31 Ocak 2021 Pazar

 CEMAAT VE TARİKATLARIN İNANÇ VE KARAKTERLERİ

(1.YAZI)

Dünyada bulunan bütün cemaat ve tarikatların inanç ve karakterleri aşağı yukarı birbirine benzemektedir.


Bu cemaat ve tarikatların inançları birbirinden farklı gözükseler de Kur'an açısından baktığımızda aslında hanif İslam dini ile hiçbir ilgilerinin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Çünkü cemaat ve tarikatlar Kur'an'ın ortaya koymuş olduğu vahiy dininin en önemli şartı, olmazsa olmazı olan ihlas'tan yoksundurlar.

 

Yani onlar,  dinlerini Allah'a özel kılıyor değillerdir.

Onların dinlerinde vahiy'den başka her  şey mevcuttur.

Dinlerine Allah'ın âyetlerinden bir şey almamışlardır.


Dolayısıyla Allah'a özel kılınmayan bir dinin "İslam dini" olarak nitelenmesi cehaletten başka bir şey değildir ?


İslam dininin tek kaynağı, otoritesi ve sahibi Allah'tır.

Rahmân ve Rahim olan Allah,  saf ve hanif dininde hiç bir ortak  kabul etmediğini yüzlerce âyetle ortaya koymuştur. 


"(Ey Nebi ! ) Şüphesiz ki kitab-ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a özel kılarak kulluk et. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır..."

(Zümer-2,3)


"Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır..." demek, içinde başkalarının inanç, söz, ictihad ve fikirlerin olduğu dinlerin  Allah ile bir ilişkilerinin olmadığını ve "İslam dini"  olarak adlandırılamayacaklarını deklare etmek içindir.


 İslam dininin Allah'tan başka hiçbir otoritesi, hüküm kurucusu,  helal ve haram koyucusu  yoktur.

"...O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez"

(Kehf-26)


"Allah'ı bırakıp da kulluk ettikleriniz, sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir şey indirmemiştir.


Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler"

(Yusuf-40)


 İnancın nasıl olacağını, ibadetlerin  nasıl yapılacağını, gerçek ahlakın ne  olduğunu Allah tarafından indirilen vahiy haricinde hiç kimse  ortaya koyamaz.

 

İşte Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidlerinin  ve onlara fanatik bir şekilde bağlı olan cemaat ve tarikatların inanç ve karakterlerinin yani ahlaki seviyelerinin  nasıl olduğunu göstermek için bu yazı dizimizde örnek alacağımız  İhlas holdingin kurucusu 


"Enver Ören ve cemaati olan ışıkçılar" tâifesi olacaktır.


 Kur'an'ın ilim ve ahlakından uzağa savrulanların nasıl bir anlayış ve ahlaka büründüklerini daha iyi  göreceğiz. 


Aslında Kur'an'ın hikmetinden uzak olan  cahillerin nasıl bir inanca ve karaktere sahip olduklarını  Fetö  çok acı  bir şekilde bize  göstermiştir.


 Fakat bu ışıkçılar tâifesini yakından görmekle  akılda bulunan bazı şüphe ve  istifhamlar yok olacaktır.

 

Yani cemaat ve tarikat liderlerinin     nasıl Kur'an ahlakından ve İslam onurundan mahrum  olduklarını göreceğiz. 


 Bu cemaat ve tarikatların "Allah'ı" "İslam dinini' "Allah'ın Resulünü, dinen kutsal olan kavramları" kullanarak  milleti nasıl soyduklarını göreceğiz.


Aslında cemaat ve tarikatlar, ümmi  insanlara  "faiz haramdır" diye kandırıp mal ve mülklerini ellerinden alındığı bir tezgah ve örgütlenmeden başka bir şey değillerdir.


Gazeteci yazar Sabahattin Önkibar bütün bu konuları  "Takkeli Firavunlar" adlı kitabında çok güzel bir şekilde işlemiştir.


Sabahattin Önkibar yıllarca TGRT de spikerlik ve möderetörlük  yapmış, bu cemaatin içinde kalmış, sırlarına vakıf olmuş birisidir.


 Aslında bu kitab-ı  okuduğumuzda Allah'ın izniyle az da olsa Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne vakıf olduğumuzdan yani Kur'an'ın bize  vermiş olduğu ilim ve anlayışla cemaat ve tarikatların  inanç ve  karakterleri tuhafımıza  gitmeyecektir.


Fakat Kur'an ilim ve ahlakından uzak duran  birinin cemaat ve tarikatların  inanç ve karakterlerini bu şekilde deşifre etmesi ilginç  olmuştur.


Şimdi Kur'an cehaletinin insanları nasıl bir ahlaka sürüklediğini görelim.

Ancak sizin takılacağınız kişi "Enver Ören"  ve "cemaati" olmasın.


Esas ibret alacağımız gerçek, mezhep ve fırkaların  nasıl büyük  bir bela ve  felaket olduğunu görmek olmalıdır. 


 Kur'an'dan kopuşun yani fırka ve  mezheplerin hakim güçler karşısında nasıl sefil bir seviyeye  düştüklerini anlayacağız.


Aslında Kur'an'a karşı mezhep rivayet ve  ictihadlarını  savunan  siyasal islamcıların, cemaat ve tarikatların "Allah'ın hakimiyetini" dillendirmelerinin gerçek nedeni, kendi hakimiyet alanlarını korumak ve genişletmekten başka bir şey değildir. 


Yoksa uydurma dinin inanç ve kuralları ile Allah'ın hüküm  ve  hakimiyeti sağlanabilir mi?

"Allah hakimler hâkimi değil mi?

(Tin-8)


 "Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait değil mi?

(Âli İmran-180)

 "Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah'ın  değil mi?

(Âli İmran-189)


İnsanların amelleri  inançlarına  göre değer kazanır.

İnancı bozuk olanın hayırlı ve faziletli bir fiil ortaya koyması mümkün değildir.


Yani imanı sağlam olmayandan  güzel ahlak ve onurlu bir karakter beklemek olmayacak bir şeydir.

Sabahattin Önkibar'ın "Takkeli Firavunlar" kitabından:


 İHLAS FİNANS KURUMUNUN SEYRİ  ve  SERÜVENİ.

 İhlas Finans tahmin edilenin ötesinde mevduat topladı ve faiz her ay kâr payı adı altında mudilere ödenmeye başlandı.


Toplanan mevduat ise yatırıma, şuraya buraya değil borsaya yönlendirildi ki batış  sonrasında yapılan incelemede toplanan paraların çok çok az kısmının kredi 

talebinde bulunan sanayiye kredi olarak aktarıldığı, büyük kısmının ise İhlas'ın  içinde kullanıldığı belgelendi. 


Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun kesin rakamlarına göre İhlas Finans'ta hortumlanan paranın toplamı  tamı tamına 750 milyon dolardır.

 Bu kadar büyük bir para nereye saçıldı ? sorusuna gelince...

 Bir kısmı yurt dışına gitti.

 

MESELA: ABD'nin Florida eyaletindeki Miami'de çiftlik evler projesi için binlerce  dönüm arazi alındığını Enver Ören'den duymuştum.


Arazi alındı ama inşaat yapılamadı ve proje   fiyaskoyla sonuçlandı.

Araziler ne oldu bilmiyorum.

Keza yine ABD'de  bazı emlak yatırımlarının  yapıldığını dinlemiştim.

 

İlaveten Türkiye'de Coca-Cola'ya  alternatif olarak düşünülen Kristal kola gibi yatırımlar yapıldı ama sonuç husran oldu.

 

Tabii İhlas Finans mevduatının en çok savrulduğu yer hatıra dayalı kredilerle TGRT  harcamalarıydı.

Yakından biliyorum, Ankara'dan kim telefon ettiyse  onların yakınlarına ipoteksiz Kredi ler verildi bunların pek çoğu geri dönmedi.

Buna ilaveten TGRT için servetler saçıldı.


Mesela Sibel Can'ın boğazın en nadide yerlerinden biri olan Nakkaştepe'de bugün fiyatı 7-8 milyon dolar olan  havuzlu tripleks villalardan birine sahip olmasına yardımcı olundu ki o villanın  aynısından bir tane de 28 Şubat'ta askerle İhlas'ın arasını  bulsun diye transfer edilen Kenan Evren'in basın danışmanı Ali Baransel'e  hediye edildi.


Keza Gülben Ergen TGRT'de  kazandığı büyük paralarla Tarabyadaki Nurol Malikânelerinde mülk sahibi oldu.


Kadir İnanır'la milyon dolarlık mukaveleler  yapılırken,  Seda Sayanlar, Muazzez Ersoylar, Orhan Gencebaylar, Jülide Ateşler, Murat Soydanlar  rüyalarında göremeyecekler paralar kazandılar.


 Barış Manço bile aldığı muhteşem villanın  TGRT'den  kazandığı paralar sayesinde  olduğunu TGRT'deki  karşılaşmamızda söylemişti.

Kuşkusuz bütün bunlar program karşılığıydı  ama büyük meblağlardı ve tamamı İhlas Finans'tan karşılanıyordu, zira TGRT sürekli zarar içindeydi.


 Sadece bunlar değil, o dönem neredeyse bütün sanat camiası TGRT ile  karnını doyuruyordu. 


Enver Ören sanat camiasının âdete rızık tanrısıydı ve

konuklarını odasına Cumhuriyet altınlarına sarılmış  çikolata sağanakları ile karşılıyordu ki  bunun bir örneği,

tesadüfen tanıklık ettiğim için biliyorum, Serdar Ortaç'tı.  


Enver Ören'in o günlerde bütün işi bu sanatçılarla sohbet etmekti.

Yanına Ali Baransel dahil hiçbir TGRT Genel Müdürünü  almaksızın Holding odasında bir gün  Avşar'la iş konuşur,  ertesi gün Türkan Şoray'a  dizi teklifleri yapardı.

Dahası hangi sanatçının  ayağına diken batsa Enver Ören hazır ve nazırdı.


Ebru Gündeş beyin kanaması geçirince  yardımına ilk koşan ve bütün hastane masraflarını karşılayan Enver Bey'di.


Ören Cumhurbaşkanı Demirel'i izlemek için göreve giderken otobüsü kaza yapıp ölen muhabirimiz

Ahsen Çetiner'in Ankara'daki cenaze törenine gelememe gerekçesini hiç unutmam telefonda şöyle açıklamıştı.


"Sibel Can'ın ayağı kırılmış geçmiş olsuna gideceğim.

 O daha mühim!"

 

Mahsun Kırmızıgül'ün Hilmi Topaloğlu ile  ortak olduğu Prestij Müzik şirketi çok zora  düşünce,  adını yazarsam Türkiye'de gündem konusu olacak birinin talebi üzerine Enver Ören  3 milyon dolar nakit parayı Mahsun'un önüne serdi ki Kırmızıgül bile


"Enver abi bana bu parayı veriyorsun ama ben bunu zor geri ödeyebilirim" dedi ve "Canın sağ olsun" karşılığını aldı.


 Enver Bey bu olayı bana "Hayır diyemeyeceğim biri ver dedi ve karşılığını fazlasıyla alırım diye düşünerek verdim" diye kendisi anlatmıştı.

 

Yine o günlerde şöhret basamaklarını hızla tırmanan Beyaz namıyla Beyazıt  Öztürk'e Milyonlarca dolar transfer ücreti  teklif edildi ki bu tekliften  son anda Aydın Doğan'ın sert uyarı  telefonayla dönüldü.


 TGRT o dönem işi  o kadar abarttı ki İFPAŞ diye  bir şirket kurarak büyük paralarla Türkiye'nin en büyük köstüm arşivini oluşturdu.

Amacı İslam ülkelerine  evliya filmlerini  satmaktı ama sonuç tam bir çöküştü  ve çekilen onlarca evliya filminin bir tanesi bile satılamadı.


 İhlas Finans'ın savrulan  paraları  elbette TGRT ile sınırlı değildi.

(S. 15, 16, 17)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder