3 Şubat 2021 Çarşamba

 İNFAK'IN ÖNEMİ 

(2.YAZI) 

  İslam'ın, insanlar arasındaki dayanışmaya getirdiği en önemli tedbir infak ahlakıdır.

 

İnfak,  akıl, zeka, icad, kabiliyet, mal, mülk, servet gibi  nimetlerin insana verilmiş birer emanet olduklarını öğretir. 

 

İnfak,  muhtaçlara ulaşmayı, onların dert ve ızdıraplarını paylaşmayı öğretir.


 İnfak, imanı korur, sevgi bağlarını güçlendirir, toplumsal dengeyi sağlar, hasedi ve bencilliği  yok eder. 


İnfak,  başkasının  elindekine göz dikmeyi önler, hırsızlığı azaltır,  rüşveti engeller, zulüm ve haksızlığın yerine merhamet duygusunu geliştirir. 


Müminler,  infak sebebiyle maddeye tapmaktan kurtularak, basit menfaatler karşında onur sahibi olmayı öğrenirler.


Kur'an'a göre mal, mülk, servet ve her türlü zenginlik Allah'a mahsustur. 

"Ey insanlar! Siz fakirsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak Allah'tır"

(Fatır-15)


"İşte sizler, Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz.


İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendi (aleyhine) cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. 


Eğer infak etmekten yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar  sizin gibi (cimri)  de olmazlar"

( Muhammed- 38)


Gerçek müminler, Allah'ın kendilerine emanet olarak verdiği mallardan başkalarına infak edenlerdir. 


"Allah'a ve Resulü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden infak edin. Sizden iman edip de infak eden kimselere büyük bir mükafat vardır"

(Hadid-7)


 Mal ve Mülkün Allah'a ait olduğunun şuurunda olan ne onunla şımarır ne de onu elde etmek için başkasının hakkını yer. 


Elindekini başkasıyla paylaşan  kimse, mülkün asıl sahibinin kim olduğunun farkındadır.


Esaretin ve mahkumiyetn en kötüsü  kişinin nefsine, arzularına, hava ve hevesine düşüncesizce mahkum olmasıdır.


Böyle bir kimse, yüce Allah'ın  merhamet ve mağfiretini kaybeder.  


Özgür yaratılan insanın nefsine esaret ve mahkumiyeti, demir parmaklıklar arkasına atılmak gibi değildir.


Bu esaret, öze yani yüreğe yani benliğe vurulan kırılması ve çözülmesi mümkün olmayan bir zincirdir. 


Bu esaret zincirini kırabilene selam olsun. 


İnfak ahlakı, müminin böyle berbat ve aşağılık bir esarete düşmesini önler.


İnfak meziyeti, bu tutsaklığa mahkum olanları özgürlüğüne kavuşturur.


Tevhid özgürlüğünden sonra gerçek özgürlük nedir diye sorulsa, herkes kendi cibilliyetine göre bir tarif yapar.


Yani herkes özgürlüğü kendi bulunduğu konuma ve duruma göre yapar.

 

Kim nasıl anlarsa anlasın, aslında özgürlük bir çok kişinin mahkum olduğu tutkulara hakim olabilme iradesidir. 


Ya da mal ve mülkün yani fani dünyanın geçici metaına esir olmamadır. 


Özgürlük: Dünyaya ait eşya, servet arzusunun  yüreği tutsak almaması, cimrilik ahlaksızlığının akla üstün gelmemesidir.


Zenginlik karşısında özgürlük, malın yüreğine sahip olmasından kurtulup mala egemen olma olabilme iradesidir. 


İnfak, ancak böyle irade sahiplerinin kolaylıkla yapabilecekleri erdemli ve üstün bir ahlaktır.  


Yani o, malına hakimdir,  ona  hükmedebilmektedir.

Dolayısıyla gerektiğinde malının bir kısmını hayır yoluna insanların hizmetine sunabilir.


 İşte bu ahlak, mal, tutku, servet ve nefis karşısında gerçek bir  özgürlüktür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder