22 Ocak 2021 Cuma

 KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ 

(6.YAZI) 

Kur'an'ı kendi bağlam ve bütünlüğü içinde anlaşılmasının vazgeçilmezlerinden biri belki de en önemlisi Kur'an'a temiz bir zihinle önyargısız yaklaşmaktır. 


 Mezhebi yaklaşımlarla insanlar,   daha önceden kabullendikleri batıl  sonuçlardan başka hiçbir başarı elde edemezler, olumlu hiçbir sonuca ulaşamazlar.


İnsanların inanç ve fikirlerini batıl sarmalamış ise, kendisine şerik kabul etmeyen Kur'an'ın anlaşılması imkansız olacaktır.


Bu bakımdan kendisinin Allah katından tek gerçek olarak takdim eden Kur'an'ın 

"De ki:  Kesin delil, ancak Allah'ındır..."

( Enam- 149)

 anlaşılması ve yorumlanmasında vazgeçilmez en temel ilkelerden biri, önyargıdan uzak durma ilkesidir. 

 

Yani Kur'an'dan azami istifade etmek isteyen, Nebi adına iftira edilen bütün rivayetler başta olmak üzere, kimin eseri olursa olsun, isterse büyük olarak tabir edilen muhaddis ve mezhep imamlarından geldiği iddia edilsin, isterse zamanın âlimi, kutbu olarak inanılan  şahsiyetlerin fikirleri ve  eserleri olsun, din ve hüküm olarak  Kur'an'dan başka hiçbir kitaba iman etmemek Kur'an'ın anlaşılması için şarttır.


Aksi takdirde tek doğruya ulaştırdığı iddiasında olan Allah'ın kelâmını, (İsra-9) insanların peşin hükümle yorumlamaları onun indiriliş gayesinin gözardı edilmesi demektir ki buda, Kur'an'ın tek hidayet ve rehber kaynak olma özelliğini hükümsüz kılacaktır. 


Kur'an, kendi ifadesiyle, yukarıda da  açıklamaya çalıştığımız gibi, bağlam ve bütünlüğü içerisinde her türlü çelişkiden uzak bir kitaptır. 

(Nisa-82) 


Bu sebeple onun maksadını anlamanın en önemli yolu, hiç şüphe edilmesin, Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları idrak ederek, bağlam ve bütünlük içinde, mezhep ve fırka taassubundan uzak kalarak,  önyargısız, temiz bir zihin ve saf bir inançla, hiç bir şeyin tesirinde kalmadan, iyi niyetle ona güvenip  yaklaşılmasından geçmektedir.


Kur'an, gönül eğlendirme ve müzik,  oyun ve eğlence, sihir ve tılsım, ebced ve formül kitabı değil, güven  ve güzel ahlak, edep ve ibret, sevgi ve saygı,  tezekkür ve tedebbür, taakkul ve tefekkür ile kendine yaklaşılması gereken, canlı ve dinamik nesiller inşa etmeyi hedefleyen, tevhidi ve güzel ahlakı önceleyen, adalet ve merhameti  hayata hakim kılmak isteyen ilahi bir ruhtur.


Kur'an kısaca, tevhid, adalet, insan hakları, ibret, merhamet ve güzel ahlak kitabıdır.


Dolayısıyla bugün Kur'an'ın  anlaşılmamasının en  büyük nedenlerinden birisi rivayetlerin ve ictihadların hayatımızdaki etkinliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. 

 

Biz Kuran'ı bir bütün olarak ele aldığımızda, onu ön yargılardan arınmış bir bakış açısıyla incelediğimizde, özellikle Şia ve Ehl-i Sünnet arasında derin fikir ayrılıklarına ve çatışmalara yol açan ihtilafların önemli ölçüde azaltılabileceğini ve Kur'an'ın ifade ettiği o çelişkisizlik niteliğine ulaşma yolunda büyük ilerlemeler kaydedileceği inancını taşıdığımızı söylüyoruz. 

(Âli İmran-103/106)


Kur'an muayyen konularda fikrini açıklarken muhataplarına, kendisine özel muhteşem bir üslupla hitap eder.


O, bazen insani duyguları coşturan, gönüllerin derinliğine tercüman olan,  eşsiz bir edebi parçanın,  ruhlarda icra ettiği etkiyle  kıyaslanmayacak bir şekilde karşımıza çıkarken, bazen akla ve muhakemeye hitap eden ilmi bir eserden daha üstün bir ifade tarzı  ortaya koyar. 

 

Bu ilâhî kelâmı indiren,  yarattığı varlığın bütün özelliklerini bildiği içindir ki, insanı bütün duyguları ile muhatap alır.


Onun zaaflarını, duygularını, kusurlarını ve aklını birlikte mütalaa eder. 


Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Kur'an'ın nazım ve belağat, icaz ve güzel okuma yani tecvid ile ilgili özelliklerini, ifadelerinde bulunan edebi sanatları ele alırken o kadar ileri gitmişlerdir ki,  bu konuda Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü, içinde bulunan yüzlerce kavramın hangi anlama geldiğini  tamamen ihmal etmişlerdir. 


Kur'an  hiç şüphesiz Allah tarafından  elimizdeki şekilde gelmiştir. 


Yapısının güzelliklerini, ender özelliklerini, insicamını, edebi ve belağatini ele almanın gereksiz olduğunu söyleyemiyoruz.


Fakat Allah'ın mesajı asıl maksadını   gerçekleştirmemişse en azından enerjimizi en önemli olanların  yerine daha aşağı derecede bulunan  konularda harcadığımızı itiraf etmemizde bir mahzur olmasa gerektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder