imamlarımız bilmedi de sen mi bildin? Bak Kur'an senin din ataların hakkında ne diyor? "Onlara (müşriklere) : Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Peki ataları hiç bir şey anlamamış, doğruyu bulamamış idiyseler?"(Bakara-170)"Nihayet hesap yerine geldikleri zaman Allah onlara buyurur. Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız neydi ?"(Neml-84)Siz atalara kulluk ediyorsunuz, siz Ebu Cehil'in dinine mensup cehennem odunusunuz. Kur'an bir çok âyette bu gerçeği ortaya koyuyor. Bizim sizinle harcayacak bir zamanımız yoktur. Eğer bilgi sıkıntınız varsa, Kur'an ile giderelim. Ama aforoz yok, daha ağzımızı açmadan "atalarımız bilmedi de sen mi bildin?""Atalarımız bilmedi de, sen mi bildin?" diyen adam Kur'an'ın yüzlerce âyetini inkâr ediyor demektir."Atalarımız bilmedi de, sen mi bildin?" diyen, Allah'a, O'nun dinine ve elçilerine savaş açan Kur'an düşmanıdır. Evet ataların bilmedi, Kur'an sayesinde Allah bize bilmediklerimizi bildirdi.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder