12 Şubat 2022 Cumartesi

RİSALEİ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR (5.YAZI ) Mücizât-ı Ahmediyesinde Said Nursi diyor ki"Ebu Eyyüb derki : Resulü Ekrem (a.s.m) ve Ebubekir- i Sıddık'a kâfi (yeterli) gelecek iki kişilik yemek yaptım. Ferman etti."Ensarın ileri gelenlerinden otuz kişi çağır" otuz adam geldiler, yediler. Sonra ferman etti. "altmış kişi çağır"Altmış adam daha davet ettim, geldiler, yediler, sonra ferman etti. "yetmiş kişi çağır" yetmiş kişi daha davet ettim, geldiler, yediler. Kaplarda yemek daha kaldı. Bütün gelenler o mücize karşısında İslamiyete girip, biat ettiler.O iki kişilik taamdan (yemekten ) 180 kişi adam yediler. "(Sayfa-114 )CEVAP :Halbuki Nebi (a.s) ile Ashab-ı, Mekke müşrikleri üç yıl boykot yaptıkları zaman Nebi (a.s)  ve  arkadaşları son derece büyük bir sıkıntı, darlık ve açlığa mahkum olup perişan oldular.O boykot döneminde Allah Resulü'nden hiç bir mucize rivayet edilmemiştir.  Tarihin kaydettiği verilere göre o dönemde sahabeler ağaç kabuklarını, deri parçalarını ve ellerine geçirdikleri zararsız otları yemeye başladılar.Dolayısıyla Said Nursi'nin tasavvur ettiği ve  inanmış olduğu Resul ile  Kur'an da anlatılan beşer Resul aynı  değildir.Ehli Sünnet ve  Şia'nın inandığı  ve  müşriklerin istediği beşer Resul değil, İlah Resul'dür.Tasavvuf ve  tarikat mensuplarının da Resul tasavvurları da hulul inancına bağlı olarak beşer Resul değil, ilâh Resul'dür. Müşrikler şöyle diyorlardı. "Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bağın olmalı, öyle ki, içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın" (İsra- 91)Yani "meşakkatsizce geçimini sağlayacak olağanüstü imkanlara sahip olmalısın" (Furkan- 7,8)Müşrikler, Said Nursi'nin Risalei Nur Külliyatına almış olduğu hurafe ve yalanlardan daha mantıklı isteklerde bulunuyorlardı.Malesef nurcuların sahip oldukları akıl İslami, Kur'ani hatta insani de  değildir.Allah Resulü (a.s ) ın mucize göstermesinin mümkün olmadığına dair yüzlerce âyet mevcuttur.Örnek olarak şu ayetlere bakılabilir.     (Ra'd 27; En'am- 35, 109; 35,Ankebut-  50,51; İsra-59)Bütün bu gerçeklere rağmen Said Nursi diyor ki,"Tirmizi ve Nesai ve Beyhaki ve Şifa-i şerif gibi kütübü sahiha beyan ediyorlar ki, Hz.Semurete'bni Cündüb der:Resulü Ekrem (a.s.m )a bir kâse et geldi.Sabahtan akşama kadar fevc fevc adamlar geldiler, yediler"(Mücizât-ı Ahmediye- sayfa, 116)HANGİ MUHAMMED? Yüce Allah tarafından kendilerine vahiy indirilinceye kadar müşrikler, Nebi ile Resulleri benimser, onlara saygı duyar ve onları severler. Resul oluncaya kadar aralarında önemli bir sorun yaşanmaz. Fakat ne zaman Resul olarak gönderilirlerse şirk ve tevhid (İslam) mücadelesi yüzünden çatışma ve ayrışma baş gösterir. Bu konuda en güzel örnek Salih (a.s)dır. Kavmi arasında sevilen biri olan Salih (a.s) Resullük görevi verildikten sonra kavmi kendisine aynen şunları söyledi. "Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına kulluk etmekten bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine kulluğa çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz"(Hud-62)İşte bunun gibi, Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Muhammed (a.s) ı çok severler! Ama Allah Resulü olan Muhammed (a.s) ı değil, Mekke vatandaşı olan Muhammed'i severler. Müşriklerin özelliği budur. Onlar hiçbir zaman kendisine Allah tarafından vahiy indirilen "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i sevemediler. Hiçbir zaman Kur'an'da anlatılan "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i görmek istemediler. Görmek istedikleri tek kişi Mekke ve Medine'de yaşayan vatandaş Muhammed'dir. İşte bundan dolayı "(Ey Resul! )Biz seni âlemlere (insanlara) rahmet olarak gönderdik" (Enbiya-107) âyetinde bulunan "rahmet" kelimesini "risâlet" makam ve mertebesiyle "risalet ve vahiy" ile değil, Muhammed ile ilişkilendirdiler. Risalet misyonunu ve vahyin rahmetini umursamadılar, risâleti anlayamadılar. Halbuki "rahmet" tamamen "vahiy" ve "risalet" yani "Allah" ile alakalı bir lütuf ve nimetti."...Bu Kur'an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır. İman eden bir toplum için bir RAHMET ve bir hidayettir"(Yusuf-111)Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimleri "Allah ve meleklerinin "Nebi"ye olan salat'larını" (yardım ve desteğini) de bağlam ve bütünlüğünden (Ahzab- 56) kopararak "Muhammed'e salâvât getirme" olarak tahrif etmişlerdir.Halbuki "Allah ve melekleri sadece Nebi'ye değil, müminlere de salât ederlerdi. "Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize "yusalli aleyküm" " üzerinize salât eden" yardım ve desteğini gönderen O'dur : Melekleri de size destek olur yardım ederler. Allah müminlere karşı çok merhametlidir"( Ahzab-43) Ehl-i Sünnet ve Şia'nın muhaddis ve müctehidleri yani âlimleri yanında, "Nübüvvet, vahiy ve risalet" önemli değildir. Varsa yoksa "Muhammed" sadece ve sadece "Muhammed'"dir! Aslında Mekke müşrikleri de vatandaş Muhammed ( a.s) a râzı idiler. Mekke müşrikleri Muhammed'i çok seviyor, saygı duyuyor, onların kaynaklarına göre aralarında hakem oluyor, kutsal siyah taşı yerine o koyuyordu.Önemli mallarını ve ziynet eşyalarını ona teslim ediyorlardı. Mekke müşriklerinin vatandaş Muhammed ile hiçbir sorunları yoktu. Tek sorun indirilen vahiy ile evliya ve ilahlarına karşı çıkan "Allah'ın Resulü" Muhammed idi.Onlar şöyle diyorlardı. "Aralarından kendilerine bir uyarıcı (Resulün) gelmesine şaşırdılar ve kafirler. "Bu yalancı bir sihirbazdır! İlâhları, tek bir ilâh mı yaptı? Doğrusu bu acaib bir şeydir! dediler"(Sâd-5,6) Yani Müşriklere göre sorun Muhammed değil, Allah'tan vahiy alan Resul idi. Şia ve Ehli Sünnet muhaddis ve müctehiderini de Kur'an'daki "Allah Resulü" Muhammed hiç ilgilendirmiyor. Onların tek ilgilendikleri rivayetlerdeki saf, ümmi, hiçbir şeyden haberi olmayan, Kur'an ile hiçbir bağlantısı bulunmayan, evliya ve İlâhlarına karışmayan vatandaş Muhammed'dir. Peki rivayetlerini uydururlarken neden "kale Muhammed'ün" "Muhammed şöyle dedi" değil de, "kâle Rasulullah" olarak yayınlamayı daha uygun gördüler? Onu da ümmi halkı aldatmak ve insanları Allah'ın hidayet yolundan engellemek için yaptılar.Yani "Resul'ün" karizmasını kullandılar. Yoksa "Muhammed'ün Resulullah" (Muhammed Allah'ın Resulüdür) ilkesi onlarda anlamsız ve kuru bir slogandan başka bir şey degildir. Onlar da "Nebi" ve "Resul" önemli değildir. Çünkü "Resul" kavramının nasıl ehemmiyetli bir mana taşıdığından zerre kadar bir bilgileri yoktur. Eğer olsaydı yalan haberlerinin başına "kâle Resulullah" "Allah'ın Resulü şöyle dedi" iftirasını atamazlard.Şia ve Ehl-i Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri Allah Resulünü Kur'an'dan koparıp uydurma rivayetlerle İslam'dan bağımsız olarak yepyeni bir din inşa ettiler. Yani Kur'an'da var olan Allah Resulü Muhammed yerine kendi dinleri için sanal ve hayali bir Muhammed yarattılar. İşte dünyanın en yalan ve Allah Resul'üne iftira olan bu dinlerini yıkmanın en önemli şartı, sürekli olarak Kur'an'da anlatılan Nebi ve Resul Muhammed'i ön plana çıkarmak olacaktır. Evet bütün insanların hidayet ve selameti için Kur'an'da anlatılan Nebi ve Resul Muhammed çok önemlidir. Kur'an'da yüzlerce âyette anlatılan Nebi ve Resulü anlamak hayati bir öneme sahiptir. Aynen Mekke müşrikleri gibi, Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri de dinlerine muhalif olduğu için Allah Resulü Muhammed (a.s) dan çok korkarlar. İnanç ve dinleri açısından Mekke vatandaşı olan Muhammed (a.s) Allah'ın Resulü olan Muhammed'ten evladır. Mesela: Mekke vatandaşı olan sade Muhammed onların evliya ve ilahlarına karışmayan bir Muhammed'tir. Fakat kendisine vahiy indirilen Allah'ın Resulü Muhammed (Ey Müşrikler!) Siz ve Allah'ın (yanında, ötesinde, berisinde) ondan başka kulluk ettikleriniz cehennem yakıtısınız..." (Enbiya-98) diyen bir Muhammed'tir.İşte bundan dolayı Ehl-i Sünnet ve Şia'nın din adamları Allah Resulü Muhammed'i hiçbir zaman anlamadılar, Kur'an'da yüzlerce âyette anlatılan Nebi ve Resul Muhammed'e gitmediler, onu hiçbir zaman sineye çekmediler ve onu anlamadılar. Halbuki Kur'an'dan bağımsız Mekke ve Medine'de yaşayan vatandaş Muhammed'in diğer insanlardan bir farkı bulunmamaktadır. Bunu ben söylemiyorum. Bu gerçeği Allah'ın kitabı Kur'an haber veriyor. (Ey Nebi! ) De ki: Ben, ancak sizin gibi bir beşerim.(Şu var ki) bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık her kim Rabb'ine kavuşmayı umuyorsa salih amel yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın"( Kehf- 110) Diğer bir âyet de şöyledir .(Ey Nebi!) De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık sadece O'na yönelin. O'ndan mağfiret dileyin. Müşriklerin vay haline!(Fussilet -6)Demek oluyor ki, Muhammed (a.s) ı değerli kılan şey onun Nebi ve Allah Resulü olması, yani Allah tarafından kendisine vahiy indirilmesidir.Vahiy ehli muvahhidler, yüzlerce âyette anlatılan Nebi ve Allah Resulünü iyi tanımalı ve bütün Resüllerle birlikte sadece Nübüvvet makam ve Risâlet misyonunu ön plana çıkarmalıdırlar. Muvahhidler, Allah'ın Resülleri arasında ayrım yapmazlar. Son Nebi ve Nübüvvet'e bağlı son Resül olan Muhammed (a.s) ile diğer Resüller arasında hiçbir fark yoktur. Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri evliya ve ilahlara karşı gelen Nuh (a.s) ı, Hud (a.s)ı İbrahim (a.s) ı, Resul Musa'yı, Allah'ın Resulü İsa Mesih'i bilmezler. Müşriklere, "Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yazıklar olsun! Aklınızı kullanmaz mısınız?(Enbiya- 67) diyen Allah Resulü İbrahim'i tanımazlar. Müşrikler, tağutlara meydan okuyan Nuh ve Hud (Aleyhimesselam) ı anlayamazlar. Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri şirk'le mücadele eden, evliya!!! ve ilahlara kulluğu reddeden Allah Resulü Muhammed Aleyhisselam'ı kabul etmezler. Onun için Ehl-i Sünnet ve Şia'nın muhaddis ve müctehidleri Kur'an'da yüzlerce âyette anlatılan Allah'ın Resulü Muhammed yerine uydurma rivayetlerle kendi dinlerinin Muhammed'ini icat ettiler. Çünkü kendi icad ve üretimleri olan Muhammed'e istedikleri her şeyi yaptırma imkânına sahip olacaklardı. Fakat Kur'an'da bulunan Allah'ın Resulüne uymak ve sadece ona itaat etmek zorunda idiler.HANGİ MUHAMMED? İstediklerini yaptırma imkânına sahip oldukları Mekke vatandaşı Muhammed mi?Kendisine uymak ve itaat etmek zorunda oldukları Allah Resulü Muhammed mi?Evliya ve ilahlarına yol veren, her türlü şirki onaylayan Muhammed mi? Evliya ve ilahlara vahiy'le savaş açan Nebi ve Allah Resulü Muhammed mi? Kur'an'da anlatılan vahiy mahsulü Allah'ın ahlakına sahip olan Muhammed mi? Uydurma şirk dininin Muhammed'i mi? Özgürlük savaşçısı Allah Resulü Muhammed mi? Kula kul olmaya öncülük eden hayal mahsulü masal kahramanı Muhammed mi? Hangi Muhammed? "Bütün ilahları tek bir ilah yapan (Sâd-5) Allah Resulü Muhammed mi? Sayısız ilah yaratan, Şia ve Ehl-i Sünnet'in Muhammed'i mi?En güzel ahlakı temsil eden Allah'ın Resulü arkadaş ve yoldaş Muhammed mi? (Tekvir-22)Âhirette bütün Resüllerin kendisine sığındıkları ilâh ve Rab Muhammed mi? Rahmet ve hidayete rehberlik eden Resul Muhammed mi? Her türlü yalan ve iftiraya, şirk ve hurafeye alet ve yol edilen uydurma Muhammed mi?Ey Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri!Böyle bir Muhammed yok! Siz hayal mahsulü, hiçbir zaman var olmayan, masal ve efsane bir Muhammed'in milletisiniz. Siz, Allah'ın Resulü Muhammed'in izinde değil, yoktan yarattığınız Muhammed'in yolunda, bir yokluğa ve hiçliğe yol almaktasınız.Ey Şia ve Ehl-i Sünnet'in Kur'an tanımaz cahilleri!Kertenkeleleri ve siyah köpekleri öldürmeyi sevap sayan bir Muhammed hiçbir zaman olmadı, böyle bir Muhammed yok!Gece geç saatlere kadar evinde oturanlara geç oldu evinize gidin diyemeyen güzel ahlak sahibi utangaç ve son derece mahcup bir Nebi Muhammet var!(Azab-53) Ey Resul tanımaz nankörler! Sağ elle yemek yiyemeyen çocuklara beddua eden bir Muhammed dünyaya gelmedi, öyle bir Muhammed yok! Yanında yüksek sesle bağırıp çağıranlara "arkadaşlar! susun, bağırmayın" (Hucurat-1,2,3) diyemeyen mükemmel bir edebe sahip olan Nebi ve Allah Resulü Muhammed var!Ey kara cahiller! Önüne gelene beddua ve lanet okuyan bir Muhammed hiçbir zaman yaşamadı, savaştan kaçanlara bile merhamet ile yaklaşan Nebi ve Resul Muhammed (a.s) var. "Camiye gitmeyenlerin evlerini yakmayı düşünen (Buhari) Muhammed hiçbir zaman olmadı, böyle bir Muhammed yok! İnsanlara (Enbiya-107) ve müminlere (Tevbe-61) rahmet olarak gönderilen Nebi ve Resul Muhammed (a.s) var. Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, Nesa-i, Malik bin Enes, Muhammed Bin İdris, Ahmed bin Hanbel'in hayali ve efsane Muhammed'inden, ay ve güneş kadar gerçek olan Allah Resulü Muhammed Aleyhisselam'a sizi davet ediyoruz.Dine hüküm koyan Allah'ın ortağı Muhammed diye bir kimse bu dünyada yaşamadı, böyle bir Muhammed yok, sadece kendisine vahyedilene sımsıkı sarılan ( Zuhruf-43,44) yalnız kendisine gönderilen vahyi tebliğ eden (Maide- 99) sadece ve sadece indirilen vahye tabi olan (Yunus-15,109; Ahkaf- 9; Ahzab-1,2) sadece vahiy'le insanları uyaran (En'am-51; Enbiya-45; Kaf-45) Nebi ve Allah Resulü Muhammed'e sizi davet ediyoruz. Yedi kat gökleri dolaşan bir Muhammed asla olmamıştır, öyle bir Muhammed yok, sokaklarda dolaşan ve acıktığında herkes gibi yemek yiyen (Furkan- 7) yaşadığı Kur'an'i hayat ile Müminlere örnek gösterilen (Ahzab-21) Allah Resulü Muhammed var.Ey Ehl-i Sünnet ve Şia'nın bağnazları! Siz batıl bir inanç, olmayan bir Muhammed'in peşine takılıp hüsrana doğru yol alıyorsunuz! Helal onları haram, haram olanları helal kılan bir Muhammed'i hiç kimse görmedi, böyle bir Muhammed yok, Kur'an'da anlatılan ve daha kendisi hayatta iken indirilen vahiyle dini tamlanan (Mâide- En'am-115) Allah Resulü'den başka Muhammed yeryüzünde yaşamadı.Uydurduğunuz kutsal gecelerinizde ve mevlütlerinizde yalanlarla anlatığınız Muhammed adında bir kimse Mekke ve Medine'de yaşamadı. Ey uydurma batıl dinin mukallitleri! Aslında dinde Muhammed diye bir kimse yoktur! Dinde son Nebi ve Nübüvvet'e bağlı son Resul olan Muhammed (a.s) vardır. Milletin ümmilerine yalan söylemekten vazgeçin, İnsanları aldatmaya hakkınız yoktur. Allah'tan korkun ve dürüst olun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder