9 Şubat 2022 Çarşamba
TESBİH, SALÂT ve VAKİT (1)(21.YAZI) "Tesbih, Salat ve Vakit" yazılarını okumadan önce Allah Resülünün vahyin içinde nasıl bir yoğunlaşma yaşadığını bilmek çok önemlidir. Şia ve Ehl-i Sünnet din adamlarının rivayetler dininde yaşadıkları yoğunlaşmanın bin katı kadar vahyin merkezinde bir hayat yaşıyordu. Çünkü Mekke'de bütün yük onun sırtında idi. İşte bu yüzden tesbih ve salat'ı ikame ile ilgili emir ve tavsiyeler her zaman tekil formunda yani ona özel gelmiştir. Yani gece vakitlerinde Allah Resülüne özel bir motivasyon ve enerji sağlıyordu. Şii ve Sünni din adamları Nebi ve Resülün arasında bulunan farkları, Kur'an'daki kavramları, Mekke ve Medinenin şartlarını bilmedikleri için daha doğrusu Kur'an'a hakkıyla iman etmedikleri için bu gerçekleri anlamaktan uzak kalmışlardır. Yani Mekke'de vakit ayırma ihtiyacı salât'ı ikamenin içinde öncelikle bireysel olarak ortaya çıkan bir gerçektir.Bağlantınızın (salâtınızın) bir daha asla kopmamasını istediğiniz için öğrendiklerinizin üstüne koyarak ilerlemeye artık kesinlikle vakit ayırmak ihtiyacı hissedeceksiniz. "Salât'a kalktığınızda Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Ne zaman ki güvenliğinizden tatmin oldunuz artık salât'ı ikame edin. Öyle ki salât, müminler üzerine vakitli olarak yazılmıştır" (Nisa- 103)Âyetin başında geçen “salât'a kalktığınızda” ifadesi önceki âyetlerdeki salât'ı kısaltmayı öngören sefer (savaş) durumundaki salât'la ilgilidir. Yani “salât'ı tam olarak yerine getirmediğiniz için o vakit gelip de salât'a kalkacağınızda” denmek istenerek “bu durumda her halinizde zikretmeye, tesbih etmeye olan şartlarla kendi kendinize yaptığınız gibi devam edin” denmektedir. “Ama ne zamanki her şey eski güvenli hale gelirse o durumda eskiden yaptığınız gibi salât'a birlikte devam edersiniz. Çünkü bu topluca yaptığınız vakitli bir sorumluluğunuzdur.” anlamı mevcuttur. "Sabredenler, sâdık olanlar yani gönülden boyun eğenler yani infak edenler yani seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir"(Âli İmran-17) Bu ayetteki “seher vakitleri” ifadesi “Ey müminle! Hepiniz her sabah seher vaktinde af dileyin” anlamında değildir. Hûşû ile bağlantısını ayakta tutanların tesbihleri için örnek olarak gösterilen bir zaman dilimidir. Kati bir emir ya da görev değil, ibret alınacak bir misaldir. Yalnız başına kalınabilecek ve rahatça tesbih edilebilecek ve Allah’tan af dilenebilecek çok özel bir zaman dilimidir. Uykusuz kaldığımız bir gecenin sabahında bile mutlaka kalkıp o saatte yapacağımız bir görev değildir. "Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir ümmet vardır ki; gece vaktinde ayakta durup Allah'ın âyetlerini tilâvet ederek secde ederler" (Âli İmran-113) Benzer bir durum burada da vardır. Gece vakti ayakta kalıp Allah’ın âyetlerini okuyup çözümlemek, üzerinde düşünmek ve tam bir kavrayışa ulaşmak için farkındalık sahibi olmaya çalışmak erdemli bir meziyettir. Salât'ı ikâme etmek (vahiy'le bağlantısını ayakta tutmak) isteyenler için örnek bir ahlak biçimidir. Gecenin sessizliğinde çalışmak, kavrama kolaylığı açısından çok faydalıdır. Ama her gece için emredilen mutlak bir vazife değil, örnek gösterilen bir emek ve yöntemdir. Fırsatı olanların ve kendine fırsat yaratanların zaten yapmak isteyeceği bir ders çalışma işidir. "(Zekeriya) “Rabbim! Bana bir delil (âyet) kıl.” dedi. Senin âyetin, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam sabah O’nu tesbih et"(Âli İmran-41) "Böylelikle (Zekeriya) mihraptan kavminin karşısına çıkıp onlara işaret etti: Sabah akşam tesbih edin"(Meryem-11) Sabah ve akşam olarak diğer tesbih âyetlerine uygun olarak da alınabilir, süreklilik ifadesi olarak da kabul edilebilir. Her iki şekilde de tesbih geçmektedir. "Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar salâtı ikame et. Ve fecir Kur’an’ı (okuması): Öyle ki fecir okuması müşahede edilebilirdir (görünürdür, şahit olunurdur). Gecenin bir kısmında sana özel ilave olarak onunla uyanık kal. Umulur ki Rabbin seni hamd edilecek bir makama (yere) ulaştırır"(İsra-78, 79)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder