15 Ocak 2021 Cuma

 KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ 

(2.YAZI) 

 Kur'an'da bulunan özellikler başka hiçbir kitapta bulunmaz.  


Bu özelliklerden en önemli olanları, bağlam ve bütünlüğünün bulunması, bir hikmete sahip olması, aynı manaya geldiği düşünülen kavramlarının arasında bulunan ince ayar ve hassas denge,  apaçık ve anlaşılır olması, her türlü ihtilaftan uzak olmasıdır.


Bilindiği gibi Kur'an'ın bölümleri, bölümlerinin  bünyesinde ana başlıkları ve tâli başlıkları olan bir kitap değildir.


Beşeri kaynaklarda genellikle bilgiler, düşünceler ve mantıki deliller, te'lif metodu ile düzenli  bir şekilde belli bir konunun etrafında döner.  


Fakat sözün gücüne ve söz kültürüne sahip bulunan Kur'an'ın tertibi tamamen alışılmışın dışında bir görünüm arz eder.


Kitap ve yazı şeklinden daha  çok hitap (söz) olarak kendini ortaya koyar. 


Zaten hayatı bütünüyle kucaklayan, insanların yollarını aydınlatan,  adeta onlarla canlı bir diyaloğa geçen, tüm insanlığa dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren ilâhi  hitabın (sözün)  sadece belli konuları işlemesi beklenemez. 


Kur'an'da en başta inanç esasları (İslam-Tevhid)  ahlaki prensipler daha sonra ilâhi hükümler, kıssalar, göklerde ve yerde  Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren âyetler, davetler, nasihatler, ibretler, uyarmalar, korkutmalar, müjde, emir ve yasaklar, teşvikler ve sakındırmaların iç içe  alındığı özel bir hitap, bir kelam-ı ilâhi, eşsiz bir  hadis, hikmetli bir çağrı, merhamet yüklü  bir sesleniş özelliği taşımaktadır.  


Kur'an'ın bu özelliklerinin okuyucuyu  bıktırmayan,  onu pasifize etmeyip aksine şuur ve bilincini sonuna kadar açan, onu söz söylemeye teşvik eden, derinlemesine düşündüren, fikrine canlılık  kazandıran, "haydi sende konuş" diyerek özgür yaratıldığını ortaya koyan bir nitelikte olduğunu ifade etmek gerekir.

 

Kur'an tekrar edildiğinde, en küçük birimi olan harflere, kelimelere, yan cümlelere, ana cümlelere, cümlelerden oluşmuş âyetlere ve  bu âyetlerin oluşturduğu daha büyük konulara  kadar her Kur'an parçasının başlı başına görevler üstlendiği gibi, Kur'an'ın bütünlüğü içinde birbiriyle bağlantılı bir makinenin parçaları,  bir saatin çarkları gibi bir mekanizma oluşturduğu görülür. 


Kur'an'ı herhangi bir aygıta benzetirsek sözünü ettiğimiz irili ufaklı bu parçaları aygıtı oluşturan a- b- c- ç gibi unsurlar olarak düşünebiliriz.


Bu parçaları tek başlarına muayyen bir rol üstlenmekle birlikte onları aygıtın tümünün ahenkli ve uyumlu çalışmasını sağlayan fonksiyonları vardır.


Yani anlayacağınız Kur'an canlı bir organizma, bir makinenin çarkları  gibidir. 

 

Dolayısıyla Kur'an'ın parçaları,  yerine göre birbirlerini tamamlayan, yerine göre birbirlerini açıklayan, birbirlerine yol gösteren nitelikleriyle birbirinden ayrılmayacak ve  kopmayacak bir bağlam ve bütünlük oluştururlar.

 

Kur'an ekolojik dengede bulunan canlıların birbirlerine olan ihtiyacı gibi, kendi bütünlüğü içinde en ufak elemanlara ihtiyaç içinde kendisini hisseder.


Çünkü bir yerde kapalı olan ifade başka bir yerde açık, bir yerde muhtasar  olarak verilen inanç, diğer tarafta detaylı, bir yerde mutlak olan, başka bir yerde kayıtlanmış,  bir yerde genel ifadeli bir husus, diğer yerde tahsis edilmiş şekilde geçebilir.


Buna bağlı olarak, aynı kökten türeyen kelimeler değişik ortamlarda farklı manalar kazandığı gibi kök itibariyle büsbütün farklı olan kelimeler birçok yerde aynı anlamı  vurgulamaktadır. 


Yani Kur'an, edebiyat  ve belağati ile  Arap dilinin bütün özelliklerini bünyesinde barındıran bir hitaptır. 


Kur'an'ı bir madene benzetecek olursak, bu madenden azami derecede yararlanabilmek için onun tüm elementlerini yani kavramlarının ortaya çıkarılıp bir sürü işlemden geçirilmesi gerekmektedir.


Kur'an'ın dışında bulunan ibare ve  kavramlarla ona müdahale etmek sisteminin anlaşılmasını imkansız kılacaktır. 

 

Kur'an üzerine yaptığı semantik çalışmalarıyla tanınan Japon asıllı Prof.Tashihito İzutsu, Kur'an'ın bütünlüğü ile ilgili şu çarpıcı tespiti  yapar.

"Kur'an'da kelimeler arası ilişki son derece ilgi çekicidir.


 Mesela: Allah, Resul, Nebi, İslam, ümmet, millet,  şefaat, din  gibi gibi birçok önemli Kur'an sözlerini toplayıp, Kur'an'da ne anlama geldiğini bakmakla kavranabileceği zannedilir.

Fakat hakikatte mesele öyle sanıldığı kadar basit değildir.

 Çünkü bu kelimeler, Kur'an'da birbirinden ayrı, yalın halde bulunmazlar.


Her birinin ötekiyle yakın bir ilişkisi vardır.


Bu kelimeler, müşahhas anlamlarını, birbirleriyle olan bu ilişki sisteminden alırlar. 

 

Diğer bir ifade ile bunlar, kendi aralarında büyük- küçük, çeşitli gruplar teşkil ederler ve birbirlerine muhtelif yollarla bağlanırlar. 

 

Bu suretle sonunda gayet düzenli bir bütün, son derece karışık kavramsal ve  mükemmel bir münasebet ağı kurarlar. 


İşte önemli olan husus,  bu anlam sistemini yakalamaktır"

(Tashihito İzutsu Kur'an'da Allah ve insan (Çev. Süleyman Ateş) Ankara 1975, s. 15- 16 )


Bundan da anlaşılıyor ki manalar yalnız  başlarına  değil,  daima bir sistem içinde değer  kazanırlar.


Kur'an'ı incelediğimizde onun Mekki ve Medeni âyetleri ile tarih itibariyle önce indirilen sonra indirilen âyetleriyle bir bütünlük içinde olduğunu görürüz.


Bunun anlamı şudur:

 Kur'an'ı Mübin bilinen tertibi ile bir bütünlük arz etmektedir. 

 

Esasen Kur'an kendisini bir kitap olarak takdim ettiğine göre onda bir iç dizayn bir ahenk bulunduğundandır. 

 

Çünkü yüzlerce olay üzerine  ve ancak yirmi üç yılda tamamlanan normalde fikri düzeninden ve mantıki  tutarlıktan  mahrum gelişigüzel indirilen  bir metnin  eksiklikten kurtulamayacağı muhakkaktır. 


Sonsuz bir ilme ve sisteme (hikmet)  dayalı olarak indirilmiş (Nisa-166; Araf- 52)

 ve âyetleri de ona göre tertip edilmiş bir kitabın her şeyden önce bütünlük arz eden insicamlı bir iç dizayna sahip olması gerekir.

 

Kur'an kendisini "tek bir söz" (Casiye-6; Mürselât-50) hükmünde olduğunu ifade ederken, onun bir bütün olduğunu ve bütünlüğü içinde anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır.


Evet gerçekten de Kur'an kendisinden söz ederken "hadis, kelam, öğüt, hak, kavl, davet, mesaj   gibi tekil ibareler kullanarak tek bir söz hükmünde olduğunu ortaya koymaktadır. 

 

Kur'an'ın önemli özelliklerinden biri de kendi bağlam ve  bütünlüğü içinde  Arapçaya fazla ihtiyaç duymadan  açık ve anlaşılır olmasıdır. 


Eğer Kur'an yukarıda anlatmaya çalıştığımız bağlam ve  bütünlüğü çerçevesinde açık ve anlaşılır bir kitap kimliğinde ise o kendisini tebyin, tasrif, tafsil ve tefsir ediyor demektir.

 

Kur'an, kendisinin açık ve anlaşılır olduğunu yüzlerce âyette  ortaya koyar. 

Mâide-15; Hicr- 1; Nur- 34, 46; Şuara- 2; Kasas-2; Neml-1; Duhan 2;Talak- 11)


Bir çok âyette geçen "Ha Mim,  apaçık kitab-a andolsun ki...." ve "Bunlar,  kitabın ve apaçık olan Kur'an'ın  âyetleridir"  gibi ifadelerden, Kur'an'ın hem kendi iç yapısında açık olduğu, hemde  insanların ihtiyaç duydukları hususları  açıklayan ve Allah katından inzal edildiğine şüphe edilmeyen bir kitap olduğu anlaşılmaktadır.


Ayrıca "apaçık" gibi ifadeler de Kur'an'ın açık ve anlaşılır olduğunun  delili sayılırlar. 

 

Yine "Biz Kur'an'ı her şeyi açıklayıcı olarak sana indirdik..." (Nahl- 89) gibi ifadelerle Kur'an'ın açıklayıcılık özelliğini  vurgularken "âyetleri geniş geniş açıkladık..."

( Enam- 97)


"O Allah ki kitabı size genişçe  açıklanmış olarak indirdi..."

( Enam- 6) gibi ayetlerde de  Kur'an ayetlerinin geniş ve detaylı olarak  açıklandığını ifade etmektedir. 


Çünkü "muhataplarını tek  doğruya yönelttiğini (İsra-9) onlara gerekli  bütün genel prensipleri açıkladığını, yine kendi beyanlarından  öğrendiğimiz Kur'an'ın  açıklayıcılık özelliğini taşıyabilmesi için kendisinin büyük ölçüde açık olması gerekir. 


Burada açıklayan şey, Kur'an olduğuna ve  açıkladıklarını da birtakım kelimelerle izah etme durumunda bulunduğuna göre onun ifadelerinin de anlaşılır olması gerekiyor. 


Bu itibarla "Kur'an'ın açık bir söz, aynı zamanda bir açıklama, bir belâğ, (İbrahim-52) bir bayan (Âli İmran-138) olması, bizi onun açık ve anlaşılır bir  kitap olduğu sonucuna götürmektedir. 


Kur'an'ı kendi bağlam ve  bütünlüğü içinde açık ve anlaşılır oluşuyla  yukarıda  ifade ettiğimiz gibi ondaki ifadelerin  iletmek istediği mesajın kavranması için muhataplarından istediği tek şey din ve hüküm olarak sadece  kendisine başvurulması gerektiğidir. 


Muhammed süresi'nin 24. Müminün süresi'nin 68. ve Nisa süresinin 82. âyetlerine dayanarak,  Kur'an'ın, kafir ve münafıkları  düşünmeye teşvik ettiğini dolayısıyla âyetlerinin anlaşılmasının inkârcı ve  münafıklar tarafından bile anlaşılabileceğini gösteriyor. 


Kur'an'ın müminler için daha anlaşılır bir kitap olduğunu kim reddedebilir?


Yine Kamer süresinde tam dört defa  (17, 22, 32, 40)  tekrarlanan "Biz Kur'an'ı öğüt almak isteyenler için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?"  ifadesi ile Kur'an'ın anlaşılabilir bir nitelik  taşını göstermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder