5 Şubat 2022 Cumartesi

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(129.YAZI) Yunus Süresi 64-) Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, azim bir başarıdır.(Ey Nebi!) Onların sözleri seni mahzun etmesin. Çünkü bütün izzet Allah’ındır. O, işitendir, bilendir. 66-) Dikkat edin! göklerde kim var ve yerde kim varsa hepsi Allah’ındır yani Allah’tan başka (onun yöresinde-yanında-ötesinde) şeriklere dâvet edenler gerçekte neye tâbi olduklarının farkında değiller. Doğrusu onlar, zandan başka bir şeye tâbi olmuyorlar yani onlar sadece saçmalıyorlar. (Âyette, rivayetlere, ictihadlara, mezheplere, cemaat ve tarikatlara davet edenlerin müşrik oldukları vurgulanıyor. Göklerde ve yerde olanlar yüce Allah'ın olunca, din de ondan başkasının olamaz. Yani her şey Allah'ındır. Dolayısıyla zanni bilgilerden vazgeçip vahye teslim olun.) 67-) O (Allah), sizin için onda sükün (huzur- sekinet) bulasanız diye geceyi dinlenme kilan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü görünür (aydınlık) kılandır. Şüphesiz bunda (söz) dinleyen bir kavim için âyetler vardır. 68-)(Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. O'nu tenzih ederim. O bundan müstağnidir.(O’nun böyle şeylere ihtiyacı yoktur.) Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir sultan (delil) yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? 69-) De ki: Allah hakkında yalan yere iftira edenler asla kurtuluşa eremezler. 70-) Dünyada bir miktar metâ (geçimlik elde ederler) sonra dönüşleri bizedir; sonra da kâfir oldukları için onlara şiddetli azabı tattırırız. (İnsanın emek ve çabası neticesinde kazandıklarına Kur'an "metâ" (dünya geçimliği) adı verirken, yüce Allah'ın rahmet ve kereminden verdiklerine "nimet" adı verilmiştir. Yani metâ, dünyaya izafe edilirken, nimet, Allah'a izafe edilmiştir.) Nimet ile metâ arasında şöyle bir fark vardır. Nimet, maddi- manevi değerleri hatta dünya hayatı ve âhireti de içine alan çok geniş ve ebedi bir kavram iken, metâ, sadece dünya hayatında az bir geçimlik ve geçici bir yararlandırma anlamına gelmektedir.) 71-) Onlara Nuh’un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (nübüvvet) makamım ve (Resül olarak) Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size büyük (bir olay gibi ağır) geldiyse, ben Allah’a tevekkül ettim. Siz de planlarınızı (yapın) ve şeriklerinizi toplayın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) kararı bana hemen uygulayın, sakın beklemeyin. 72-) "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah’tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu." 73-) Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat iman etmeyenlerin) sonu nasıl oldu! (Âyette bulunan "onu yalanladılar" ve "âyetlerimizi yalanlayanları" ibareleri, Resül ile vahiy arasında bir farkın olmadığını gösteriyor. Resül, vahye eşit bir konuma sahiptir.) 74-) Sonra onun arkasından birçok Resülleri kendi kavimlerine gönderdik. Onlara beyyinât (apaçık âyetler) getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye iman edecek değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz. 75-) Onlardan sonra Musa ve Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik, fakat kibirlendiler yani onlar mücrim bir kavim idiler. 76-) Katımızdan onlara hak (vahiy) gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler. 77-) Musa: "Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi. 78-) Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yerde büyüklük ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz ikinize de inanacak değiliz. 79-) Firavun dedi ki: Bütün alim sihirbazları bana getirin! 80-) Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi. 81-82) Onlar iplerini atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu ibtal edecektir. Çünkü Allah müfsidlerin amellerini ıslah etmez.Yani suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle hakkı tahakkuk ettirecektir. (Yukarıdaki âyette simgesel bir anlatım tarzı mevcuttur. Yani sihirbazlardan maksat uydurma şirk dininin âlimleridir ve ilmi bir munazara ve mucadele yapılmaktadır. Musa (a.s) onlarla indirilen vahiy ile mucadele etmektedir. Çünkü Resülün vahiy'den başka bir şeyle mucadele etmesi âyetlere aykırıdır. Yani Resüllerin görevi vahyi tebliğ etmektir. Zaten bir çok âyette Musa(a.s) ın âyetlerle, furkanla, kitapla Firavun'a gittiği söylenmektedir. Âyette"...Allah kelimeleriyle hakkı ortaya koyacağını..." (Yunus-82) haber veriyor. Ayrıca bu konuda şu iki âyet de önemlidir. "Musa dedi ki: Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir Resul'üm. Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylememek benim üzerime bir borçtur" (Âraf-104, 105)Dolayısıyla sihirbaz âlimlerle mucadele dille ve delille yani ilim ve hikmetle olmuştur. Allah tarafından gönderilen bir Resül için bundan başka bir galibiyetin hiçbir önemi yoktur. Yani bu şekilde iplerle, yılanla, ejderhayla bir zafer hiç bir zaman onun davasının doğru ve onun haklı olduğunu göstermez. Sadece onun daha uzman ve daha tecrübeli olduğunu ortaya koyar.) 83-) Firavun ve kavminin kendilerini fitne etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka Musa’ya iman eden olmadı. Çünkü Firavun yerde ululuk taslayan (zalim-zorba) yani o müsriflerden biri idi. 84-) Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a iman ettiyseniz ve O’na teslim olduysanız sadece O’na tevekkül ediniz. 85-86) Onlar da dediler ki: "Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz! Bizi o zalimler kavmi için bir fitne konusu kılma! Yani bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!" 87-) Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi kıble yani salât'ı ikâme edin yani müminleri (kurtuluş için) müjdele! diye vahyettik. 88-) Musa dedi ki: Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve ileri gelenlerine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Rabbimiz! (Onlara bu mülk ve saltanatı), insanları senin yolundan saptırsınlar diye mi (verdin)? Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerinin üzerini bağla. Çünkü elem verici azabı görmeden iman etmeyeceklerdir. 89-) Allah: İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz ikiniz istikâmet sahibi olunuz yani sakın o bilmezlerin yoluna tâbi olmayın! dedi. 90-) Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri ırkçılık ve düşmanlık üzere onları takip ettiler. Nihayet (denizde) boğulma onu idrak edince, (Firavun:) "Gerçekten, İsrailoğullarının iman ettiği, kendisinden başka ilah olmayan (Allah'a) ben de iman ettim. Ben de teslim olanlardanım!" dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder